29 Şubat 2012 Çarşamba

günlük diziler ve onların SAHTE zenginleri (yani kötülerinin çoğu)

söz konusu zenginim diye yalan söyleyenler değil bir kere. düşük bütçeli günlük dizilerde zenginleri oynayan ama aslında prime time dizilerinde aşk-ı memnu'nun cemilesinden bile düşük olanlar. biraz daha tanımı genişletirsek, bir kere bunlar kesinlikle esas dizi zenginlerinin uğraşmayacağı işlerle, küçük hesaplarla ilgilenirler. ikincisi burada fakir olanlar iyi olduğu için bu günlük dizilerde ki zenginlerin yarısından fazlası kötüdür. kötü kadınlar, kötü adamlar hep bunların arasından çıkar. üçüncüsü ve en acıklısı bu kötülerin baş roldeki fakirden daha zevksiz giyinmesidir.
şimdi bir bakarsak bütün günlük dizilerin aynı kıvamda gittiğini görürüz. yeniden bu kavramı hayatımıza sokan deniz yıldızı adlı dizidir. bu dizinin genelinde zengin karakterler aşırı kötüyken, fakir karakterler iyidir. zengin evinin kızı ve onun arkadaşları zengin evinde kalan kimsesiz kıza kötülükler yapar(kimsesiz kız aslında zengin kızın kardeşidir ama bunu bir tek babaları ve evin kahyası bilmektedir). esas oğlanda zengindir ama sadece popülerliğinin verdiği bir ukalalığı vardır. tipik golden boy. burada bir de hem zengin numarası yapan hem fakir olan çok kötü bir kız vardır ki o işte double sahte zengindir. bu günlük dizimizde de bir şeyin ortaya çıkması bölümler sezonlar sürer. aslında düğümlerin çözümü çok kolayken her şey uzatılır.


bir de böyle en kötü abiyeleriyle bütün kadro resim çekilirler, akıl akıl lütfen!

neyse devam edelim bir başka günlük dizi de beni affet. burada da yine kötülerimizin hepsi sahte zenginlerden oluşmaktadır. bu dizinin prime time dizilerinde ki zenginlerle bir ortak yanı vardır o da zenginlerin ne iş yaptığının bilinmemesidir. evet ortada bir holding vardır ama ne amaçla olduğu kesin olmayıp konudan konuya değişmektedir.


bütün bu sahte zenginlik kavramına rağmen izlemiyor muyuz? izliyoruz. çünkü önemli bir yan sektör oluşturmuş durumdalar ve kendini halktan kopuk zanneden yurdum dizilerini küçümseyen tayfaya karşı güçlü bir darbe olmuştur günlük diziler.

28 Şubat 2012 Salı

ders çıkarılması gereken kariyerler bölüm 1: naz elmas



aslında her şey ne güzel başlamıştı. haziran gecesinde daha ilk çalışmasında esas kız oluvermişti. hem de hızlı başlamış temposu oldukça yüksek bir şekilde. havin karakterini canlandıran naz elmas bu rolüyle gel gitli bir karakter çizmişti. escort olarak esas oğlan baranın babasıyla bir alakası olmuş sonra da doğum gününde barana (esas oğlana) arkadaşları tarafından hediye edilmişti. ama baran o kadar dünya işlerinden elini eteğini çekmişti ki esas oğlanlığın 7. kuralına sadık kalmış ve ilk geceden ona dokunmamıştı (bazı istisnalar olsa da genelde dizilerimizde esas oğlanlarımız ilk geceden sevdikleri kadınla birlikte olmazlar, eğer olurlarsa zaten o kadın esas kızımız değildir. bak bak BAK.). sonra gelişen olaylar, baranın annesi kumrunun entrika dozajı yüksek planları uzun bir süre baranla havini ayırmış izleyicilerimiz de ne zaman bir araya geleceklerini beklemiştir. haziran gecesi sonu biraz bet olsa da başarılı sayılabilecek bir dizidir. en azından naz elmas için. çünkü özcan denizin 'inandırıcılığını kaybetmek' yolundaki ilk adımıdır. aşağıdaki resimde de bu görülmektedir. naz elmas saç rengiyle büyülemekte, özcan deniz üstündeki transparan şeyle kusturmaktadır.


naz elması bekleyen celebrity yolculuğunda ikinci durağı candan öte adlı rojda demirerle baş rolünde olduğu yapımdır. şimdi ilk projesinde iyi kötü arası- en azından yapılanlar karşısında öbür yanağını dönmeyen- bir karakteri canlandırıp ikinci projesinde dünyadan bir haber, böyle pozitiflikten ölüp inekleri doğurtan birisini canlandırması büyük bir hataydı. tamam belki farklı karakterleri oynamaktan hoşlanıyor ama şu var sen zaten kendini daha tam olarak kanıtlamış değilsin, ayrıca baş rol değilde esas kız olmak istiyorsan eğer haziran gecesinde ki gibi iddialı bir rolle başlamayacaktın. ayrıca candan ötede ki o esas kız modeli doksanların dizilerinde kalmıştı. iki binli yıllarda izleyiciler asmalı konağın etkisiyle daha gerçek şeyler aramaya başlamıştı. neyse candan öteye dönersek konu da o zaman daha moda olmayan iki kız kardeşin aynı adama olan aşkıydı. bu akım ne zaman moda oldu derseniz onu da söyleyeyim yaprak dökümü birinci sezon sonlarında başlayıp sadece bu konu üzerine kurulan unutulmaz dizisi başlayana kadar.


candan öteden sonra naz elmas bir bilgim olmayan el gibi dizisinde emre altuğ ile başrol oynamıştır. burada toplumsal bir konuya parmak basmışlar zihinsel engelli bir çocuğun doğabileceği bir hamileliğin sürdürülüp sürdürülmemesi konusuna değinmişlerdir. toplumsal mesaj içeren bütün şeylerden tiksinirim ama dediğim gibi bu hassas bir konu ve nasıl işlediklerini kesinlikle bilmiyorum bu yüzden yorum yapmayacağım.


ve evet naz elmasın karakter oyunculuğuna geçişini sağlayan projesi, birinci serisi başarılı olan bir konsept dizisi olan doktorlar. aslında doktorlarda oynadığı rolü ben seviyordum. doktorların esas kızı elanın diziden ayrılmasıyla esas kız olarak diziye eylül karakteriyle dahil olmuştu. evlatlık verdiği kızına ilik gerekiyordu bu da veriyordu ancak sonra kızını geri almaya çalışıyordu ve bunun için esas oğlanımız levent cerrahla evlenmişti. konsepte uygun olsun diye de tıp okumuştu. hatta sonra pratisyen olarak aynı hastanede işe bile başlamıştı. her şey yolunda giderken ela karakteri diziye yeniden dahil olmuştu. böylece naz elmas hep gözlerinde gördüğüm kötü kadın ışığını  role dökebilecekti sonunda. iyi gidiyordu, leventten boşanmamak için lale belkıs tarzında entrikalara baş vuruyordu ama kıyamam tutmamıştı.


sonra ise büyük kült aşk-ı memnu iki bin sekiz versiyonundan esinlenen diziler kategorisinde birinciliği göğüsleyen nefes adlı dizi de oynamıştır. burada babasının ölümünden sorumlu tuttuğu annesinden intikam almak için onun kocasını ayartmaya çalışan iyi kötü arası bir karakteri olan nefesi canlandırmaktaydı. ben bu diziyi seviyordum. evet zengin hayatı biraz fazla soğuk gösteriliyordu. karikatürizeden uzak çok ciddi bir iş yaptıklarını düşünüyorlardı. ama bence artık izleyici fazla kasıntı şeyleri sevmiyor yani ne bileyim biraz dozunda mizah her yapımda olmalı. ama yine de ben bu diziyi seviyordum sonuçta benim bayıldığım ARKADAN BIÇAKLAMA  söz konusuydu. sonuç olarak bu dizide gelirinin giderini karşılayamaması bahanesiyle arşive kalktı. naz elmasla ilgisi olduğunu sanmıyorum bu sefer yapımın donukluğuna bağlıyorum çünkü naz elmas burada iyiydi.


ve sonun başlangıcı: ay tutulması. içinde bulunduğumuz sezonun ilk kısmının modası olan birbirinden habersiz aile bireyleri temasında başlayan ve aşk-ı memnu ile yaprak dökümünün bir karışımı olan yapım. bilmiyorum naz elmas bunu nasıl kabul etti? yani kendisini resmen harcadığını düşünüyorum. üstelik daha öncede iki kız kardeş olayını yapmıştın sen. dur geçen sefer iyi olanı idim bu sefer kötü olan mı olayım dedin? üstelik aynı evde üvey kızının-ki burada üvey kızı aslında tanımadığı ikiziydi (ama merak etmeyin farklı kişiler oynuyordu. çift yumurta ikiziydiler. ikisini de naz elmasa oynatıp ikiz olduklarını fark etmemeleri iyice salakça olurdu)- kocasıyla yasak aşk yaşamanda çok mükemmel eşi benzeri olmayan bir buluştu(!). neyse ki bu dizi fazla uzun sürmedi de adın lekelenmedi.


sonra sonra sonra... bir ömür yetmez. bir ömür yetmezle ilgili beş kişiyle bu dizinin yürümeyeceğini twitter hesabımda söylemiştim o zamanlar. yapımcılarda farkında olacak ki yeni ay tutulması kabusundan çıkmış naz elmasa burada saplantılı, içten pazarlıklı bir rol verdiler. ama hani böyle yoldan geçene verilecek tarzdan ana hikayeyle alakasız bir rol. naz elmastan daha az kariyerli biri de bu rolü canlandırabilirdi.


naz elmas bence harika bir kadın. bir kere çok güzel-kendisini istiklalde gördüm dibim düştü- ve ben yeteneği de olduğunu biliyorum. sadece yanlış seçimler yapıyor. şimdilerde ise yeni başlayacak olan ustura kemal adlı fragmanı marvel'ın imzası ve game of thrones'un jeneriğinden izler taşıyan dizide hayat kadınlarının başı bir rum kızını canlandıracağı söyleniyor. umarım iyi bir proje olur da naz elmas kendisini toparlar. yazık çünkü. sadece dizi kariyerini irdelediğim naz elmasa en içten dileklerimle başarılar diliyorum.


23 Şubat 2012 Perşembe

neden chuck bass? neden dan humphrey?

CHUCK BASS


aslında bu fotoğraf bile neden chuck bass olduğunu anlatıyor. bu ateş, bu tutku, bu karanlık çekim başka hangi çiftte var? ikisinin de birbirinden derin karakterleri bu aşkı ölümsüz yapan şey tabi ki de. araya nate archibald, carter baizen, lord marcus beaton, prens louis grimaldi, jack bass, dan humphrey, eva coupeau, raina thorpe, vanessa abrams ve jenny humphrey girse de yılmadılar. birbirlerine karşı olan aşkları hiç bitmedi. ben daha 1.sezonun 3.bölümünde serenanın rehabilitasyona erici ziyarete giderken ki fotoğrafını çekip onu tehdit etmeyi düşündükleri an anlamıştım aralarında bir şey olacağını. yapımcılarda chuck-blair reytinginden o kadar memnun ki hala sürdürmekteler. sonuç olarak chuck-blair tam birbiri için be.
                                                                  
                                                DAN HUMPHREY


neden dan humphrey dersek eğer buna cevabım çekimi değerlendirmek olur. çoğunuz artık işlerin sarpa sardığını, konu bulamadıklarını düşünüyor olabilirsiniz ama ben 1.sezon 4.bölümde blair ve dan in ilk dertleştikleri an tahmin etmiştim ileride bir şey olacağını. ama dan in düğünde patlattığı video olayına kızgınım bilinsin bu. şimdi işin maddi boyutlarına gelirsek. dan-blair ikilisinin nate-real charlie ikilisinden hatta fake charlie/real ıvy olayından bile daha çok reyting aldığı kesin serena dan bahsetmiyorum bile (5.sezonda guest starring kategorsinde de kendisi). sonuç olarak dan-blair tam istenen ironi be.
                                                  BENCE HANGİSİ?

aslında hangisi bilmiyorum. iki kombini de seviyorum. bu yüzden üçlü bir ilişki yaşamaları taraftarıyım. blair için biraz yorucu olur ama napalım.
     

kuzey güney de zeynep neden tutunamadı?

1-çünkü cemre tutmuştu: cemre çok iyiydi. derinliği, kleptomanisi, hırsı, gizliden gizliye kuzeyi sevmesi. güzelde kız. en büyük eleştirisi oydu ya. çirkinmiş bilmem ne. tamam banu daha güzel zaten olayda buydu güneyin banuya rağmen hala cemreyi sevmesi. iki kardeşinde dört dörtlük güzel olmayan bir kızı sevmesi. ayrıca cemrenin çok karakteristik bir yüzü de var yani.
BKNZ:
  cemre üzerine çok düşünülmüş bir karakter bunu hemen anlayabiliyorsunuz ama zeynep öyle değil. pat diye düşünülmüş bir karakter. ama bence senaristler ece yörenç- melek gençoğlu ' da cemreyi sevmektedir ki zeynep geldiğinden beri cemre daha bir ön plana çıkmış durumda.


2-zeynep ilk çıktığında olanlar: zeynep üzerinde beyaz bir pançoyla ve varoşluk ötesi kızıl saçlarıyla oldukça kötü bir ilk sahne sergiledi. zaten oyunculuğu da küçük sırlardan kalma mimiklerle doluydu. lafımız kesinlikle merve boluğur'a değil onu sever sayarız. lafımız zeynep karakterine.

3-zeynep ve inandırıcılık kavramı: kesinlikle zeynep ve inandırıcılık birbirinden çok uzak şeyler. bir kere zeynep nasıl bir anda kuzeye aşık oldu? nasıl? daha önemlisi kuzey nasıl bir anda zeynep' e aşık oldu? gerçi ali 23.bölümde kuzey ve zeynep aşkının kuzeyin cemreyi unutmak için çıkardığını söyledi. ece yörenç- melek gençoğlu her dizilerinde kendi düşüncelerini dillendiren karakterler yaratıyorlar alide bunlardan biri bence. neyse esas konumuza dönersek zeynep-kuzey aşkı çok havada kalmıştır. ve zeynep o kadar inandırıcı değildir ki milanolarda moda üzerine yüksek lisans yapmış bir kız olarak hapishaneden çıkma kuzeye aşık olmuştur bak bak BAK!

sonuç olarak olay budur:
cemre hep kuzey-zeynep ilişkisinin arasında olacak güneyde hep cemreyi isteyecektir uzaktan uzaktan. ha tabi senarist ablalar umduğumu bana verip kuzey-cemre-güney triosunu tekrar uyandırırlarsa onlara taparım.

22 Şubat 2012 Çarşamba

tarz ayrıntıda gizlidir

tabi ki de hepimiz bir tarzımız olduğunu düşünüyor ve hatta ona bayılıyoruz. ama çok üzgünüm ki gördüğüm kadarıyla çoğunuzun şeytandan... pardon modadan haberi bile yok.
neyse gel gelelim esas anlatmak istediğim konu tabi ki de size kendi tarzınızı nasıl yaratacağınız değil ben manyak mıyım söz konusu sadece bir kaç örnek vermek. tabi ki örneklerim dizilerden..
öncelikle beni gördüğüm anda ekranın başına çivileyen bir ayrıntıyı göstereceğim.
5x12 den alınan bu görüntüdeki konu tabi ki blair waldorfçuğumun yamuk olmasına rağmen güzel olan bacakları değil. esas olan chuck bass'ın mantosunun leopar yakası. chuck bass reis gibi maskülenlikte tavan yapmış bir abimizin leopar desenini kullanması kimilerine ürkünç gelebilir. ama bu adam ne giyse yakışır buda bilinsin. tarz konusuna gelirsek başlığımızda da dediğimiz gibi ayrıntıda gizlidir. 
şimdi bu düz pembe elbisede ne ayrıntısı diyeceksiniz. haklısınız burada bir ayrıntı yok hepimizin bilmesi gereken DOĞRU RENK seçimi var. ama gün boyu o kadar kötü renklerin o kadar kötü tonlarına maruz kalıyoruz ki insanların ayrıntılara dikkat etmemek gibi renklere de dikkat etmediğini düşünür olduk. serena van der woodsen'in ağzımızı sulandıran taşlığının renk seçimleriyle doğru orantılı olduğunun bir nişanesidir bu görüntü.
eski günlerin bir numaralı ikonu büyük aşkım bihter ziyagil'i de unutmamak gerek. bu kıyafeti, saçı nasıl sallamıştı ortalığı günlerce bloglara medyaya konu olmuştu. başındaki tacından elbisesinin danteline kadar ayrıntıların bir stil oluşturmakta ne kadar önemli olduğunu göstermişti. huzur içinde yat..
don draper vazgeçilmezlerden biri bu tarz konusunda. onu unutamazdık. retro kravatı, cep mendili, gri takımı ve burada gözükmese de eminim pantolonunun paçası 60 ların modası çift katlı olandandır. sen çok yaşa don draper.

seni özleyeceğiz CECE RHODES

cin ve sır pompalayan kalbinin( dan humphrey bir kere böyle demişti ) artık atmadığını bilmek bizim gibi entrika hayranlarını derin bir hüsrana boğdu bunu bilmeni isterim. geçmişte lily ve rufus'u acımasızca ayrıman lily'nin rufus'tan olan oğlu scott'ı başkasına vermesini büyük bir soğuk kanlılıkla sağlaman sana hayran olmamızın en büyük sebeplerindendir bunu bil. dün gece izlediğim gossip girl 5x16 da gözlerini yumduğun sahnede benimde gözlerimden yaşlar boşaldı. kim bilir daha neler biliyordun da onları söyleyemeden öldün. serena ile olan mükemmel ilişkin, lily'nin hep sizi kıskanması çok iyi bir ayrıntıydı. hastalıklı lily-serena anne kız ilişkilsinin senin geninden kaynaklanması müthişti. gerçek charlie rhodes'u bile tanıyamadan öldün o zebani kılıklı diğer kızın carol yüzünden. ama son zamanlarında sevdiklerine acı çektirmemek için hastalığını gizlemen bir jitney mesafesinde hastalığınla boğuşman çok asildi. soğuk tarzın, giyimin, o gözlerinde ki yılanın tıslama sesini duymamıza neden olan kısık bakışlar ( rahmetli konuşunca da çatal dili konuşuyor zannederdiniz ) şimdi gossip girl sensiz eksik kalacak vanessa'nın gidişinin bile yaratmadığı boşluğu hissedeceğiz. huzur içinde uyu..

21 Şubat 2012 Salı

Türk Dizi Tarihi Part 1

ilk türk dizisi (kayda değer tabi ki aslında trt'de yayınlanan ikinci dizidir):
çoğunuzun bildiğini umarak yazıma başlıyorum ki aşk-ı memnu 1975 versiyonudur. halit ziya uşaklıgilin aynı adlı romanından uyarlanmıştır. bu versiyonun oyuncuları tabi ki celebrity yolunda adı sanı silinenlerin dışında müjde ar (bihter), ıtır esen (nihal), salih güney (behlül), şükran güngör (adnan bey), çolpan ilhan (matmazel de courton), neriman köksal (firdevs hanım) ve suna keskin (peyker) dir.
kısaca özetlersek ki eğer kısaca özetlemem yetmeyecek kadar aşk-ı memnudan bir haber seniz hemen sağ üstteki çarpıya basıp bilgisayarı kapatıp hep yaptığınız gibi yorganı başınızın üstüne çekebilirsiniz. neyse kısaca özetlersek olay aslında tamamen kadınlık meseleleridir. bihter annesinin adnan beyden hoşlandığını bile bile adnan beyle evlenmiştir. sonra bu evlilik pek istediği gibi gitmez bu yüzden adnan beyin yeğeni behlülle bir yasak aşka başlar. ama sonra yine işler bihterin istediği gibi gitmez ondan intikam almak isteyen annesi bihterin üvey kızı kızı nihalle aşığı behlülün arasını yapar. sonrası bildiğimiz drama. şimdi önemli olan bu dizinin türk dizi tarihindeki yeri. bir kere o dönem şartları göz önüne alındığında ve rtüğün olmadığı düşünüldüğünde oldukça cesur sahnelere imza atmış bir yapımdır. yönetmeni büyük usta halit refiğ'dir. bu dizinin iki kadın yıldızı vardır. 2000li yıllarda ikinci sezonuna konu bulamayan dizilere hep bahsedilen uzak karakter olarak dahil olan ve bu rolü sahiplenmesine saygı duyduğum ıtır esen ve türk dizilerinin ilk baş rolü, adıyla bir kültür yaratmış olan müjde ar.

1980' ler:
bu dönem oldukça içimizi ısıtan entrikadan uzak POZİTİF dizilerle doludur.
ilk sitcom dizisi olan kuruntu ailesi 1983 ten 2002 yılına kadar sürmüştür. gazanfer özcan, gönül ülkü, doğu erkan, fulya ündüz ve gazanfer ündüz başrollerdedir. ilk bölümlerinde hala bir filmine denk geldiğimizde (ne kadar komik bir film olsada) gözlerimizi dolduran adile naşit bile oynamıştır.

sonra 1986'dan 1988'e kadar süren benim tekrarlarına denk geldiğim perihan abla dizisi vardır. tabi ki tuluğ çizgenin başarıyla hayat verdiği meraklı melahat favori karakterimdi. bunun dışında baş rolde oynadığı her rolde geçen yılları hiçe sayarak aynı görüntüde kalmayı başaran perran kutman (perihan abla) ve onun büyük aşkı şakir rölündede şevket altuğu izlemiştik.

1986 başka bir dizi daha yayına başlamıştı. çalıkuşu. aydan şenerin başrolünde olduğu dizi her ne kadar taptığım başka bir romandan uyarlama diziyle temelde aynı yazarın elinden çıkmış olsa da bence gerçek bir lost ideas bütünüdür. daha fazla konuşmayacağım.

ve 1988' de ileride başka bir versiyonunun türk dizi tarihinde önemli gelişmeleri imza atacağı başka bir roman uyarlaması reşat nuri güntekinin eseri yaprak dökümü çekildi.
kerim afşar'ın ali rıza beyi, tarık tarcan'ın ezik şevketi, serap aksoy'un kız kurusu fikreti, sevtap parman'ın ferhundeyi (ferhunde rocks), ayda aksel'in bütün asilliğiyle  mükemmel deli leylayı ve yasemin alkaya'nın açgözlü nejlayı oynadığı müziğiyle de içimizi yakan yapımdır.

tabi ki bizimkileri unutamayız. pazar akşamları ütülenen okul üniformalarının bir numaralı dostu. 15 sezon boyunca 1989'dan 2002 ye kadar sevdiğimiz saydığımız bir yapım olmuştur.
öne çıkan karakterleri yazarsak eğer;
erdal özyağcılar/savaş dinçel (şükrü) -tam bir ak/kara adamıydı-
ayşe kökçü (nazan) - 458 bölüm hiç durmadan şişti-
mehmet akan (sabri) - ki kendisi benim idolümdü-
ercan yazgan (kapıcı cafer) -yersiz sinsiliği bana hiç komik gelmezdi-
salih kalyon (tak tak sedat) -sesindeki cinliği unutamıyorum-
aykut oray (katil) -karakterini çok abartılı bulmuşumdur-
uyurtan sayıner (cemil) -buna da gülmez idim-
ali uyandıran (dummkopf) -bunu seviyordum ya, az biraz içten pazarlıklıydı-
rutkay aziz (şair cenap) -yorumsuz-
güler ökten (doktor türkan) - hep sağduyuluydu kıyamam-
savaş yurttaş (eskici hüseyin) -işte bundaki saf kötülüğe bayılıyordum-
meral çetinkaya (ayla) -çok patalojik ve bir o kadar harika karakter-
öne çıkan karakterleri bence bunlardı. çok iyi diziydi ama tabi bizim taptığımız entrika, sırtından bıçaklama, aldatma, ŞANTAJ gibi şeyler mizah yönleriyle ortaya konuyordu. her şeye rağmen hepimizin özlediği çocukluğumuzun bir parçasıydı.
yazımızın sonuna gelirken bu ilk yapımların oldukça başarılı ve kaliteli projeler olduğunu söylemeden edemeyeceğim. bok atsak bile bunlar bizim geçmişimizin bir parçası bu konuyla ilgili bir sonraki postumda efsane 90lara değineceğim. bilin hani.