20 Nisan 2012 Cuma

stil yargılaması: chuck bass




bu köşemizde chuck bass fashion star'ına yer vermezsek olmazdı tabii ki. kendisinin küçük ayrıntıları yerinde kullanmayı sevdiği, en düz kıyafetine bile karakteristik olarak bunlardan bir tane yerleştirmesini çok sevdiğimizi söyleyerek başlıyorum.




okul yıllarına dönersek eğer chuck'ın klasik constance-billard üniformasını bile ne kadar zenginleştirdiğini görebiliriz. siyah yakalı ve içi siyah ayrıntılı kırmızı ceketi tam yerinde. her baba yiğidin harcı değildir o kırmızıyı giymek. diğer tarafta ise 'imzam' dediği atkısıyla görüyoruz. 5.sezondaki nate'in back to school partisinde bu kırkyama görünümlü atkıya saygı duruşu olarak chuck'ın kıyafetinde atkının benzeri bir ayrıntı vardı.




baklava desenini kullamayı çok iyi bildiğinden bahsetmeme gerek yok. resmen ilk iki sezon chuck renklerin efendisiydi. dizinin üstünde şortu yine moda gündemini iyi takip ettiğinin bir göstergesi. papyonu ve şortunun altına giydiği uzun çorapları çok güzel. zaten eğer şort giyiyorsan ya çorap hiç gözükmemeli (bunun için babet çorabı ve ya hiç çorap giymeme seçenekleri önerilir) ya da uzun çorap kullanmalısın. chuck bu altın kurala da  uyarak gönüllerde taht kurmuştur. canlı renkleri tercih ettiği yıllardan mor hırkası ve uçuk sarı pantolonu tercih edilebilir. ancak ikisinin aynı anda kullanılması çok alternatif geldi bana. yine de chuck'ın renkli günlerinden tek kötü yanı saçları.




takımları çok sevdiğini biliyoruz. biz de seviyoruz merak etme. kaliteli lacivert çift düğmeli takımın ve altında giydiğin kahverengi ayakkabıların çok uyumlu (özellikle takımının sarı düğmeleriyle) diğer taraftaki gri üzerine kahverengi büyük kareli takımın tam benim hayallerimdeki takım. ikisinde de eksik etmediğin cep mendilin tarzının cismen küçük fikren büyük tamamlayıcısı iken saçlarının perfect olduğunu belirtirim.


bedbaht olduğun günlerde bile şıksın be adam. o günlerde belki de seni ilk kez kotla gördük ama bizi yanıltmadın, taşlanmamış kot giyerek yine takdirimizi kazandın. bastonundan gömleğine, çizmenden paçanı kıvırışına BİZİMLESİN!


aslında ben yakası ve kolları farklı olan gömlekleri pek sevmem. bu yüzden sana burada eksi not vermek durumundayım. lakin, artık senin bir klasiğin olan eşarp desenli kravat takma huyun ve askılarının kırmızısı beni benden aldı. bravo! bu seferde paçayı yırttın.


tabii her zaman renklerle oynamıyordun. arada siyahlara büründüğünde oluyordu. hep böyle takılsan moda ikonu olamazdın ama arada sırada yaptığın bu smokinlere bürünmeler hoş oluyor. yeleğinden papyonuna burada da iyisin lakin yine o yakası farklı gömleklerden giymişsin.



seni pek görmeye alışkın olmadığımız bir başka kombinde bu. farklı pantolon ve ceket kombini. bu da tutmuş paşam. ama buradaki esas olay bu ciddi kıyafetinin altından gözüken çoraplarının rengi. çok başarılı. diyecek bir şeyim yok. gül kurusu yaka iğnende gözümden kaçmadı değil.


orada burada çok laf ettim ama ben galiba bunu da sevdim. baş etmeye çalıştım ama fotoğrafı ekledikten sonra fark ettim ki 'vay be! adam yine farklılığını gösterdi' demişim bilinçaltımda. dediğim gibi orada burada çok laf ettim ise de jumper tulumuna bayıldığımı fark ediyorum şuan.

bir kaç prüz, hatta prüz bile denmeyecek şey dışında chuck bass şu ana kadar hayat bulan erkek dizi karakterlerinin içinde en iyi giyineni. üstüne de fazla söyleyecek bir şey yok, bai..

18 Nisan 2012 Çarşamba

daha da tempoyu düşür e mi game of thrones

game of thrones ikinci sezon adeta köprü sezonu tadında geçiyor. yine çok güzel ben yine her sahnesini ağzım açık izliyorum ama sayın HBO biz sizin her bölüm bizi dawn etmenize alışkınız lütfen!


heyecanımı taşıran bir durumla başlamak istiyorum. natalie dormer'ım benim, the tudors'un anne boleyn'i burada da yine tahtın peşinde, renly'nin eşi margaery tyrell'in canlandırıyor. yine o kadar sofistike ve kilit bir rolde ki renly'nin erkek kardeşi loras tyrell'e ilişkisini bildiği halde bunu umursamıyor, tek derdi kraliçe olmak. işte bu olay da beni çok ikileme sürüklüyor. ben kraliçemiz cersei'nin şiddetli bir fanatiği iken margaery yüzünden safımı ikiye bölmek zorunda kalacağım. bu arada geyik boynuzlu tacı renly adam azgınına yakışmış ancak gözlerinin arkasındaki boşluğu doldurmamış (bir taç hiç bir şey değil sevgili westeros'lular).



ayrıca lady stark'ın bu her an yüzündeki 'kıyamet koptu' gerginliği ifadesini çekmek istemiyorum ben artık zaten sinir oluyorum ona. kocası ned stark'ı da sevmezdim. hiç sevmem öyle doğruluk dürüstlük timsali insanları. ama ilginç bir şekilde çocukları seviyorum. en çok jon snow'u (bunun sebebinin lady stark'ın genlerini taşımaması olduğunu düşünüyorum). küçük oğlanlar hakkında bir fikrim yok, bran'ı sevip sevmediğimi bilmiyorum. sansa çok güzelll, arya ve robb zaten forever. zaten robb 'king in the north' arkadaşlar bahisler kapanmıştır.

 

lannister cephesinde ise aile içi entrikalar dönmekte, en sevdiğimden. cersei'nin içindeki o yılların biriken kinini çok iyi anlıyorum. öldüğünde bayram ettiğim pislik kral robert'a duyduğu öfke tüm bunların sebebi. kadına zindan etmiş resmen hayatı, o ned stark'ın ölen ve büyük ihtimalle çok bet bir kadın olan ablasına aşkı zavallı cersei'yi delirtmiş resmen. tyrion'a gelirsek ben bu adamı seviyordum, tutuyordum ama şimdi bir yüceltme politikası yapıyorlar ya bu adama çok sinirim bozuluyor. hiç sevmem fazla abartılan karakterleri. jaime için ise hislerim -ki ben kendisine sawyer demek istiyorum jaime ona pek yakışmıyor- 'pek ısınamadım abi yaa' tadında.




diğer ısınamadığım karakterler ise birinci sezondan beri midemi bulandıran theon greyjoy ve ikinci sezon peydah olan stannis ile onun yancısı olan kırmızının o kötü tonuna bürünen kadın. bence theon çok itici, tam bir kaybeden. stannis de aynı şekilde ezik ezik büyü peşinde bir de o kırmızılı cadı bozuntusunu almış yanına töbe töbe..



eğlenceli konulara gelirsek 2x3 te ortalarda görünmeyen khaleesimizin, kanımızın kanının bir spor salonuna omzunda ejderhalarından biriyle girdiği görülmüş. zira o birinci sezon finalinden sonra nasıl koca koca kollara sahip olduysa yapımcılar zayıflamasını istiyormuş. sibel kekillimizinde artık jenerikte yer almasıyla yerini sağlamlaştırdığı haberi şenliklerle kutlanırken canlandırdığı shae karakterinin sansa'ya hizmetçi olması eğlenceli bir ilişkinin doğacağının ipucudur.



ne kadar yavaşlarsan yavaşla ben seni severek izliyorum game of thrones (ben bir bölümünün yarım saati yemek masasında yarım saati de flashbackle geçen yaprak dökümü'nü de seve seve izliyordum). biliyorum kitap serisi gibi sindire sindire gitmek istiyorsun ama ben senin koltuktan düşürmelerini ya da koltuğa mıhlamalarını özledim.


12 Nisan 2012 Perşembe

5. sezonun bitimine 5 kala gossip girl


öncelikle belirtmem gerekir ki uzun zamandır ortalıklarda görünmeyen diana payne'i tekrar görmek hoşuma gitmedi değil. ama artık kendisine şu aynı uzunlukta her rengine sahip olduğu elbise modelini değiştirmesi gerektiğini söylemeliyim. umarım bu gelişinde küçük oyunların peşinde olmaz da büyük balığı ortaya çıkarır. ki ben kendisinin chuck'ın gerçek annesi olduğunu şiddetle savunmaktayım ama, gossip girl'ümüzün sevgili senaristleri çok saçma bir şey de sunabilirler önümüze. bir kere chuck'a kaza gecesi hastanede kan veren oda, gerisini bilemem. ayrıca kaza gecesinden bahsetmişken kazanın olduğu bölümden beri temposunu hiç düşürmeyen gossip girl'ün bahar tatilinden sonra neden bu kadar sıkıcı olduğunu bir anlam veremiyorum.


gelelim serena'ya. ya sen upper east side'ın bir numaralı malzemesiyken nasıl bu kadar ezik olabildin? biz senin etrafında dönen bir gossip girl'e alışığız. gerçi ben bu sezonun blair'in üzerine olmasından oldukça memnunum ama seninde bu hallerine dayanamıyorum. bu sezon hayatına giren tek erkekte amerika da ki her hangi bir eyaletin bölge devlet okullarından birinin basketbol takım kaptanı ıvy'in artığı max oldu. oysa sen neredeyse sezonun her bölümüne bir erkek sığdırırdın. şimdi de kalkmış gossip girl'cülük oynuyorsun. bir de o bet kuzenin lola'yı yeni it girl yapma çabaların üzgünüm ama çok çaresizdi. podyumlardan atıldın hala dudağına o seksi büzüşü yapıyorsun. gerçi ne olursa olsun ne olursan ol sen bana gel serena BANA! benim kabulümsün..



bet kuzen lola'yı görmeniz için bu resmi koyuyorum. karga burun, hamster dişler ve bir stark'ın sahip olabileceği derecede beyaz ten. yemin ediyorum nate kız arkadaşı lola'dan daha güzel. lola demişken aklıma ıvy'imiz geldi. bu bölüm ortalarda yoktu ama adından çok söz edildi. gerçek aşkım lily'nin entrika sahalarına geri döndüğünü görmek beni sevindirdi-üstelik yine illegal yollardan-ama galiba ben bu sefer ıvy'i tutuyorum. galiba onun bizim ergen beşli ve onların arasındaki crosslara katılmaması(gerçi nate ve dan ile birer öpüşmesi oldu ama)ilerleyen zamanlarda senaryoda tıkanıklığa sebep olacak ama ben buna da bir çözüm bulunacağını düşünüyorum.


chuck-blair-dan cephesinde ise bazı sıkıntılarım var. chuck'ın blair'in çeyiz parasını ödemesi tamam hoş bir jestti ama bilmiyorum bana biraz durumu kurtarma çabası gibi geldi. ayrıca umarım yarım sezondur dizini ana konusu olan blair&louis evliliği de böyle basit bitmez, boşanmanın ardından monaco team'den bir atak bekliyorum ben. dan ve blair'in de öyle ucuz ucuz takılması hiç hoş değil. gerçi böyle söylüyorum ama ben artık chuck ve blair barışsın istemiyorum onların miladı doldu benim için. üstelik chuck, blair tarafından bu şekilde terk edilmeyi çoktan hak etti. her fırsatta bulduğu dünya çirkini mendabur kızlara aşık olarak çok zarar verdi bu ilişkiye blair'ı satmasından bahsetmiyorum bile-tabii ben blair'ı otel karşılığında satmasını sevmiştim chuck'ın o zamanlar büründüğü düzgün adam imajını kurtararak onun hala dark side sınırları içerisinde ikamet ettiğini göstermişti- sonra jenny ile blair'i aldatması zaten kırılma noktasıydı. neyse benim chuck ile ilgili önerim uyarlandığı kitap serisine sadık kalınarak chuck'ın eşcinsel bir erkek arkadaş bulmasıdır. belki de dizi tarihinde ikinci chris keller-tobias beecher vakası olurlar.


daha yayınlanmayan 20. bölümden ağır spoiler içeren bu resimde de diana ile chuck'ın yüzleştiğini görüyoruz. bu da diana'nın chuck'ın annesi olduğu yönündeki şüphelerimi destekliyor. açıkçası eğer tahmin ettiğim gibiyse bence senaryo değişimine gidildi ve bu hiç iyi olmadı. bence elizabeth fisher gerçekten chuck'ın annesiydi, üstelik daha çok benziyordu chuck'a. diana bence aynı bart bass'a benziyor. neyse bekleyip göreceğiz. haa bir de gossip girl'e bu saçmaladıkları son iki bölümden sonra temponun eskiye döneceğini umduğum sezon finali öncesi başarılı 4 bölüm ve geçmiş sezon finallerini aratmayacak bir sezon finali diliyorum.
bu arada georgina nerede? monaca team onu öldürüp bir yere gömdü galiba. gerçi georgina bu gömülmüşse bile ölmemiştir.

8 Nisan 2012 Pazar

ece yörenç ve melek gençoğlu'nun şimdiye kadar ki deneysel çalışmaları

herkese selamlar. bu yazımda sizlere yıllardır yazdıkları senaryolarla bizi bağlayan iki ablamızın deneysel çalışmalarından bahsedeceğim. söz konusu ablalar ay yapımın kadrolu senaristleri ece yörenç ve melek gençoğlu tabii ki de.
başlamadan önce dizilerde deneysel çalışmanın ne olduğu konusunda size bir kaç fikir vereyim. deneysel çalışma demek izleyici tayfasının 'bu da olmaz' dediği, aklına olması ihtimali bile gelmediği ve türk dizi standartlarına, dizi atmosferine ve karakter çizgisine uymayan olaylardır. ama bu bu bizim deneysel çalışmaları sevmediğimiz anlamına gelmemektedir. ece yörenç ve melek gençoğlu ablalarımızın deneysel çalışmaları oldukça renklidir.



#1 yaprak dökümü: leyla ve oğuz'un tekrar birleşmesi


leyla kardeşi necla ve kocası oğuz kaçtıktan sonra delirmişti hatırlarsınız. romana göre leyla'nın bir avukatın metresi olması gerekmekteydi. bu avukata yaprak dökümü ay yapım versiyonunda yerde verildi. can bey olarak senarist ablalarımızın elinde hayat buldu. ama gel gör ki can bey tutmadı. ne psikiyatrist karısıyla saplantılı ilişkisi-can bey eskiden karısının hastasıydı- ne de leyla ile elektriği tutmamıştı. ece-melek ablalarımız da sıradan bir öpücükle leyla-can bey ilişkisini bitirmişlerdi. sonra ise bir yandan romana sadık kalıp leyla'yı birinin metresi yapmalıydılar öbür yandan oğuz'a senaryoda tekrar rol vermeliydiler. bu yüzden leyla'yı nazmi konusunda hüsrana uğratıp, oğuz'u bir anda iyi adam yapıp leyla'yı oğuz'un sularına sürüklediler. ben bu deneysel çalışmayı sevmiştim, tutmuştu. ama sonradan bir deneysel çalışma olmaktan çıkıp ritüele dönüştü.

#2 yaprak dökümü: ferhunde'nin hapse girmesi


açıkçası ben bu deneysel çalışmayı sevmemiştim. olayı açıklarsak ferhunde'den, ev sahipleri mithat kara ile evlenip evden onları kovduğu için intikam almak isteyen şevket sülüğü, ferhunde'nin hala kendisini sevmesinden yararlanmış ve onun yuvasını yıkmıştır. ferhunde de ondan intikam almak için şevket'in tek umudu inşaatını yakmıştır(zaten yaprak dökümü de her sezon birbirinden bir kaç kez intikam alan aile bireylerinin hikayesidir). şimdi olayı irdelersek ferhunde gibi işlediği sayılabilecek tek şuçu ŞANTAJ olan birisi böyle fiilen suç işlemezdi. bu olay yaprak dökümü için hem bir karakter kırılması hem de deneysel çalışmaydı. ama senarist ablalarımız da bu olayı pek sevmeyip ferhundemi hemen hapisten çıkarmışlardır zaten. ferhunde benim olduğu gibi onlarında göz bebeğiydi çünkü. esas olay şöyle gelişseydi benden tam not alırlardı. şevket kendisinden beklenildiği gibi yine hislerine yenilip ferhunde'ye olan aşkını fark edecekti. ve ikisi birlikte olacaktı. ama bu bir deneysel çalışma olmazdı çünkü son sezonda bile ali rıza bey felçli haliyle ferhunde'nin elini sıkması, şevket'in tekrar girdiği hapisten çıkıp ferhunde ile olacağına dair bir ipucuydu. gel gelelim kendilerininde şiddetle ferhunde'nin tekrar tekin ailesine girmesini istediklerini adımmış gibi bildiği ece-melek ablalar bunu yapmamışlardır.

#3 menekşe ile halil: emine değirmen vakası


işte bu ece-melek ablaların benim en sevdiğim deneysel çalışması. daha ötesi yoktu. mükemmeldi. menekşeyi kaçırıp mustafa patlak gözlüsünün ona tecavüz etmesine yardım etmişti. türkiye için bu fazlaydı arkadaşlar. dünyada böyle hastalıklı tiplerin örnekleri çok vardır ama bizde tutmadı kötü kadınlığın bu hardcore versionu. emine değirmen yaptıklarıyla kanımızı dondurmuştu. yine de senarist ablalarımızın bence çok sevdiği bir karakterdi.

#4 aşk-ı memnu: matmazel ve firdevs hanımın kısa süreli dostluğu


good cop'ın ve bad cop'ın literatürde birlikte hareket etmesi doğaldır. ama bizim dizi sektörümüzde yeni yeni oturmaya başladığı için bu kavram ece-melek ablaların tutkunu olduğum uyarlaması aşk-ı memnuda, iki karşıt karakter olan firdevs hanım ve matmazel'in yukarıdaki tokat sahnesiyle başlayan dostlukları(bilmeyen kara cahiller için söylüyorum matmazel burada firdevs hanıma tokat atarak onun intihar etmesini engellemiş, kendine getirmiştir) kötü karşıt karakter olan firdevs hanımın tabiatı gereği bozulmuştur. tabii ki bir dizide karşıt karakterler hep düşman olacak diye bir şey yok. ama buradaki olayı deneysel çalışma yapan senaristi oldukları diğer dizilerdeki karşıt karakterler gibi firdevs hanım ve matmazel'in fazla yüz göz olmamasıdır(yüz göz olan karşıt karakterleri için bknz: ferhunde-fikret ve mukaddes-ebe nine).

#5 fatmagül'ün suçu ne?: meltem yaşaran/alagöz-mustafa nalçalı fuck buddy ilişkisi


işte bu deneysel çalışmaları da benim en favorilerimden. mustafa'nın selim'den intikam almak için meltem'i baştan çıkaracağı tahmin edilebilir bir şeydi. buradaki deneysel kısım aralarında hiç bir zaman duygusal bir şey olmaması resmen fuck buddy olmaları. tabii bu olayla birlikte meltem'in nasıl bir adam delisi olduğunu da öğrenmiş olduk. ece-melek ablaların meltem üzerinden bir deneysel çalışma daha yapmaya niyetlendiklerinin, niyetlenmeseler bile akıllarından geçtiğini biliyorum. selim'in tekrar meltem'e yazmasından anlamıştım bunu. aslında onlarda meltem ile selim birleşirse mutlu olacaklar ama inandırıcılığı kaybetmemek adına yapmıyorlar(sanki ebe nine gibi sıfır inandırıcılıkla külkedisinin peri annesi karakterinde biri yokmuş gibi dizilerinde). valla selim ile meltem barışsaydı bu deneysel çalışmaların kralı olabilirdi.

#6 kuzey güney: zeynep faso fisosu


ben zeynep karakterininde bir deneysel çalışma olduğunu düşünmek istiyorum. zira ece-melek ablalardan böyle bir başarısızlık beklemezdim. sıfır doku ve maksimum iticilikle kuzey güney evreninde bitiverdi birden. bence senarist ablalarımız 'birde böyle bir şey deneyelim, esas olayların arasında fason bir karakter yaratalım ama bu fason karakteri ana karakterlerden birinin kendi kendine konuşmasın diye senaryoda olan arkadaşlarından yapmayalım ana karakter yapalım' dediler ve başımızı bu belaya soktular. kim ne derse desin kuzey güney'in baş kadın karakteri cemredir. banu da içi boş olmasın diye daha tanısını söylemedikleri yalandan bir ruh hastalığına sahiptir. yani onun yanında bütün oyunlarıyla simay da yardımcı kadın karakteri göğüslemektedir. bence senarist ablalarımız da aynı benim gibi cemre ve simay'ı sevmektedir.

#7 mahallenin muhtarları: fadime'nin gelinliğini ütülerken yanarak ölmesi


doğruyu söylemek gerekirse ben ece yörenç ve melek gençoğlu'nun mahallenin muhtarları'nın senarist kadrosunda olduklarını öğrendiğimden beri bu olayın sorumluları olduklarını düşünüyorum. çünkü bir komedi dizisinde yanarak ölen biri olması anca onların başının altından çıkabilir-üstelik gelinliğini ütülerken-. neyse bu sadece benim tahminin o yüzden fazla üstelemeyeceğim.

ece yörenç ve melek gençoğlu ablalarımıza senaristi oldukları dizilerinde başarılar diler, onlardan daha nice deneysel çalışmalar çıkacağına emin olarak yazımı sonlandırıyorum.

5 Nisan 2012 Perşembe

iki bölüm birden:kuzey güney

kuzey güneyi'in geçen haftaki bölümünü ve dünkü bölümünü ardı ardına izledim(geçen hafta yayınlananı özetinden değil ha emek vererek hiç bir karesini kaçırmadan izledim). şimdi sizlere edindiğim çıkarsamalardan bahsedeceğim.


öncelikle çok yakın bir arkadaşım aylar önce güney'e çok yüklenildiğini söylediğinde ona katılmadığımı söylemiştim. ama gel gör ki kuzey cephesi o kadar avam olmaya başlamıştır ki güney'e sempati duymamam imkansızdır. hayır cemre de olmasa paçoz zeynep ve büyük ihtimalle okuma yazma bile bilmeyen ali ile nereye kadar. onun dışında zaten ben black sheeplere karşı büyük bir fanatizm beslediğimden bu aralar güney'i savunmamam elde değil. her yerden kovuluyor yazıktır valla. 30 bölümlük kuzeyciliğimi değiştireckesiniz o olacak. gerçi sevgili güneycim o bir sağa bir sola yürüyüşlerinle ve kısa boyunla bu imkansız ama neyse.

           

gelelim kuzey'e... saçları ile ilgili uyarım gerekli yere gitmiş olacak ki kestirmişler. daha iyi olmuş evet. ama kuzey ile ilgili hayal kırıklıklarım var. bir kere öz makara nedir kuzey? yani senin gibi ilk bölümden beri delikanlılık taslayan biri nasıl abisinin işini kopya eder? valla hobbit güney ne dese yeri. ayrıca cemreye gelince abinin eski nişanlısı da işe gelince hoop cebime gir. üstelik o kadar mezarlardan çıktın, kabrinde sürekli cemreyi düşündün, ben senden artık hayat çizgini değiştirme yoluna gidip cemreye aşkını itiraf edeceğini düşünmüştüm. gerekli travmatik sonuçları yansıtamadınız bu sefer senarist ablalar. bir de şey var tabii artık sinirimi bozan sümer'i hırpalama seansların. sümer'i ben hiç sevmiyorum ama ali ile iki mahalle kabadayısı olarak sümer'in bir kulağını çekmeniz bir tokat atmanız çok sinirimi bozdu. ondan sonra cemre'nin karşısında mık mık zeynep ile öpüşmeler ama cemre şirketten biri var deyince içten içe cinnet geçirmeler filan. bu ne perhiz ne lahana turşusu derler adama. ayrıca zeynep ile öpüşmeleriniz inan bende senin mezar sonrası paranoyaklığından daha kötü belirtiler oluşturdu.

kuzey ile zeynep'in öpüşme sahnesini koymaya elim gitmedi resmen. çok itici ve iğrençler. size şu yukarıda ki öpüşmeden bir adım öncesi yetsin. ben sahneyi gördükten sonra yerimden bile kalkamadan kustum çünkü.
oysa ki ilk bölümlerden cemre'nin kuzey'i öpmesi öyle miydi? zeynep ile olan gibi muk muk değildi. tutku vardı onda. özleyenler için onuda koyuyorum.






cemreden bahsetmişken twitter sahnesinin oldukça klasik ama bir o kadarda eğlenceli olduğunu söylemeliyim. zaten eğer gülten hanım ve cemre'nin psikotik ilişkisi olmasaydı bu dizi puan kaybederdi. bu arada gülten hanımın twitter nickininde _GELIN_TACI_ olması bence çok mükemmel ve komik.


gelelim simay cephesine. kim ne derse desin ben bu kızı seviyorum. öyle esas katilin güney olduğunu bile bile susan günün iyilerinden değil. tamam vicdan azabı çektiği için söylemedi katilin güney olduğunu ama daha ulvi bir amaç olan intikam almak için söyledi. bu kıza da black sheep muamelesi yapıldığını düşünmekteyim. ve babası kuzey'i vurmak için silahı ateşlediğinde kuzey vurulmasın diye önüne geçtiğini de hatırlatırım.


bir de bu hiç anlayamadığım ferhat var. hayır simay gibi taş bir kızla yatma düşüncesi de yok(şimdi bana hiç öyle bir adam değil demeyin bu kadar pisliği yapan biri onuda düşünür). gerçi ben twitterda uzun zaman önce ferhat'ın kuzey'e olan nefretinin anlamsız olduğunu bunun altında olan şeyin kuzey'e aşık olması olduğunu yazmıştım. belki de öyledir. ferhat kuzey'e aşıktır. kuzey aşkına cevap vermiyor diye bütün bunları yapıyordur.



hah işte en sevdiğim şeyler. kasetlet masetler. bayılırım böyle şantaj malzemelerine. ama gel gör ki dizinin en good copı sami beyin eline geçti. şimdi vicdan azapları içinde onu verip vermemeyi düşünecek salak. keşke barış hakmen'in eline geçseydi de olaylar patlasaydı.


vee 30.bölümün en komik sahnelerinden biri de kuzey'in ebru sinaner'e 'allah belanı versin' demesiydi. her ne kadar sinanerleri sahip oldukları konuma rağmen çok itici ve 'sahte zengin' bulsam da güney'in katil olduğunu öğrendikleri zaman ki soğuk kanlılıkları hoşuma gitmedi değil. sanki alışkınmış gibiydiler. ama ne olursa olsun ben ebru sinaner'i, banu sinaner'i ve venüs bozuntusunu sevmiyorum. buradaki zenginlerden sadece can beyi ve barış hakmen'i seviyorum (barış hakmen'in sürekli sami bey ile iyi anlaşma numarası altında onunla dalga geçmesi çok iyi de). banu sinaner'i sevmesem de 30.bölümde nevrotikliğini saklayamayarak handan hanımı şırkması çok güzeldi.



vee son kısımda bu bölümlerin kıyafet yorumunu yapmak adına handan tekinoğlu'nu seçtiğimi söylemeliyim. okul yaka, perdelerinin güpüründen elde ettiği bluzunu ebru sinaner'in toz bezi bile yapmayacağı kesin. zaten ebru sinaner toz almıyordur. bir de handan hanımın toka izini gideremeden saldığı saçlarına gıcık oldum. yine de rüküşlükte zeynep ile yarışamazsın handan hanım.
neyse benim kuzey güney ile ilgili biriktirdiklerim bu kadar kuzey'e kendisine çeki düzen vermesini söylüyor, güney'e de bol şans diliyorum.

2 Nisan 2012 Pazartesi

stil yargılaması: carolin akarsu


biliyorum uzun zaman oldu ama 'bitch is back' karşınızdayım. hem de içeriğik gerçekten çok bitch.
bu yazımda size çok aşık olduğum, kötülüğüyle beslendiğim carolin akarsu'nun stil yargılamasını yapacağım.


işte her şey böyle başlamıştı, carolin trenden inip akarsu ailesinin üstüne bir karabulut gibi çökmeye bu sahneden başlamıştı. kalpağına bayıldım, ikili takım kategorisindeki elbisesi de güzel broşu filan ama küpeleri çok fail.


ve bu da bizi gerim gerim geren düğün bölümünden. gelinlik modeli çok konuşulmuştu. carolin zevkli kadındı, cemile gibi modadan uzak bir münzevi hayatı yaşamayı tercih etmemişti. zaten ben bu kadar donanımlı bir kadının ali kaptan gibi bir hırtla ne yaptığını hiç bir zaman anlamış değildim-gerçi ekber'i mekberi düşününce oda hırttı demek ki kadın böle seviyor, burada gül gibi ben dururken gitti onları seçti- yine de carolin  rocks. gelinliğinin göğüs kısmı çok güzel, eteği de öyle ben sadece askılarını biraz kalın buldum.


burada da en sevdiğimden olan şapka var. hatırlıyorum bu sahneyi carolin'in kapalı çarşıda bütün avrupalılığıyla gezdiği sahneydi, hatta sonra fes bile takmıştı. itiraf edeyim o zamanlar carolin'in hastası değildim. ben onu sonradan sevdim. yavaş yavaş başladı aşkımız. bu arada elbisesi güzel ama çok mürebbiye, çantası ise berbat! yine de çemçük ağızlı filan ama kadın ikon arkadaşlar. şapkası dışındaki bu bayat kombini bile yakışmış.


işte çok güzel şimdi. ben sarı saç+kırmızı elbise kombininden hoşlanmasam da bu olay sadece bizim yurdum apaçi kızlarında basit oluyor galiba. pilesi milesi tam yerinde elbisenin. carolin'imin sofistike tarzını çok güzel yansıtmış.


tabii her zaman şıklığı tutmuyordu. 2.sezonun başındaki çaresiz günlerinde cemile'nin elbise diktirdiği kumaşlardan artan çer çöple kendine bir şeyler diktiği oluyordu. zaten ona bu çer çöp yeterdi cemile gibi 58 beden değildi çünkü.


vee bu da yarın yayınlanacak olan bölümden carolin'in aylin'in hamileliğini öğrenmesi üzerine umutlu ev kadını cemile ve ninja turtle hasefe hanıma şantaj yaptığını tahmin ettiğim sahne. mantosunu bayıldığımı belirtip bu sahnede zevkten dört köşe olacağımı söyleyerek noktalıyorum DOT