29 Ocak 2013 Salı

stil yargılaması: serena van der woodsen vs. blair waldorf




stil yargılaması serimize, aylar önce gossip girl'ün payitahtı chuck bass konuk olmuştu. onun karanlıklar prensinden smokinli şövalyeye dönüşünü izlerken, benetton kataloğu gibi giyim tarzından madmen tarzına erişmesini size anlatmıştım. şimdi ise serena&blair tarzları ve karakter analizleri yazısıyla karşınızdayım. hem de serena ve blair'in en sevdiği biçimde, rekabet teması eşliğinde.

constance tarzı,


serena: gossip girl ilk başladığında serena'nın blair'e göre daha normal bir tarzı vardı. dizinin başladığı 2007'nin moda anlayışını düşünürsek bu normal dediğim tarzı deminde belirttiğim gibi blair'e göre 'normal' olarak nitelendirmeniz lazım çünkü 2007 de bizde deri ceket hortlamamışken, serena deri ceketsiz tuvalete bile gitmezdi. okul üniformasını elinden geldiğince en seksi hale getirmeyi başaran serena, burada da constance'ın ekoseli model eteğini, XXXXXS olanından alıp üstüne daha o zamanlar patlamayan parlak, simli bol hırkalardan geçirmiş ve kravatını olmayan gömlek yakasına rağmen boyuna takıp yine seksapelini ortaya çıkartarak biraz fetiş davranmış. alt kısım ise harika. dizüstü çorap hiç bu kadar güzel sunulmadı hem de gelecek sezonların yıldızı kahverengi-siyah uyumunun habercisi süet ayakkabıları ile. ancak ben ayakkabının tamamen siyah olmasını tercih ederdim. böyle parçalı ayakkabıları sevmiyorum.
blair: gossip girl'ün başlarında blair genellikle giyilemeyecek şeyleri giyerdi. bunu kötü anlamda söylemedim. gerçek moda uçlardaki parçalardır ve blair de böyle giyiniyordu. constance üniformasını anneanne tarzı ve aristokrasi ile birleştiren blair, yukarıdaki lookta, okul üniforması ile kombinlemeyi çok sevdiği çizgili blazerlarından birini kullanmış. kravatını biraz serbest bağlamış, normalde cücüğüne kadar boynunu kapatır. beline saten kurdelesini takmış, altına da constance'ın düz eteğinden esinlendiği şortu ile o zamanlar daha underground barlarda bir biraya sarhoş olan rockçı kızların giymeye başlanmadığı renkli çoraplardan geçirmiş. ipek saç bandı nerede dediğinizi duyar gibi oluyorum. dikkatli bakarsanız çantasına bağladığını görürsünüz. babetlerini beğenmedim yani genel olarak babet sevmiyorum. zaten blair de yedek topuklularını eline almış.


yine constance yıllarında serena salaş ama ikon tarzını yansıtırken; blair, anneanneliği abartıp dantelli pelerini ve boyun gülü ile göz dolduruyor. ayakkabılarda ise: serena özgür kişiliği yansıtan burnu açık kısa topukluları ile okula gelirken; resmi yerlerde burnu açık ayakkabı giyilmeyeceğini bilen blair, okula bilekten bağlı ayakkabıları ile gelmiş. 
blair'in kraliçeliğinin nişanesi saç bandı ikisinde de görülüyor.

kısa süren üniversite yılları,


sadece bir kaç bölüm üniversiteye giden serena, columbiada bu mini mini şortlarla dolaşırken hocasını ayartmıştı biliyorsunuz. yukarıda serena'nın oxfordları dışında konuşulacak pek bir şey yok. oxfordlarının burnunun kalkık olması ve hafifi topuklu olması onları klasik bir yapıya kavuşturmuş ancak lookun genel sportifliğini bozmayan oxfordun rengi ile de bir bütünlük sağlanıyor.
nyuda ki utanç yılından sonra columbiada tekrar ayrıcalıklı bir hayata kavuşan blair ise üniversitede boş zamanlarında kurumsal firmalara danışmanlık yapan akademisyenler edasında takıldı. tomurcuk etekli elbisesinin desenleri ve üzerine turuncu boya atmışlar gibi gözükmesi beni kusturdu ne yazık ki. nyu'da yitirdiği gücünü columbia sayesinde kazanmaya pek odaklandığı için giyinirken biraz bocalamış olmalı.


serena'nın yukarıda giydiği gibi şeyleri hiç sevmem. onları sadece plajda, beach clubta giyersen mantıklı olabilir bence. koluna taktığı krokodil çanta ise şekil olarak yanlış. krokodil deseni/yapısı sadece sert kalıpları olan klasik çantalarda kullanılmalı. delikli ve fermuarlı ayakkabılarını beğendim. artık liseye gitmedikleri için üniversitede burnu açık ayakkabılara tolerans gösterilebilir.
blair leopar giyerse tabii ki böyle klasik bir elbisede kullanır. baştan aşağıya leopar olduğu için elbise, üç tonda da verilmesi iyi bir şey. leopar küçük bir kısımda olmadığı için sadece koyu ve ya sadece açık tonu kullanılsaydı bayardı. bu da blair'e uymazdı. çantası ise perfecto. ne boyna takılacak kadar uzun ne de kola takılacak kadar kısa askılı olmayan çantası dillere destan.

yaz aşkları,


hamptons günlerinde serena, özel dokuma kumaştan efil efil elbiseleri tercih ediyor. beline sert altın bir kemer taksa cece'nin akşamüstü çayına gitmemesi için hiçbir sebep kalmayacak. ikinci sezona ait bu karede, moda konusunda bizden ne kadar ileri olduklarını görebilirsiniz. bizde iki sezondur parlayan taşlı sandaletler o zamanlar serena'nın ayağında. çantasını ise zincirine çantanın derisi dolandırıldığı için yaza uygun buldum. sadece zincir olsaydı mevsime pek gitmezdi.
hamptons günlerinde blair, kışın takındığı sert çizgiden ayrılmamış klasik yakalı elbisesiyle. bu havasını yaza uydurmak içinse elbisesini büyük pileli ve çiçek desenli seçmiş. blair'e bu elbisenin desenlerindeki gibi pastel tonlar yakışıyor. belindeki gibi böyle tokalı, geniş kemerleri sevmem, chuck'ın onu hava alanında dımdızlak bırakmasına veriyorum bu zevksizliği. kolundaki aşırı jetset şekildeki çantasının hasır yapıda olması yaz için biçilmiş kaftan.


paris günlerinde serena materyalist kimliğini; elbisesinin içindeki hareketliliği, kalın şeritlerle hapsederek gösteriyor. ancak bu hareketliliğin yarıda kesilmesi serena'nın manhattan'da her şeyi yarım bırakıp paris'e kaçmasıyla güzel uyuşmuş. en başta sadece elbisenin içteki kısmı olsa bu kadar güzel durmazdı. bazen aşırı ön plana çıkan parçaları fazla göstermemeniz gerekir. asıl parça içeriden taşmalı. serena da bu yüzden uzun blazerını giymiş. kafasındaki geniş fötr şapka ise ceketin işlevini arttırmış.
paris günlerinde blair ise içindeki entelektüelliği, chuck'ın kendisini jenny ile aldatmasının hezimetiyle bulmuş ve kafasındaki ressam beresi ile belli etmiş. doğa nesnelerini kullanmasını seven blair bu elbisesinde vişne deseni ile karşımızda. balon etekli elbisesi karışık gözüküyor ama oldukça başarılı.
not: ikisininde tatilde zincirli çantalar takmaları, sayfiyede değil aşk şehrinde olmaları dolayısıyla kabul edilebilir.

günlük hayat,


serena bir ara, hayvani ama seksi hatlarını göstermek için bu dar dar kısa kısa elbiselere takmıştı. hatırlarsınız ki bunları giydiği zamanlar hiç sürekli ilişkisi yoktu, aranıyordu.
blair ise kıyafetinin alt tarafındaki hareketi, üst kısmının ağır osmanlı işlemeleriyle bastırıyor. aynı bu zamanlarda dan'e olan hislerini bastırdığı gibi.


uzun bir tatilden sonra upper east side sokaklarında dolaşan serena, babasını yine bulamamışken karşımıza siyah deri sandaletleri ve uçuş uçuş elbisesiyle çıkıyor. elbisenin siyah yerleri parçayı şıklaştırmış.
uzun tatilini chuck ile ilişkisini renklendirmeye çalışarak geçiren blair gördüğümüz kadarıyla bu arada koltuk kumaşlarından elbiseler diktirmiş. yanlış anlamayın ben seviyorum bu kumaşları. ne yazık ki bizde raflara yeni yeni girmeye başladı. lookta kötü olanlar: çantasının renkleri ve ayakkabıları.



her zaman iyi giyinecekler diye bir şey yok. ama serena'nın tek omzu açık kazağı ve blair'in yanlış renk seçimleri bu karede affedilemez.

her bölüm bir davet,


lily'nin kim bilir kaçıncı düğününde(sadece rufus ile olan olduğunu biliyorum) serena, annesinin bu azgınlığına tepki olarak kendini siyahlara bürümüş. tabii hot blonde chick tarzıyla.
lily'nin kim bilir kaçıncı düğününde, blair'in damadın annesi olmasına bir ceket kalmış. elbisesinin etek kısmının renginde, elbiseyle aynı kumaştan bir ceketi olsa kaynana olarak düğünde georgina'nın çıkarttığı rezaletleri engelleyebilirdi.


serena günlük hayattaki dar ve mini elbiselerinin sim işlenmişlerini akşamları davetlerde giyiyordu.
aslında serenalıkmış gibi gözüken blair'in üstündeki püsküllü-simli elbise ise blair'in çok sevdiği diz hizası boyuyla blairlik hale gelmiş.


aslında serena pek bu diz hizası elbiseleri giymez. ancak kıyafetin transparan detayları onda giyme arzusu uyandırmıştır eminim. teşhircilik fırsatını kaçırdığını hiç görmedim. eline taktığı takı, topuğu ince ve ayakkabıdan farklı yapıdan ayakkabılar ise tam serenalık.
blair ise alışkın olduğumuz tarzının dışında. ağır ağır takılmamış. elbisesi çok güzel. kolyesi biraz blair'e göre frapan. ayakkabısının ise kalın topuklu ve platform olmasını ona yakıştırmadım. saç bandı constance günlerini hatırlatır nitelikte.


serena'nın belki en kötü kıyafetiydi bu. pileli kısa etekler nasıl güzel duruyorsa, pileli uzun etekler evde kalmış kütüphaneciler gibi yapmış kızı. gerçi bu elbiseyi giydiği sıralar tam bir evde kalmıştı. neyse ki elbisesi desenli ve inci kolyesi güzel.
hamile kadınların güzel olduğu söylenir ama blair hamileyken hiç güzel değildi. bir de bu turuncu elbiseyle iki kat bet olmuştu.

her gün bir başka davete gittikleri için hepsini yazamayacağım doğrusu...

gelinim olur musun?


blair'in prens ile evlenirken giydiği gelinliği, royal wedding olayının şatafatını azaltmak için sade seçilmiş. gelinliğin kırık beyaz olanı makbuldür kanımca. blair'in ilk evliliği kötü bitse de bir hata değildi. sonuçta hayatının bir kısmında monaco prensesiydi. ancak gelinliğin altına giydiği burnu açık platformları bir hata. resmen uğursuzluk getirdi düğüne.


blair'in ikinci gelinliği ise daha önce söylediğim gibi tam dul kadın gelinliği. köprü altı evliliğinde bile şıklığından vazgeçmeyen blair'i renk seçimiyle kutluyorum. ayrıca gelinliğin transparan havası oldukça başarılı. sadece ellerin, boynun ve birazda yakanın gözükmesinin boğuculuğu önlenmiş bu şekilde. blair tabii ki böyle bir şey giyecekti en mutlu gününde.



bence serena'nın tek gelinliği, blair'in iki gelinliğini de tokatlar. parlak beyaz tülleri ve dore büstü ile etekteki dore kısımlar çok çok iyi. serena tabii ki böyle bir şey giyecekti en mutlu gününde.

gossip girl, ilk ve ikinci sezonunda modaya öncülük ederken üçüncü sezonda bir geçiş yaşamış, kıyafetler siyahlaşmıştı. dördüncü ve beşinci sezon ise karakterlerin moda sektörünün popüler parçalarını giymesiyle geçti. final sezonu ise geçmiş sezonları hatırlatan looklarla doluydu. 
serena van der woodsen vs. blair waldorf tarz çekişmesi ise dizinin 've herkes mutlu oldu' sonuna uygun bir biçimde berabere bitti.   






4 yorum:

  1. öncelikle emeğiniz için tebrik ediyorum. bu kadar bol görselli ve detaylı bir post hazırlamak eminim epey vakit almıştır.
    blarin eklektik (bu kelimeyi cümle içinde kullanacağım günü bekliyordum!) tarzını beğensem de serenanın stilini daha çok beğeniyorum. blair anna dello russo gibi bir fashion collector iken ve tory burch babetlerden roger vivier ayakkabılara evrilirken serena her zaman boho chic tarzının en güzel örneklerini gösterdi.
    anna wintour un tabiriyle gerçek bir amerikan güzeli olduğu için blake lively, serena karakteri couture elbiseleri de her zaman güzel taşıdı. lily ve bartın düğününde giydiği ralph lauren elbise unutulmazdı mesela. gelinliği de sjp nin sex and the citydeki vivienne westwood gelinliği gibi olay oldu.
    serenın salaş hallerini de seviyorum. ostroff da 'kaldığı' zaman ki tayt-uzun kazak halleri bile cooldu.
    blair ise romantik tarzı çok güzel yansıttı. renk kullanımında ve desen karıştırmada cesur oldu hep. finaldeki elie saab elbisesiyle unutulmazlar arasına girdi.
    Sevgiler,Cansın

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaten tun bu saydiklarin yuzunden dizinin yarattigi 'it girl' blake lively oldu. Blair'in tarzi dedigim gibi biraz giyelemeyen moda ama masalsi olarak kaldi

      Sil
  2. bu yazıyı kim yazmışsa sen BLAİR ile yan yana geç de göreleim hanginiz ŞIK hanginiz RÜKÜŞ görelim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. sırf blair hatrına söylüyorum: dizinin değişen moda tutumuyla alakalı bir şey bu. dikkatli okursan blair'in tarzını ilk 3 sezonda daha çok sevdiğimi görmüşsündür. bunun sebebi serena karakterinin ön planda olacağını sandıkları için blair'i kıyafetleri ile ön plana çıkarmaya çalıştılar ancak blair hem karakteriyle hem kıyafetleri ile daha baskın olunca serenayı daha iyi giydirmeye başladılar. olay bu...

      Sil