31 Ocak 2013 Perşembe

son namus bükücü kuzey tekinoğlu




kuzey güney ile ilgili keyfim çok yerinde bu bölüm sormayın. aman nazarlar değmesin zevk içinde izledim.
ilk başta kuzey'in demet'in yapayalnız ölmesi konusundaki özenli çabasından bahsetmek istiyorum. yok kontroller yok sevgilisi diye abartmalar. sen kimsin ya? kızın babası değilsin anası değilsin ne bu pozlar. gerçi herhalde demet'in anası babası yok. olsaydı ali ile nişanlanmasına izin vermezlerdi. kuzey onları öpüşürken görmeyi hak etti. ece-melek, gizli aşkların arabalarda ortaya çıkmasını seviyor zaten. şeref'e de ayrı bozuldum. simay evinde kalıyor diye demet'e 'ben otelde kalıyorum zaten' dedi ya, hayır bir kadınla bir erkek aynı evde kalınca illa yatmak zorunda mı? neyse simay konusuna gelirsek; cancağızımın adamı bıçakladım demesine rağmen hiç bir polisin soruşturma esnasında adamın yara yerine bakmayı akıl etmemesi saçmalıktı. sonradan dosya kapanınca şeref'in aklına geldi. benim daha önce dikkat çekmeye çalıştığım kuzey-şeref ilişkisinin sevgili formatında ilerlemesine simaycığım da vurgu yaptı 'siz günde kaç kere telefonda konuşuyorsunuz?' diyerek. bir de ben simay'ın bavulunda ne olduğunu çok merak ediyorum. o kadar ağır ki ikeanın vidalı sehpasını kırdı. ha şeref sakın evime döneceğim diye umutlanma. simay kedi gibidir. girdiği evin sahibi olur.


sadece şeref ve demet'e değil, babasının su gibi tarzı ikinci baharına da karıştı kuzey. memnuniyetsizliğini belli etti. handan hanım evlenmeye kalksaydı vuracaktı herhalde. aynur hanımın tekinoğlu evindeki sahneleri çok çok iyiydi. sami tam bir pislik olduğunu gösterdi yine. handan'a ve oğullarına bir gün güler yüz göstermeyen adam, aynur'a terlikler mi giydirmedi, o şişko patates çuvalı ilkokuldayım diyen ama kesin ortaokulda okuyan aynur'un gıcık mı gıcık oğlunu mu kucaklamadı. kuzey'e demet ve şeref'e yaptıkları için bu bölüm negatiftim ama babasının veleti kucakladığı sahnede ve terlik sahnesinde bakışı çok acıklıydı, yine çiko oldu o sahnelerde.
 her bölüm zeynep daha da dibe düşüyor ya sevinçten çıldırıyorum. nimeti de mundar etti rezil. bir de hala 'beni harcadınız, ben çok büyük bedel ödedim' diyor. herhalde evde eğitim sistemiyle yetişti zeynep. çünkü hadi ortaokulda bu olay başına gelmedi, lise ve üniversitede kesin çıktığı çocuklardan biri, arkadaşına aşık olmuştur yani.

game of sinaners


zenginlere bakarsak eğer; yine dalavere dolu yine her köşede yasak bir aşk dolu butik bir hakmen daveti izledik. bildiğimiz en iyi zengin dizilerinden biri olan gossip girl de her bölüm başka başka mekanlarda partilere katılıyorlardı biliyorsunuz. herhalde kuzey güney'in böyle bir bütçesi yok ki bunlar hep evlerde toplanıyorlar. bir kaç kez dışarıda davet verdiler ama onları da gördük bile diyemeyiz. hep mekana girerlerken ve çıkarlarken gördük. bir ilk bölümde banu'nun doğum gününde bir de banu'nun düğününde bir yerlere gittiler. neyse evdeki daveti incelersek zengin hayatına ilişkin önemli ayrıntılar elde ederiz. bir kere kesinlikle birbirine gıcık en az bir çift kadın olacak ve bir çift erkek olacak: cemre-zeynep ve güney-barış, elde bir. sonra ortamda tercihen sadece bir tane(birden fazlası kafa karıştırabilir) eski sevgili, eski nişanlı gibi bir şey olacak: güney-cemre, elde iki. üç numara olarak yasak aşk htimali olan insan popülasyonunu seçtim: barış-melda yalgan, elde üç. dördüncü olarak yıllar önce bize sema çelebi'nin öğrettiği bir zengin nesnesi olarak, buz kabı: alkolizme adım adım yaklaşan cemre, buz kabıyla yeni oyuncak alınmış çocuklar gibi oyalandı. ee ne demişti sema çelebi, yemekteyizdeki evinde buz kabı olmayan yarışmacı için 'evinde sürekli içkili davet veren insanların evinde buz kabı olur'. cemre de yeni tanıştı buz kabıyla sonuçta. bu da tamam elde var dört. son özellik ise; zenginlerin ev davetlerinde herkes salonda otururken kadınlardan biri koltuğun kolunda oturmalıdır(genellikle ev sahibesi ya da evin kızı). bu da tamam: cemre, melda yalgan'ın koltuğunun kolunda oturdu bütün gece. kadına rahat vermedi. bak cemre zenginlik ne güzel otur işte oturduğun yerde. ve buradan dizinin stylinginin ne kadar iyi olduğunun kanıtı bir ayrıntı sunacağım, melda yalgan butik hakmen davetinde tabii ki tulum giyecekti!



cemre-barış olaylarına gelirsek; bu bölüm barış rockstar olma yolunda bir adım daha attı. cemreyi öpecek gibi yapıp kapıyı açması çok çok iyiydi. ne olur barış, cemreye saldırmasında cemre bu yüzden hapse girmesin. bir sürü karakter deforme oldu idolüm barış olmasın. neyse sonra barış çiçekle geldi filan cemre'nin odasına kapıyı çalacaktı ama romantiklik olsun diye altından atacaktı ki cemre ve kuzey'in webcam görüşmesini duydu. orada var ya neredeyse ağlayacaktım. bu arada cemre'nin de vajinismus değil sanalcı olduğu da ortaya çıktı bu sahnelerde. görüntülü konuşma diye çıldırdı resmen. ve itiraf etmeliyim ki handan hanımın köşke geri döndüğü, köşk bahçesindeki sahnede cemre ve handan hanım tam olarak ne mal olduklarını gösterdiler.


taht mücadelesinde ise güney, barış ve burak çatalcalı sürekli birbirlerinin kuyusunu kazarak melda yalgan'ı pes ettirmişlerdir. sevgili melda yalgan ise dünyanın sadece şirketleri ucuza kapatmaktan ibaret olmadığını öğrenmiştir. o gömlek meselesinde ise ya güney bir şey çevirdi(çünkü evden çıkarken ceketinin yakasına baktı) ya can bey(cemre ile güney'i mutfakta gömlek hakkında konuşurken duyduğu için şüphelendim. çünkü daha önce barış'a ihanet etmişti. e bir kere ihanet eden hep ihanet eder) ya da burak çatalcalı ile venüs, barış'ın gömleklerinden yaptırdılar. bu arada venüs sonunda kendine doğru düzgün bir uğraş buldu, burak çatalcalı'nın odalığı oldu. son olarak banu'nun eve gelişi ve hiç bir şeyi unutmaması güzeldi. banuyu çok seviyorum artık ve eminim banu'nun iyileşmesine cemre'nin çok yardımı olacak. iyi bir ikili geliyor.



iki bölümdür kuzey güney çok iyi gidiyor. bir buçuk saatin nasıl geçtiğini anlamıyorum valla. bu arada galiba güney-simay ilişkisi iptal ya da en son bölümde olacak, bunlarda böyle mutlu oldu denilecek herhalde. neyse hep güzel şeyler yazdım bir şey demeyeyim de ağzımızın tadı bozulmasın.

29 Ocak 2013 Salı

stil yargılaması: serena van der woodsen vs. blair waldorf




stil yargılaması serimize, aylar önce gossip girl'ün payitahtı chuck bass konuk olmuştu. onun karanlıklar prensinden smokinli şövalyeye dönüşünü izlerken, benetton kataloğu gibi giyim tarzından madmen tarzına erişmesini size anlatmıştım. şimdi ise serena&blair tarzları ve karakter analizleri yazısıyla karşınızdayım. hem de serena ve blair'in en sevdiği biçimde, rekabet teması eşliğinde.

constance tarzı,


serena: gossip girl ilk başladığında serena'nın blair'e göre daha normal bir tarzı vardı. dizinin başladığı 2007'nin moda anlayışını düşünürsek bu normal dediğim tarzı deminde belirttiğim gibi blair'e göre 'normal' olarak nitelendirmeniz lazım çünkü 2007 de bizde deri ceket hortlamamışken, serena deri ceketsiz tuvalete bile gitmezdi. okul üniformasını elinden geldiğince en seksi hale getirmeyi başaran serena, burada da constance'ın ekoseli model eteğini, XXXXXS olanından alıp üstüne daha o zamanlar patlamayan parlak, simli bol hırkalardan geçirmiş ve kravatını olmayan gömlek yakasına rağmen boyuna takıp yine seksapelini ortaya çıkartarak biraz fetiş davranmış. alt kısım ise harika. dizüstü çorap hiç bu kadar güzel sunulmadı hem de gelecek sezonların yıldızı kahverengi-siyah uyumunun habercisi süet ayakkabıları ile. ancak ben ayakkabının tamamen siyah olmasını tercih ederdim. böyle parçalı ayakkabıları sevmiyorum.
blair: gossip girl'ün başlarında blair genellikle giyilemeyecek şeyleri giyerdi. bunu kötü anlamda söylemedim. gerçek moda uçlardaki parçalardır ve blair de böyle giyiniyordu. constance üniformasını anneanne tarzı ve aristokrasi ile birleştiren blair, yukarıdaki lookta, okul üniforması ile kombinlemeyi çok sevdiği çizgili blazerlarından birini kullanmış. kravatını biraz serbest bağlamış, normalde cücüğüne kadar boynunu kapatır. beline saten kurdelesini takmış, altına da constance'ın düz eteğinden esinlendiği şortu ile o zamanlar daha underground barlarda bir biraya sarhoş olan rockçı kızların giymeye başlanmadığı renkli çoraplardan geçirmiş. ipek saç bandı nerede dediğinizi duyar gibi oluyorum. dikkatli bakarsanız çantasına bağladığını görürsünüz. babetlerini beğenmedim yani genel olarak babet sevmiyorum. zaten blair de yedek topuklularını eline almış.


yine constance yıllarında serena salaş ama ikon tarzını yansıtırken; blair, anneanneliği abartıp dantelli pelerini ve boyun gülü ile göz dolduruyor. ayakkabılarda ise: serena özgür kişiliği yansıtan burnu açık kısa topukluları ile okula gelirken; resmi yerlerde burnu açık ayakkabı giyilmeyeceğini bilen blair, okula bilekten bağlı ayakkabıları ile gelmiş. 
blair'in kraliçeliğinin nişanesi saç bandı ikisinde de görülüyor.

kısa süren üniversite yılları,


sadece bir kaç bölüm üniversiteye giden serena, columbiada bu mini mini şortlarla dolaşırken hocasını ayartmıştı biliyorsunuz. yukarıda serena'nın oxfordları dışında konuşulacak pek bir şey yok. oxfordlarının burnunun kalkık olması ve hafifi topuklu olması onları klasik bir yapıya kavuşturmuş ancak lookun genel sportifliğini bozmayan oxfordun rengi ile de bir bütünlük sağlanıyor.
nyuda ki utanç yılından sonra columbiada tekrar ayrıcalıklı bir hayata kavuşan blair ise üniversitede boş zamanlarında kurumsal firmalara danışmanlık yapan akademisyenler edasında takıldı. tomurcuk etekli elbisesinin desenleri ve üzerine turuncu boya atmışlar gibi gözükmesi beni kusturdu ne yazık ki. nyu'da yitirdiği gücünü columbia sayesinde kazanmaya pek odaklandığı için giyinirken biraz bocalamış olmalı.


serena'nın yukarıda giydiği gibi şeyleri hiç sevmem. onları sadece plajda, beach clubta giyersen mantıklı olabilir bence. koluna taktığı krokodil çanta ise şekil olarak yanlış. krokodil deseni/yapısı sadece sert kalıpları olan klasik çantalarda kullanılmalı. delikli ve fermuarlı ayakkabılarını beğendim. artık liseye gitmedikleri için üniversitede burnu açık ayakkabılara tolerans gösterilebilir.
blair leopar giyerse tabii ki böyle klasik bir elbisede kullanır. baştan aşağıya leopar olduğu için elbise, üç tonda da verilmesi iyi bir şey. leopar küçük bir kısımda olmadığı için sadece koyu ve ya sadece açık tonu kullanılsaydı bayardı. bu da blair'e uymazdı. çantası ise perfecto. ne boyna takılacak kadar uzun ne de kola takılacak kadar kısa askılı olmayan çantası dillere destan.

yaz aşkları,


hamptons günlerinde serena, özel dokuma kumaştan efil efil elbiseleri tercih ediyor. beline sert altın bir kemer taksa cece'nin akşamüstü çayına gitmemesi için hiçbir sebep kalmayacak. ikinci sezona ait bu karede, moda konusunda bizden ne kadar ileri olduklarını görebilirsiniz. bizde iki sezondur parlayan taşlı sandaletler o zamanlar serena'nın ayağında. çantasını ise zincirine çantanın derisi dolandırıldığı için yaza uygun buldum. sadece zincir olsaydı mevsime pek gitmezdi.
hamptons günlerinde blair, kışın takındığı sert çizgiden ayrılmamış klasik yakalı elbisesiyle. bu havasını yaza uydurmak içinse elbisesini büyük pileli ve çiçek desenli seçmiş. blair'e bu elbisenin desenlerindeki gibi pastel tonlar yakışıyor. belindeki gibi böyle tokalı, geniş kemerleri sevmem, chuck'ın onu hava alanında dımdızlak bırakmasına veriyorum bu zevksizliği. kolundaki aşırı jetset şekildeki çantasının hasır yapıda olması yaz için biçilmiş kaftan.


paris günlerinde serena materyalist kimliğini; elbisesinin içindeki hareketliliği, kalın şeritlerle hapsederek gösteriyor. ancak bu hareketliliğin yarıda kesilmesi serena'nın manhattan'da her şeyi yarım bırakıp paris'e kaçmasıyla güzel uyuşmuş. en başta sadece elbisenin içteki kısmı olsa bu kadar güzel durmazdı. bazen aşırı ön plana çıkan parçaları fazla göstermemeniz gerekir. asıl parça içeriden taşmalı. serena da bu yüzden uzun blazerını giymiş. kafasındaki geniş fötr şapka ise ceketin işlevini arttırmış.
paris günlerinde blair ise içindeki entelektüelliği, chuck'ın kendisini jenny ile aldatmasının hezimetiyle bulmuş ve kafasındaki ressam beresi ile belli etmiş. doğa nesnelerini kullanmasını seven blair bu elbisesinde vişne deseni ile karşımızda. balon etekli elbisesi karışık gözüküyor ama oldukça başarılı.
not: ikisininde tatilde zincirli çantalar takmaları, sayfiyede değil aşk şehrinde olmaları dolayısıyla kabul edilebilir.

günlük hayat,


serena bir ara, hayvani ama seksi hatlarını göstermek için bu dar dar kısa kısa elbiselere takmıştı. hatırlarsınız ki bunları giydiği zamanlar hiç sürekli ilişkisi yoktu, aranıyordu.
blair ise kıyafetinin alt tarafındaki hareketi, üst kısmının ağır osmanlı işlemeleriyle bastırıyor. aynı bu zamanlarda dan'e olan hislerini bastırdığı gibi.


uzun bir tatilden sonra upper east side sokaklarında dolaşan serena, babasını yine bulamamışken karşımıza siyah deri sandaletleri ve uçuş uçuş elbisesiyle çıkıyor. elbisenin siyah yerleri parçayı şıklaştırmış.
uzun tatilini chuck ile ilişkisini renklendirmeye çalışarak geçiren blair gördüğümüz kadarıyla bu arada koltuk kumaşlarından elbiseler diktirmiş. yanlış anlamayın ben seviyorum bu kumaşları. ne yazık ki bizde raflara yeni yeni girmeye başladı. lookta kötü olanlar: çantasının renkleri ve ayakkabıları.



her zaman iyi giyinecekler diye bir şey yok. ama serena'nın tek omzu açık kazağı ve blair'in yanlış renk seçimleri bu karede affedilemez.

her bölüm bir davet,


lily'nin kim bilir kaçıncı düğününde(sadece rufus ile olan olduğunu biliyorum) serena, annesinin bu azgınlığına tepki olarak kendini siyahlara bürümüş. tabii hot blonde chick tarzıyla.
lily'nin kim bilir kaçıncı düğününde, blair'in damadın annesi olmasına bir ceket kalmış. elbisesinin etek kısmının renginde, elbiseyle aynı kumaştan bir ceketi olsa kaynana olarak düğünde georgina'nın çıkarttığı rezaletleri engelleyebilirdi.


serena günlük hayattaki dar ve mini elbiselerinin sim işlenmişlerini akşamları davetlerde giyiyordu.
aslında serenalıkmış gibi gözüken blair'in üstündeki püsküllü-simli elbise ise blair'in çok sevdiği diz hizası boyuyla blairlik hale gelmiş.


aslında serena pek bu diz hizası elbiseleri giymez. ancak kıyafetin transparan detayları onda giyme arzusu uyandırmıştır eminim. teşhircilik fırsatını kaçırdığını hiç görmedim. eline taktığı takı, topuğu ince ve ayakkabıdan farklı yapıdan ayakkabılar ise tam serenalık.
blair ise alışkın olduğumuz tarzının dışında. ağır ağır takılmamış. elbisesi çok güzel. kolyesi biraz blair'e göre frapan. ayakkabısının ise kalın topuklu ve platform olmasını ona yakıştırmadım. saç bandı constance günlerini hatırlatır nitelikte.


serena'nın belki en kötü kıyafetiydi bu. pileli kısa etekler nasıl güzel duruyorsa, pileli uzun etekler evde kalmış kütüphaneciler gibi yapmış kızı. gerçi bu elbiseyi giydiği sıralar tam bir evde kalmıştı. neyse ki elbisesi desenli ve inci kolyesi güzel.
hamile kadınların güzel olduğu söylenir ama blair hamileyken hiç güzel değildi. bir de bu turuncu elbiseyle iki kat bet olmuştu.

her gün bir başka davete gittikleri için hepsini yazamayacağım doğrusu...

gelinim olur musun?


blair'in prens ile evlenirken giydiği gelinliği, royal wedding olayının şatafatını azaltmak için sade seçilmiş. gelinliğin kırık beyaz olanı makbuldür kanımca. blair'in ilk evliliği kötü bitse de bir hata değildi. sonuçta hayatının bir kısmında monaco prensesiydi. ancak gelinliğin altına giydiği burnu açık platformları bir hata. resmen uğursuzluk getirdi düğüne.


blair'in ikinci gelinliği ise daha önce söylediğim gibi tam dul kadın gelinliği. köprü altı evliliğinde bile şıklığından vazgeçmeyen blair'i renk seçimiyle kutluyorum. ayrıca gelinliğin transparan havası oldukça başarılı. sadece ellerin, boynun ve birazda yakanın gözükmesinin boğuculuğu önlenmiş bu şekilde. blair tabii ki böyle bir şey giyecekti en mutlu gününde.



bence serena'nın tek gelinliği, blair'in iki gelinliğini de tokatlar. parlak beyaz tülleri ve dore büstü ile etekteki dore kısımlar çok çok iyi. serena tabii ki böyle bir şey giyecekti en mutlu gününde.

gossip girl, ilk ve ikinci sezonunda modaya öncülük ederken üçüncü sezonda bir geçiş yaşamış, kıyafetler siyahlaşmıştı. dördüncü ve beşinci sezon ise karakterlerin moda sektörünün popüler parçalarını giymesiyle geçti. final sezonu ise geçmiş sezonları hatırlatan looklarla doluydu. 
serena van der woodsen vs. blair waldorf tarz çekişmesi ise dizinin 've herkes mutlu oldu' sonuna uygun bir biçimde berabere bitti.   






28 Ocak 2013 Pazartesi

pasion prohibida, ama ne!





olanlar oldu aşk-ı memnu latin versiyonu pasion prohibida başladı. ya bu uyarlama işini biz gerçekten yapamıyoruz intikamda birebir her şeyi kopyalayıp biseksüel karakterleri kadın ve erkek cinsiyetinde uyarladık ama çocukluğumun vazgeçilmezi latin amerika dizileri bizim aşk-ı memnuyu çok güzel kendi formatlarında uyarlamışlar: tam anlamıyla PAÇOZ olmuş.
hepimiz hatırlarız esmeraldayı, maria mercedesi, maria la del barrioyu, rosalindayı, abrazame muy fuerteyi(sarıl bana), la usurpadora(sahte dünyalar), la intrusa(güzel virginia), por un besoyu(bir öpücük için), las vias del amoru(aşkın yolları), por tu amoru(aşkın için), cuando seas mia(ayrılan kalpler) ve daha niceleri... 
ama görünen o ki şu yukarıda saydıklarımın sadece bir kaçından daha iyi bir dizi olmuş pasion prohibida. bana güvenin tam bir pembe dizi uzmanıyla karşı karşıyasınız. gossip girl, glee gibi bizde çakması yayınlanan amerikanın kült dizileri bize haklarını bile vermemişken(tabii ki dizilerini bok edeceğimizi biliyorlardı) biz zamanında öğleden sonra ve akşam üstü kuşaklarında her gün izlediğimiz latin amerika dizilerinden biri olsun diye en iyi dizilerimizden birinin haklarını verdik(ki tabii ki bok ettiler). ayrıca adnandan kısa behlül istemiyoruz.


bihter iyi ki bu günleri görmedi



bu iri kızımız bihter yani bianca. aslında güzel kız yani severim ben böyle yapılı kadınları ancak benim sıkıntım saçları. bu arkaları kısa önü uzun modeli sadece dalgalı saçlı isen kullanabilirsin. biancaya fön çekmeyi bırakmalılar bu yüzden. en temelde ise sorun beren'in yanında bu kızcağızın biraz basit kalması. çünkü oynayan kadın, latinlerin evin azgın oğluyla yatan dedikoducu hizmetçilerine benziyor(pembe dizi kuralları #23: dedikoducu hizmetçi bir süre sonra şantaja başlar ve kime şantaj yapıyorsa o kişi dedikoducu hizmetçiyi öldürür). ama saçları uzun ve dalgalı olsa işportacı, zengin yaşlı adamın evine getirdiği ve oğullarının ikisininde aşık olduğu saf esas kız olabilir(pembe dizi kuralları #1: sosyo-ekonomik sistemin en alt tabakasından gelen esas kızlar en sonunda hep çok mutlu olurlar).


kara yağız behlül'e say hi! 



burada fazla yapacak bir şeyleri yok. latinlerin en sarışını bile buğday. yani bizim sarı behlül olmazdı zaten. tam bir latin erkeği bulmuşlar behlül yani bruno için. yakışıklı çocukta tek sıkıntısı boyu. adnandan kısa ya olur mu böyle bir şey? neyse fazla bok atmayayım bence en başarılı cast bu olmuş. sonuçta behlül iyi bir esas oğlan değildi bu çocuğun tipi de latin amerika dizilerinde para için kötü kadınlarla yatan serserilere benziyor(pembe dizi kuralları #14: para için kötü kadınlarla yatan bu serseri tipin akıbeti iki türlüdür. ya kötü kadını öldürüp esas oğlan ve esas kıza bela olmaya devam eder ya da kötü kadın bunu öldürüp karnında bu serseriden taşıdığı bebeği esas oğlana senden diye yutturur).


bıyıksız adnan



şimdi ben bu adamı biliyorum. dizinin birinde yine masum zengin kızın babasıydı ama adnan olacak kadar önemli bir oyuncu değildi en son bıraktığımda. adı da ariel. disney'in küçük deniz kızının adı da arieldi, o aklıma geliyor, adnan kafamda uyuşmuyor isimle. (pembe dizi kuralları #4: zengin esas kızın babası genellikle kız kimi babası biliyorsa odur ve bu adamlar ya miras avcısı genç eşleri ya da kötü erkek kardeşleri tarafından öldürülür).


firdevs la del barrio



işte benim en büyük hayal kırıklığım bu canlarım. sen git moda ikonu, entrikalar kraliçesi firdevs hanımı kenar mahalleli gibi görünen ve oldukça basit giyinen flavia yap. aşk-ı memnu ile ilgili hiçbir şey bilmesem flaviayı zengin kötü kadının hizmetçi olan büyücü gerçek annesi sanacaktım(pembe dizi kuralları #19: bu karakter çok önemlidir ve kötü kadın olan kızı, hizmetçi olduğu için annesinden utanmaktadır ve kendi kızı tarafından öldürülür).


turuncu saçlı nihal


ben bizim katamaran nihal'i öpüp başıma koyuyorum arkadaş. aynı karakter yapmacık ve turuncu saçlı olunca hiç çekilmiyormuş. adı da nina. tipini de latinlerin esas kıza yol gösteren efendim dadı olsun, komşu olsun orta yaşlı kadının yükselme heveslisi kızına benzettim(pembe dizi kuralları #7: bu zenginlik meraklısı kızlarımız yaşlı, kötü ve zengin adamla evlenirlerse asla iyi olmazlar ancak bu tiple evlenmezlerse en sonunda analarının evine dımdızlak ama erdemli bir şekilde dönerler).


isim aynı ama tadın farklı matmazel



bizim madama deniz'in adını değiştirmemişler ancak hangi millete mensup anlamadım ya da unutmaya yüz tutmuş ispanyolcam el vermedi. ancak oynayan kişi de sanki latinlerin orta yas kuşağındaki ikinci aşk üçgenindeki esas kadın yada ilk orta yaş kuşağındaki hiç şansı olmayan gıcık üçüncü kadın(bakın ikinci bile değil) tadında(pembe dizi kuralları #20: bu gereksiz üçüncü kadınlar kısa bir süre esas adamı ellerinde tutarlar ancak kötü kadının hışmına uğrayıp geri püskürtülürler).


pıtırcıkların daha kötüsü varmış


peyker ve nihat kuru aşıklarından daha kötüsü pasion prohibidanın penelope ve nicolas'ı olmuş. peyker'i oynayan kız fakir esas kızın mahallede yaşayan ve yükselmek isteyen kız kardeşi gibi(pembe dizi kuralları #26: bu kardeşler dizinin sonunda hep iyi olur). nihat'ı oyanayan çocuk ise latin pembe dizilerine sonradan giren ve büyük ihtimalle ya ölümcül ya da psikolojik rahatsızlığı olan ikinci kötü adam tadında(pembe dizi kuralları #17: bu sonradan giren kötü adam eğer psikolojik rahatsızlığı varsa esas kızı döver).

keçi sakallı hilmi önal


bu adamı da biliyorum ben. latin pembe dizilerinde sonradan esas kızın babası çıkan ya da zaten esas oğlanın babası olan kötü mafya babası rolündeki kişinin sağ kolu rolündeki adam bu, bu haliyle. ancak sakalsız düşündüğümüzde fakir esas kızın mahallesinde yaşayan ve mutlu anlarda ortaya çıkan çalgı çengi grubunun en çok repliği olan üyesi oluyor. büyük ihtimalle bu ezik çalgıcı rolüyle esas kızın annesine platonik aşık ama tabii ki esas kızın babası ortaya çıkana kadar(pembe dizi kuralları #6: fakir esas kızın babası dizinin başında ya ortalıkta yoktur ya da zengin adam fakir esas kızın, kızı olduğunu bilmiyordur).


beşir'e torpil geçmişler matmazel


bizim gözlerinin altı mor mor olan sümsük beşir, pasion prohibida da düzgün bir tipe kavuşmuş adı da yair olmuş. beşir şimdi mezarında bayrak bayrak olmuştur. bu çocukta bana belki de pembe dizilerin en ezik karakterleri olan iyi ikinci adamları hatırlattı ki biraz öyle sayılır(pembe dizi kuralları #11: iyi ikinci adamlar asla esas kızla birlikte olamazlar çünkü diğer taraflar ne kadar iyi olursa olsun esas kız-esas oğlan aşkı asla bitmez).

bu yazı bana biraz mazi oldu sizinle pembe dizi kurallarının bir kısmını paylaştım. aşk-ı memnu, latin amerikanın pembe dizi anlayışına göre biraz daha gelişmiş bir hikaye. benim verdiğim kurallar ise düz mantık pembe dizilerin kuralları. ben dalga geceyim diye internete yüklendikçe izleyeceğim pasion prohibidayı ama biliyorum ki fazla vakit geçmeden kanal d'de de yayınlanır diyorum.
sende bana katılıyorsun biliyorum bihter.


pasion prohibidayi izlerken bihter :


25 Ocak 2013 Cuma

intikam: teknolojinin zararları




bu haftada zenginlerin hayatı, onların dünyasının bir klasiği olan 'yasak aşk' olgusuyla çalkalandı. sevgili yağmur da gizli kameralar ve online yayın yapan bilgisayar programları ile savcının hayatını kararttı.
gördüğüm en zengin olmayan akşam yemeğini de arsoylar savcının ve ailesi ile yedi. yok tabağın içinden gerdanlıklar çıktı yok yemeğin ortasında savcının tabletine şantaj mesajları geldi. bu arada yağmur'un adama şantaj yaptığı nasıl bir haberleşme sistemi? nasıl ulaştı yani gönderenin adresi yok bir şeyi yok, öyle ekranda beliriyor, sihir yani. yoksa eskiden öyle miydi? gazete ve dergilerden harfler kesip kağıda ne diyeceksen onlarla yazılırdı sonra sırrı olan kişiye gönderilirdi. ahh ahh nerede o eski şantajlar...
intikam ile ilgili yazmaya başladığımdan beri didem uzelden yani leyladan bahsetmedim. çünkü unutuyordum ve hiç aklıma gelmiyordu. bak ama mesela şuanda yazacak bir şey bulamadım.

bu bölümün kıyafetlerinde ise yazacak pek bir şey bulamıyorum. yani çok kötü değil ama bak şu lookta böyle bu lookta şöyle denilebilecek bir durum yok. üzerine düşünülecek kıyafetler değildi.

ilk yazılarımda revenge uyarlaması intikam'ın çekim açıları ve diyalogları ile çok fazla aslına benzediğini söylemiştim. biraz değişiklik yapmalılar demiştim ama revengete erkek olan bir karakteri kadın yapmalarını söylememiştim. arsoyların evinde büyüyen selen, revengeteki tyler'a tekabül ediyor ve histerik bir biçimde daniel'a yani bizim emreye aşık. bu arada nolan(hakan) ve ashley(aslı) ile fingirdiyor. tamamıyla kendi tercihleri ama biseksüel bir karakteri göstermek için beren saat'in başrol olduğu bir diziden daha iyisi olamazdı çünkü reytingi garanti. neyse birde şu sorun şimdi tyler'ı kadın yaptılar ya o zaman ashley yani aslı ile olan durumu olmayacak(gerçi biz uyarlayanların bir bölüm izleyip o bölümü uyarladığını sonra sıradakini izleyip onu uyarladığını düşünüyoruz. bütün olarak değil yani. daha tyler-ashley kısımlarına gelmemiş olabilirler). birde zaten aslı denen kızı oynayan kişi çok yanlış bir seçim. ileride ashley'in yaptıklarının hiç birini yapamaz bizim aslı çünkü. tyler'ın uyarlaması selende eli maşalı, belalı mı belalı. gelir gelmez o çirkeflik ne öyle. ama hiç şansın yok bücür! hatırladın mı bunu ha hatırladın mı? yaprak dökümünde de ferhunde'nin başına belaydın boyuna bakmadan. burada da başından büyük işlere bulaşıyorsun. sen kim beren'in rakibi olmak kim?
meraklıları için selen'in revenge halini paylaşarak yazımı bitiriyorum.





24 Ocak 2013 Perşembe

kuzey güney: 'böyle mi olacaktı' özel bölümü




bu çarşamba kuzey güney gerçek anlamda ne olaylar ne olaylardı. öyle sevdiğimiz eski bölümler gibi değildi ama en azından ilgim dağılmadı izlerken. tabii ki bunda uzun ve karakterlerin gün içindeki her yaptıklarını gösterdikleri sahnelerin az olmasınında payı var. çünkü o kadar abartmışlardı ki bu işi yakında dizide zorla var olan zeynep'i sırf bölümde göstermek için sıçarken çekeceklerdi.
şimdi diyorsunuz neden 'böyle mi olacaktı' özel bölümü diye. hemen cevaplayayım: kült dizi böyle mi olacaktıdan esintiler taşıdığı için. orada da gül'ü uyutup porno filmini çekmişlerdi. kuzey güneyde de tabii ki piyango simay'ı vurdu. geçen yazımda simay'ın yolunu, başına gelenleri sırasıyla yazmıştım ama esas bomba bu bölümdeymiş. tecavüze uğrayıp pornosu çekilecekti ama katil oldu. aslında katil olmamıştır bence çünkü o kabzımal herif ölmez o meyve bıçağı darbesiyle. bir de büyük ihtimal şantaj olayları olacak simay'a kamera adamı bıçakladığını çektiği için. ancak yakından incelersek olayda anı anına kayıtta olduğu için kamera, herif ölse bile nefsi müdafaya gireceğini anlamaları gerek. kızcağızın başına kuzey yüzünden gelmeyen kalmadı diyordum ki daha varmış çekeceği. striptiz kulübünün sahibi de kuzey'in düşmanı çıktı. yok mok bekir'in adamlarının başına geçince düşman olmuşlar filan. ferhat'ın katili meselesi kokmasına rağmen daha bitmedi şimdi bu da simaycık'ı kaçıracak edecek bunu da biri öldürecek haydi bir de bununla uğraş. söz konusu olayda kuzey'i incelersek eğer: dövüş sahneleri boktu. sokaktaki bebeler bile daha aksiyonlu dövüşüyor. mehmet ada öztekin'in çektiği dövüş sahneleri nasıldı oysa? kuzey'in sümer ve aralarında selim yaşaran'ın olduğu arkadaşlarını dövdüğü sahneler ne güzeldi. ama ben dedim hilal saral ev içlerindeki akşam yemeği sahnelerini çeksin. kahvaltıda bile bocalıyor bazen bilmem her şey ayrı ayrı diye mi? son olarak kuzey'in simay'ın düştüğü duruma gösterdiği 'sahip çıkma' gibi duran eylemleri twitterda ünlü insanların sırf duyarlı ve entelektüel gözükmek için ölen yazar/tiyatrocu gibi kişilerin ölüm yıl dönümde onunla ilgili tweet atmalarını hatırlattı bana. güney'in kuzey'e burak çatalcalı'nın eteklerinin altındasın gibilerinden bir şey söylemesi üzerine kuzey'in tepkisiyle, kuzey'in cinsiyetçi ve homofobik olduğu da resmileşti.
bu arada sami denen o hırt adama, o içi boş gösterişli sözleri söylettiniz ya handan hanım'a bir dayakta siz attınız sevgili senaristler. belli oldu canım sami takozu mutlu olacak aynur ile(geçen bölüm aynur'un dertleştiği de ölen kocasının ablasıymış ama bence onu geçen bölüm düşünmediler, bu bölüm uydurdular. ebe nine ile avukat evlenirken tutmuştu bu olay da burada çok bayattı.). ama hemen değil en azından sami ne mal olduğunu belli etti yine. yüzük fırlatmalar filan. gülten hanımda bir erkek mağduru olarak geçen bölüm 'handan gibi el bezi el bezi durmuyor' demişti gözümden düşmüştü bir de bu bölüm samiyi gaza getirmeye çalıştı filan kustum oralarda. yüzüğü yerden alma sahnesine duyduğum sempati bile silindi gülten!



bir başka ne mal olduğu ortaya çıkma durumu da sinanerler cephesinde yaşandı. güney, barış ve burak çatalcalı teker teker melda yalgan'a ne olduklarını gösterdiler. kadıncağız sinaner holding'in profesyonellikten uzak ortamında şaşkına döndü. steve ile çalışırken ve daha öncesinde kadın kendini kötü zannediyordu ama sinanerlerin karşısında safoşa döndü. barış'ın, ebru sinaner'in odasının kapısını çarptığı zaman ki surat ifadesi gözümün önünden gitmiyor. ama yine de dizide ebru sinaner ile baş edebilecek tek kişi bence melda yalgan. ikisinin kötülükleri zirvede buluşuyor çünkü. ha bir de melda yalgan barışlı 'kolunuza bir şey sürülmüş' sahnesi bir işe yarayacakmış belli oldu(sürülmüş ne ya?). neyse melda yalgandan başlayan yağ lekesi tantanası güney'i oradan da cemre'nin büyük b'sini yaktı. bence cemre'nin durumdan kurtulmak için barış ile yatmaktan başka şansı kalmadı. hem bence kuzey de kuzey diye diretmesin artık. çünkü ortada bir kuzre ve ya cemey durumu yok. kuzey takıntısı olan cemre ve cemreye sanki kız bir sene banyo yapmamış gibi davranan ama sözde seven kuzey var. sinanerler kısmının en sıkıcı insanı burak çatalcalı. ilk başlarda ne sevmiştim ancak şimdi boş beleş takılıyor, olmadık olmadık konulara bulaşıyor. o ev sahnesi de çok gereksizdi. hiç venüs'ün tarzı olmayan o botları görünce dedim ferhat'ın kızı deniz 'babamı öldürdüysen seninle yatarım' demeye geldi sandım, venüsimiş
sinanerlerin en eğlenceli gelişmeleri ise handan hanım ve banu'nun köşke geri dönmeleri hem de ebru sinaner desteğiyle.



böyle mi olacaktıda da master kötü şebnem, bir kaç kez doktor kılığına girerek insanları hastaneden kaçırmış veya öldürmüştü. burada da kuzey, doktor kılığına girdiği için kuzey güney'in şebnem'i diyebiliriz. sonuçta burada da herkesin başına belaları kuzey sarıyor yani.
ve bende yazımı böyle mi olacaktıyı anarak bitiriyorum...


19 Ocak 2013 Cumartesi

kuzey güney: arzu'nun yolu



bölümler sonra benim bir iki sahne dışında gözlerimi devirerek izlemediğim bir kuzey güney vardı bu hafta. öncelikle itiraf etmeliyim bende muhteşem yüzyıl: pargalı suikasti/winter is coming'i izledim. ancak tabii ki sonra kuzey güney'i de izledim.
başlığımızdan da anlayacağınız üzere bu yazının ateşlenme konusu simay yani arzu. kıyamam ben sana aşkım ya nasıl da paralar biriktiriyor, hesaplar açıyor hem de ay yapımın tüm dizilerindeki karakterlerin hepsinin müşterisi olduğu tarabankta. ya ne olurdu firdevs hanım ile ferhunde karşılaşsaydı şu tarabank şubelerinin birinde ha? valla bu konuda çok kırgınımi çok gönül koyuyorum ay yapım'a.
neyse simayıma gelirsek efendim; bu kızcağızımız gayet normal bir şekilde bir gece çıkmasında eğlenirken kuzey ile tanışmıştır. kuzey ilk adımda o gece kulübüne kızları ayartmak için tekneyle gelmiş, teknesi var izlenimi yaratmıştır. e şimdi simay da seviyor böyle şeyleri çocuğunda tipi baya düzgün, dedi ben bunu kafalarım. e tabi sonra eve giderken kuzey'in teknesi meknesi olmadığı ortaya çıktı. ama simaycığım yine de kuzeyi eve götürdü bir güzel yattılar kalktılar filan. işte daha o an kuzey'in teknesi olmadığı ortaya çıktığında kuzey şimdi eve götürmekten vazgeçtin mi gibilerinden bir şey söyleyince simay 'hadi yürü' gibi bir şey demişti. ben orada dedim buz kızdan olacak. sonra gel zaman git zaman kuzey 'o kaddar da dikkat ettik yauu' demesine rağmen simay hamile kalınca evlenmek zorunda kaldılar.ama kuzey, hamile olduğunu öğrendikten sonra iki gün sırra kadem basınca(tamam kör dövüş filan yapıyordun da kuzey benim bildiğim kadarıyla kör olmak bir telefon açıp konuşamayacağın anlamına gelmiyor) kızcağız aldırdı çocuğu. kuzeyde ortaya çıkıp 'evlenecez' dediğinde simayım memlekete geri dönmemek için söylemedi olanı biteni. daha sonrası daha fena: babası silahla vurdu önce sonra tekinoğullarına yerleşince evde handan cadalozunun türlü türlü eziyetleri, kuzey'in hırtlıkları ve histerik aşıkları(cemre ve zeynep)... neyse sonra sümer olayı oldu. bak orada da büyük haksızlık oldu kıza. kızcağız sümer ile bir kere bile öpüşmemişken kuzey, zeynep ile buldukları her yerde french french takılıyorlardı. sonra sümer yüzünden kapı dışarı ve takkadanak ferhat'ın kollarına. bu arada bir de handan hanım babasını öldürdü. ondan sonrada dövülüp çöplere mi atılmadı, helikopterlerle mi kaçırılmadı, silahlı saldırılara mı uğramadı, ferhat annesini öldürdü sonra zeynep iftiralar atti da işte arzu oldu. buraya kadar böyle ama bundan sonra ne olacağı belli. kutusundan çıkardığı elinde güney'in kol düğmesiyle aynaya bakarken anladım ki artık her şey güzel olacak.




ben güney'in tamamen katı olduğunu düşünmüyorum olanlar konusunda. banudan özür dilerken ve tekinoğlu evinde odasında ağlarken samimiydi bence. ama banu'nun şirketteki imza haklarını alırken de samimiydi. güney tek yönlü bir insan değil. aynı anda sevgi ve nefreti iç içe hissedebilecek bir insan. bu arada benim anlamadığım kuzey neden güney'in özgürlüğü için bir engel olsun? hem kuzey ve cemreyi kurtarmış hem de kuzey'in baş düşmanını öldürmüş olduğu için mi? bence kuzey, güney'e duacı olsun. neyse kuzey'in üstüne fazla gitmeyeceğim bu sefer. nedenini en son söyleyeceğim.




ya barış hakmen senin için insanlar neden sokaklarda eylem yapmıyorlar ben anlamıyorum. temizlik takıntısı, böyle cemre ile ilişkisinin 'birbirimizden tiksiniyoruz ama her gün konuşmadan da edemiyoruz' havası yani çok iyi, çok. ama itiraf etmeliyim ki bu kadar barış hakmen taraftarı bir insan olsam da melda yalgan'ı klas hareketi için tebrik ediyorum. ondan beklediğim de buydu. işte güney bölümünde sevgi ve nefretin aynı anda olmasından bahsettim ya aynı onun gibi herkesi de hep destekleyemeyiz. lafı şuraya getirmeye çalışıyorum: yeni saç rengini desteklemiyoruz melda yalgan! yalnız barış ağladı ya orada içimden bir şeyler koptu.  bu kısımda venüsten de bahsetmek istiyorum. barış buna tekmeyi vurduktan sonra hayır etmedi. önce burak çatalcalıdan nemalanmaya çalıştı şimdi de kuzey ve sami'nin ikamet ettiği tekinoğlu evine kapağı atmaya çalışıyor. handanların, güneylerin, simayların kurtulmak için bir yerleri yırttığı yere koskoca venüs tezerel sığıntı oldu bak bak.



işte gözlerimi devirdiğim sahneler bunlardı canlarım. cemre ve demet'in konuşması o kadar samimiyetsiz o kadar klişelerle doluydu ki. dizilerde/filmlerde bu sevdiği ölen ve başka birisine hisleri olan karaktere hep mi aynı sözler söylenir? bir de karşılıklı oturmuşlar cemre'nin boynunda kuzey'in hediye ettiği pusula, demet'in boynunda ali'nin nişan yüzüğü. içlerime fenalıklar geldi böyle boyunlarından söküp alasım geldi. valla iki serseri kızların hayatlarının içine ettiler. neyse ki demet-şeref ilişkisi böyle bitmeyecek onu biliyorum ya yeter bana. ha bir de ebru sinaner'e helal olsun. kadın herkesi yolladı köşkten. önce handan hanım gitti sonra cemre mahallesine döndü. en sonda kızını da tımarhaneye yolladı kadın. biz handan mı önce gidecek cemre mi diye düşünürken kadın bütün belaları aynı anda savdı başından. ama uzun sürmez haftaya handan hanım ile cemre dayanırlar köşkün kapısına yakında da banu geri döner. bu arada galiba ikinci beşir vakasıyla karşı karşıyayız. cemre de aşkından verem olup ölmek üzere.
bu kısımda bir de yine bir 'ben haklı çıktım' bildirimi yapmak istiyorum. ben size cemre, banu'dan daha deli demiştim. kuzey ile skypedan konuşurken kendini kapatıp kuzey'i öptü ya orada yuh dedim YUH!
PS: açıkçası ben kuzey'in teknoloji ile arasının bu kadar iyi olmasına şaşırdım ha...


aferim zeynep aferim çamurunu bulaştırmadığın bir can bey kalmıştı onunda başını yedin aferim. ne diye götürdün adamı oralara? hani yani oradaki abazalar bir boşluk bulsa can beyciğimi götürecekler. ayrıca hiç yalnız gidemem diye korkmana gerek yoktu sana kimse dokunmaz kızım, kimse beğenmez seni. bir de bu cart sarı kazakla kurumsal bir şirkete işe mi gidilir ya sen ne yapıyorsun kızım ya? haa bir de hadi simay'a kimse inanmaz ama kuzey ve cemre, gazete olayının arkasında zeynep'in olduğunu birilerine söylemeyi düşünmüyorlar mı?




işte bu bölüm kuzey'e kızamamamın sebebi: çiko. kuzey adeta bir çiko oldu son sahnede. şimdi ertesi güne geçtik kuzeyden haber alamadık filan ya kesin bir yerlerde ağlıyor çiko. önce bir simay'a salyaları aka aka bakan ayıları bir güzel telef ederde sonra ya gözaltında ya da köprü altında ağlar. yalnız haberiniz olsun önümüzdeki bölüm yine yeni yeniden sağlam bir kuzey-simay hesaplaşması geliyor sıkı durun.

valla bana en kanlısından bir hafta saray entrikası yetti. kuzey-cemre-güney üçlüsü gibi bende mahalleme döndüm!

14 Ocak 2013 Pazartesi

güney tekinoğlu nasıl Darth Vader oldu?






kısa bir aradan sonra kuzey güney yazısı ile karşınızdayım. bu ara '...... ayrıntıda gizlidir' ve '...... nasıl ......oldu?' gibi konsept yazıları ile devam ediyorum sayfama. ve evet sonunda mutluyum. güney'in tamamen dark sidea geçmiş olmasına bozulacağımı düşündünüz belki. çünkü uzun zamandır onun aslında black sheep olmadığını, üzerine gidildiğini söylüyordum. ancak benim derdim güney'in kötü olması değil haksızlığa uğramasıydı. şimdi gerçekten kötü sıfatını hak etti güney. ve açıkçası artık kuzeyin saldırılarına karşı eli bağlı oturmadığı için memnunum. güney, kendini ve canım sinanerleri kurtardı. bunun için o kadar mutluyum ki. ama yine de kuzeyin basın toplantısı yalanları ile güneye oyun yapınca sempatik, güney böyle oyunlar çevirince tırnaksız olunca sinirleniyorum. bir de burak çatalcalının vekaletini almış gelmiş salak, güneye hava atıyor(burak çatalcalıya buradan başından büyük işlere bulaşma diyorum bak böyle her şey senin üstüne kalır geri zekalı) . ahh kuzey ahh bu kadar zenginlerden nefret ettiğini bilmiyordum. bunu yazanda sen misin yoksa?


resmen bunu yazarken gözümün önündesin kuzey tekinoğlu.....
kuzeyden konu açılmışken arada unutup sonra hatırladıkları ali mevzusu yüzünden demet ile çok gereksiz sahneleri vardı. bir de sanki ali'nin acısı bir tek demet ve kuzey'i yakmış gibi ali'nin abisi ve yengesini bize kötü ve dedikoducu gösterdiler ya. bütün bunların dışında demet'in de kısmeti açıldı ha. gerçi şeref'in aşk ilanı o kadar basitti ki. sanki pepee izledik kalp çarpıntısı haa evet . çişimizde tuvalete şerefçiğim





bu bölüm banunun deliliği nüksetti biliyorsunuz. çok üzülüyorum banu için. ancak karakteri adına dolu bir bölümdü. cemre ile de diyalogları tuttu bence iyi anlaşabilirler. gülten hanımın banu'nun cemreyi kaçırması ve cemre'nin iyi kız miyi kız demelerine stockholm sendromundan bahsetmesi ama adını hatırlayamaması iyiydi. neyse biliyorsunuz banu, bölümün sonunda güney'in ferhat'ı öldürdüğünü anladığı için güney'in barış ve ebru hanıma destek vermesi üzerine tımarhaneye doğru yol almaya başladı. güney bu sahnelerde kanımızı dondurmuş olabilir. banuya yaptıkları için üzüldüm ama çok kızamadım. şimdi banu bölüm sonunda kuzey'i arayıp katilin güney olduğunu söyledi ya, bu böyle gitmez arkadaşlar. kötü adamın karısı diye adlandırabileceğimiz literatürdeki bu karakter kötü adamla birlikte kötülük yaparak başlar sonra aralarda kendi canı yandığı için sevdiği adama öfkeli olduğu için iyi tarafa geçer gibi olur ancak sona doğru ya elindekileri kötü adama karşı kullanır ya da onun hep destekçisi olur. banu da büyük ihtimalle kuzey kendisini arayıp sorduğu zamanlarda akıl hastanesinde olacak. bir süre akli dengesi yerinde olmadığı için sözüne itibar edilmeyecek sonra da tekrar güney'in safına geçecek. ancak sona doğru ne olur bilemem. lakin güneye ihanet etmesi veya etmemesi pek bir sürpriz olmaz. bu arada banu'nun deliliğini geçtim dizinin en manyağı cemre ha. kuzeyi gördüğü her yerde ağzı sulana sulana 'birlikte olacağız da olacağız' kuzey de buna 'benimlen ilgili umudlarını kes' diyor kız hala bibikte bibik. hayır zaten doğru düzgün bir şey yaşamadan bu kadar aşık olmanda çok aptalca cemre. yanlış anlamayın burada cemre'nin vajinismus olmasından bahsetmiyorum. ya daha bunlar bırak sinemaya gitmeyi el ele bile tutuşmadılar. sevgili olmayı bırak çıkmadılar bile. ilk kavgalarını yapıp barışmadılar bile. bak söylüyorum birleşirse bu iki salak kesin ayrılırlar. cemre, barış diye diye kafasını handan hanım ve simay artığı tekinoğlu evinin duvarlarına vuracak sonra. bak ne güzel barışla oturuyorsunuz kalkıyorsunuz. yemekler, şaraplar, şoförler... barış kanepede uyuyor filan sen televizyon seyrediyorsun.. ne güzel hayat hem bak sekste yok tam senlik cemre.



ya aşkım sen nasıl bir karakter oldun ya? gün geçtikçe daha da karizma daha da harika oluyorsun. canım simayım benim. zaten mahkemede avukatının kuzey'e ilettiği sözlerin ile kuzey'e gerçek bir insanlık dersi verdin. şimdide dizinin hafta boyunca en çok konuşulan sahnesinde sen vardın. ve ilan ediyorum: simay canaş officially tanrısal karakter oldu. kim tutar seni simayım, hedef: sinanerlerin kasası. tatlışımın suçsuz, suçlunun zeynep üç tutam saç olduğunun anlaşılmasına sevindim ama tam olarak tatmin olmadım. yalnız zeynep'in tüm bölüm boyunca sadece simaydan özür dilemek için etraflarda dolanması güzeldi, biraz zevklendim.




biliyorsunuz geçen bölüm handan hanım, sinaner köşkündeki ikinci raundunu da kaybetti. banu'nun suratına sıçması ile ne olduğunu bilemeyerek köşkten dımdızlak gitmiş ve simay'ın evine yerleşmişti. şimdi orayı da terk etti. ama terk etmeden önce o pislik eski kocasının kısmetine engel oldu. samişin manitası aynur hanım( ki oynayan neslihan yelden benim çok beğendiğim bir oyuncudur), handan hanımın samişin nasıl bir hayvan olduğunu anlatması ile samişi terk etti(ay handan hanımın apartmana girerken kapıcıya 'ona iğne yapacağım' demesi ece yörenç-melek gençoğlu ikilisinin yıllar önce senaryo ekibinde bulundukları mahallenin muhtarlarındaki iğneci handana güzel bir göndermeydi). buraya kadar her şey tamam ancak sonrasında gerçekleşen olaylar biraz canımı sıktı. samişin aynur hanımla kızımlı-yavrumlu-güzelimli konuşması ise zaten midemi bulandırdı. şimdi buradan anlamamız gereken handan hanımın yıllarca samişin kötü muamelesini hak etmiş olduğu mu? dayağı, hizmetçi gibi kullanılmayı hak mı etti bu kadın sırf daha fazlasını istediği için. ayrıca neden bunca yıl eziyet çekmiş handan hanım sosyeteden şöyle emekli naif bir adamla tanışmadı da samiş hayvanının hayatına biri girdi? umarım aynur, samişe dönmezde yaptıklarının bedelini biraz da samiş dayakçısı da öder. geçmişte kuzey yüzünden güneyin yaptığı kaza(bakın KUZEY YÜZÜNDEN güneyin yaptığı kaza dedim) ile ilgili samişin vicdan azabı ise beni sadece güldürdü. kazanın meydana gelme evresinde handan hanımın hiç bir suçu yok samiş! bir de kavga ederlerken handan hanım, samişe 'burada da belli etme kendini' dedi ancak onun doğrusu 'ne mal olduğunu burada da gösterme' dir.

daha önceki bölümlerde set işçisinin arkadan gözükmesi ve aynı sahnedeki ışıkların birbirini tutmaması problemleri kuzey güney'in büyük potları biliyorsunuz. bu bölümde ise-yanılıyor olabilirim-handan hanımın aynur ile konuştuğu sahnelerin bir kısmı sesli bir kısmı ise dublaj yapılarak çekilmiş. bir de şu flashback olayını abarttılar. sırf heyecan olsun diye bazı sahneleri flashback yapıyorlar karakterlerde bunları saçma yerlerde hatırlıyor. aynı ferhat'ın vurulma olayında önce öldüren güney gibi gösterip sonra dolandırıp dolandırıp çok saçma bir sahnede güney olduğunu kesinleştirmeleri ya da aynısını burak çatalcalı'nın arabasını barışın bozmasında yaptıkları gibi. 20 dakika ile ilgili yazımda karakter doğallaştırması konusunda ece yörenç-melek gençoğlu ikilisinin iyi olduğunu söylemiştim burada da şüphe ve ters köşe konusunda kerem deren'in iyi olduğunu söylemek zorundayım.

kuzey güney uzun zamandır olmadığı kadar eğlenceliydi bu bölüm. kadrosuna şah sultan rolü ile deniz çakır'ı dahil etmiş ve bu hafta pargalının ipini çekecek olan muhteşem yüzyıl karşısında güney-banu-kuzey gerilimi işe yaramayacak biliyorum. ama sanki olaylar toparlanmaya başladı yakında kuzey güneyin eski tadını alacağız gibi.