29 Nisan 2013 Pazartesi

glee için ayrılıklar ve birliktelikler

glee dördüncü sezonun iyi iki bölümüyle karşımızdaydı. 4x18 ve 4x19 sezon içerisinde en cesur bölümlerdendi.

4x18



glee'nin genel formatından farklı bir bölümdü 18.bölüm. zaten amerikada yaygın olan silahlanmaya glee gibi bir dizinin değinmesi büyük bir adımdı. dizinin diğer bölümlerinin yapısında başlayan bölüm brittany'nin gök taşı meselesi ve hatta gök taşının ölü bir böcek, teleskopun da pringles kutusu çıkması eğlendirdi. hepsinin arkasından gelen okuldaki silahlı saldırı sahneleri ise amerikan liselerinin bir vazgeçilmezi biliyorsunuz. son zamanlarda amerikada çoğalan silahlı saldırılara bir eleştiri olarak prime timeda yayınlanan glee'nin bu bölümü baya ses getirdi. akabininde de zaten glee 5. ve 6.sezonunun onayını aldı. sevgili sam'in brittany için çırpınışları ve kitty'nin günah çıkarması, unigue'e sarılması göz doldurdu. beiste'in will'e aşkını itiraf etmesi olabilir ama olmasa olurdu. ryder'ın gizli sanal sevgilisi sıktı. tahmin yürütmek bile zevkli değil çünkü. ve bomba olay silah ateşlemelerinin sahibinin becky olması. sue'nun onu korumak için silahını temizlerken kendisinin yapmış olduğunu söylemesi göz doldurdu. sue sen nasıl bir kadınsın ya sana hayranım gel sen benimle yaşa.


4x19




4x19 ise rachel'ın funny girl seçmeleri sahnesiyle dakikalarca ağlatmış bir bölümdür. rachel'ın rol için glee'nin baş ucu klasiği don't stop believin söylerken karanlıkta dizinin ilk bölümünün final sahnesinin bir remake'inin yapılması bu sezon ilk kez rachel'ı sevdirdi bana. ama tabii ki bunun sebebi new directions'ın ilk üyelerini onca zamandan sonra bir arada görmek de olabilir. 19.bölümün tek bonusu bu sahne değildi. shelby'i de uzun bir aradan sonra görmek çok iyi geldi. mckinleyde ise işler yine yine yine will'in delirmesiyle şekillendi. öğrencilerinin isteklerini hiç dikkate almaması başta kızdırdı. ancak sonra marley'in aşırı hırt şarkısını duyunca adam haklıymış demeden edemedim. new directions öğrencileri toplantısında blaine'in ''fahri rachel'' olduğu söylemesi çok tatlıydı. gerzek tina nasıl kıskandı ama. ohhh içimin yağları eridi. bir diğer bonus ise sam'in ikizi evan idi tabiikiside.... roz'un geri dönmesi iyi mi kötü mü bilmiyorum ama eğlendim az çok. bir önceki bölümde sue'nun okuldan ayrılmasından sonra bu bölüm bir araya gelen puck ve finn eğlendirdi. ama sadece eğlendirdi. hani o sahneler böyle olması gerek bunu göstermemiz gerek der gibiydi. will ile finn'in arasının düzelmesine sevindim ancak will'in neden özür dilediğini anlamadım. finn'in zayıflığı uzun zamandır dikkatimi çekiyordu ve bence yakışmıştı da. ancak sebebi hemen ortaya çıktı finn'i canlandıran cory monteith madde bağımlısıymış ve rehabilitasyona kaldırılmış. hatta bu yüzden 4.sezon finali finnsiz olacakmış. üzüldüm mü üzüldüm ama esas yıkımı sezon finali quinnsiz olursa yaşarım.


4x18'in şarkısı new directions üyelerinden 'say'




4x19'un şarkısı ise tartışmasız, rachel berry ve new directions'un ilk üyelerinden 'don't stop believin'




sezonun bitmesine 3 bölüm kaldı. glee 4.sezonun ilk 6 bölümünden sonra eski tadına döndü ve sezonun ikinci yarısı ise yüksek bölümler çıkardı. güzel bir sezon finali bizi bekler bence, hatta belki ağlak..

26 Nisan 2013 Cuma

kuzey güney doğru yönü gösterdi




kuzey güney yine bir bölüm iyi bir bölüm kötü haline geçti her halde. geçen bölüm çok berbattı ve bunun aksine bu haftaki bölüm harikaydı.
kuzey'in güney hakkındaki sözleri uzun zamandır duymamız gereken şeylerdi. güney'e karşı takındığı tavır iticiydi. şimdi aralarında oluşan yeni durum ise olması gerektiği gibi. güney'in sarhoşken söylediği sözler üzerine gaza gelip cemreye evlenme teklif etmesi de umut verici. ben kuzey ve cemre hiç kavuşamadan dizi bitecek sanıyordum. her ne kadar kuzey-cemre alabildiğine itici olsa da içimde bir yerlerde cemre'nin 71 bölümdür kuzey'i götürme çabasının bir sonuç vermesini istediğimi fark ettim. bu olayı çok büyüttüler zaten. gülten hanım'ın ''ayrı odalar'' muhabbeti kusturdu artık. dünyanın en naif insanı haline gelen sami bey'in karısı aynur hanım ise evin etkisinden midir nedir ellerini böğründe tuta tuta geziniyor handan hanım gibi. handan hanımdan söz açılmışken dizinin en başarılı karakterlerinden birisi olduğunu güney'i boğmak üzere olan kuzey'i ısırarak kanıtladı. handan hanım'ın oturdukları ev için simay'ın evi demesi efsaneviydi.




geçen bölümün sonunda şeref'i görünce simay hapislere düşecek diye çok korkmuş güney-simay iptal diye üzülmüştüm. ama gel gör ki bu bölüm temeller sağlam sağlam atıldı. güney, simayaşk-ı memnu elif'in evine yerleştirdi. simay'ın güney'in kendisine neden yardım ettiğini sorduğunda güney'in yalanlarına ''bana bari oynama şurada biz bizeyiz'' demesi kahkahalara sebep oldu ama şeref'e barış'a nasıl vurduğunu anlattıktan sonra görev başındaki polise konuyu kapandı bir daha açmayalım gibisinden bir şeyler demesi yardırmıştır. simay da kuzey güney'in en başarılı karakterlerinden birisidir. o kadar hızlı bir şekilde kilit karakter oldu ki ben sevincimden yerimde duramadım. güney ile ikisinin hayatlarının geldiği dip noktayı değerlendirmeleri güzel bir sahneydi. ben simay'ın güneyden hamile kalacağını ve en sonunda handan hanım ile birlikte yaşamak zorunda kalacaklarını düşünüyordum ama hedef banuyu vurdu. böylece simay'ın da kendisini bekleyen muhtemel sonu kesinleşti. güney'in flörtünü bu bölüm reddetmiş olsa da bölüm sonunda aynaya bakarak çıtçıtlarını çıkardığı sahnede güney'i kafasına koydu anladık. üstüne üstelik o sahneden aynaya bakan banuya geçişimiz bunu kesinleştirdi. eğer simay ile güney de olursa dizi de cemre ile simay tam kadro aynı erkeklerle olmuş olacaklar(kuzey-güney-barış). tam kadro diyorum çünkü zaten dizinin iki kadını arasında kesin bir erkek oldu. yalnız benim güneyciğime bir uyarım var. bak güney, simay'ı yanına alan yanıyor bil bunu. izmir'deki pavyoncunun iş yeri tıkır tıkır çalışırken, piyasada baya tutunurken simay'ın çalışmaya başladığı gün adamın mekanı basıldı. sende sevgili güney hem bunu hem daha önce yaşananları dikkate al hamlelerini ona göre yap çünkü aşkım simay biraz uğursuzluk getiriyor.




aşklarım sinaner team ise eski üyeleri venüs'e bu sefer gold üyelik vererek ve aslında saf kan üye olan ama çirkin ördek yavrusu olduğu için dışladıkları burak çatalcalı'nın da kendileri gibi black swan'a dönüşmesiyle aralarına almalarıyla yollarına devam ediyorlar. burak çatalcalı, kuzey'e ''bizimle uğraşma'' dedi ya çok süperdi. hepsinin bir arada olmasına ek olarak bir de şimdi banucuğum yeni bir sinaner dünyaya getirmek üzere. ne diyelim analı ve babası fabulous can bey olarak büyüsün. bir korku yaşadık barış emniyete götürülürken ama atlattık. finalde burak çatalcalı, barış'ı satmaz umarım da bir daha yüreklerimiz hop hop etmez. sinaner team, güneyden sonra hem varoş team hem de sinaner team çifte üyeliği olan zeynep'e de yol verdi. o sahne beni zevklendirmedi değil ama zeynep artık benim hoşlanmadığım bir karakter değil. eskiden olsa daha çok hoşuma giderdi. gerçi zeynep şirkete burak çatalcalı'nın karısı olarak dönebilir. banu'nun kovdukları genelde hissedarlarla evlenip dönüyorlar.

evet bitse de gitsekten tadı damağımızda kaldı ya dönecek miyiz bakıp göreceğiz.

19 Nisan 2013 Cuma

merhamet and the city




uzun zamandır ekranlarda kalburüstü insanlarla ilgili doğal bir dizi yoktu. daha önce ki merhamet yazımda söylediğim gibi merhamet bu görevi yerine getirmek için gelmiş gibi gerçekçi karakterlerle karşımıza çıktı. her şeyden önce tepkiler çok doğal, oyunculuklar çok kararında.
dizinin bence fırat-narin geriliminden daha önemli olan narin-deniz ve narin-sermet ilişkileri özlenen tatları veriyor. sonunda yerli dizilerde tek yönlü insanlar görmekten sıkılan bünyem resmen bayram etti. merhamet bu grileriyle de diğer dizilerden ayrılıyor. mesela aynı gerçek hayat gibi dram ve komedi iç içe. narin annesi ile abisinin öldüğünü deniz'e anlatırken tabii ki de fırattan öğrendiğini söyleyemeyeceği için ''çeşitli kaynaklardan'' demek zorunda kalmıştır ve bu güldürmüştür. ortada çok ağır konular var belki ama hayat her zaman dramdan oluşmaz. hatta dram-komedi-romantizm iç içedir.


merhamet benim kararlarımda da değişikliğe sebep olan bir dizi. mesela ben burçin terzioğlunu pek sevmezdim eskiden. ancak merhamet ile birlikte o kadar sever oldum ki anlatamam ki. tam bu rol içinmiş kadın. üstelik olan çok sağlam bir karakteri canlandırıyor. sağlam dememin sebebi hepimiz gibi eksiklikleri olan bir karakter olması yüzünden. ırmak ve fırat'ın nişanı için davet hazırlıkları gözümde biraz daha yaşlı ve daha kötü giyinen bir blair waldorf canlandırdı. nişana sermet'i çağırırken ''görüşmek için güzel bir fırsat'' demesi deniz'in sermet'e yavaş yavaş aşık olduğunu gösteriyor. diziyi sevmemin bir diğer tarafı ise kesinlikle taraf tutmamam. yani narin'in babası dışında herkesi seviyorum. mesela narin'e bayılsam da ırmak da benim için sevgili. narin ile ikisinin önce deniz'i sonra fırat'ı paylaşamamaları, birbirlerinin yüzlerine gülüp arkadan kötü kötü konuşmaları tam benlik. narin'in ailesini öldürdüğünü yeni duymuş gibi yapınca öldürenin narin olduğunu düşündüğü için direk ''cinayet miymiş?'' diye sorması kesinlikle çok çok muhteşemdi. işte ben bu küçük durum komedilerini çok seviyorum. bir dramın içinde o kadar güzel duruyorlar ki. ama itirafta etmeliyim ırmak gerçek bir deli. o dedektif kızla konuşurken narin'e yapacaklarını anlattığı sahnede dedektif kız ''ben bu manyakla ne yapıyorum'' bakışı attı resmen. ırmak bir başka geleceğin vurdulu kırdılı krizlerinin sinyali olan durgun sinir buhranı anını da fırat'a geleceklerinden bahsederken yaşadı. ağlama krizi geçirdi kız fırat'ın önünde çok korkunçtu. ve fırat da baya yusuf yusuf oldu. bu arada ırmak, deniz ve can o evde çok eğleniyorlar çok kıskanıyorum. gelip giden narin ile mükemmel insan atıf da cabası.


ve beklenen kan şadiye gümbür gümbür geliyor canlarım. demek can ile şadiye yatmışlar. çok çok iyi bir ayrıntı olmuş bu. çocukluklarında o izbe evden çıkan, şadiye ile narin'e pipisini gösteren adam bence pis terzi. şadiye'nin çocuğa da ne olduğunu anlamadım ama galiba terzi şadiyeye tecavüz filan etti. o da delirmiş zaten sonradan. bence annesiyle abisini o öldürdü. sonuçta onların öldüğü geceden sonra kaybolmuş. hadi şadiye seni bekliyorum heyecanla.



narin'in geçmişi yavaş yavaş geliyor. babası da ırmak'ın çabalarıyla tekrar narin'in hayatına girmek üzere. narin ile babasının yıllar sonraki ilk gerçek karşılaşmalarını iple çekiyorum. ikisinin mücadelesinin sonucu iki ölü ve bir canavar oldu. bir başka hesaplaşmayı hak ediyorlar bence. ama benim fikrim adamın bu sefer eskisi kadar kötü olmadığı.

merhamet'in probleminin flashbackleri olduğunu söylemiştim. ama insan alışıyor o kadar kafa karıştırıcı değil artık. ama geçmişte de flashback olması biraz ilginç. narin ile küçüklüğünün beraber sahnelerinin delibaşlığından bahsetmiyorum bile. bir başka problem ise teknik: görüntü sorunu. renkler biraz sönük kalıyor bence. merhamet'in görüntü kalitesi dışındaki bir diğer eksiklik kıyafetleri. kıyafet konusunda kötü değiller ancak bence biraz daha cesur olmaları gerek. dizinin konsepti bence bunu gerektiriyor.
ama bunlar dışında senaryo olsun, oyunculuklar olsun baya iyi, çağdaş bir iş merhamet.

18 Nisan 2013 Perşembe

kuzey ve cemre'nin aşırı acıklı hikayesi




bu hafta kuzey güney'i izlerken o sandalla kuzey ve cemre'nin çok çok çok uzaklara, bilinmeyen okyanuslara gitmelerini istedim. cemre durup dinlenmek bilmeden koştura koştura kuzey'in yanına gitti. dedim kıracak zincirlerini ama nafile. ya öpüşmediler bile ya. anlamıyorum madem birbirinize bu kadar aşıksınız biraz biz de anlayalım. eskiden aralarında öfke vardı. bu öfke o kadar büyük bir gerilim yaratıyordu ki insan etkileniyordu. şimdi ise evcilik oynayan çocuklardan bile daha ''masum'' oldular. bir kere esas kızımız cemre'nin bekaretinin bu kadar gözümüze sokulması resmen onun değerini biçmek anlamına geliyor ve bu çok küçük düşürücü. dizinin diğer kadınları ile ilgili böyle bir sorgulama asla olmadı. banu sosyal statüsü yüzünden asla bunun konusu olacak bir kız değildi ama güney ile yattığı için mutsuz bir evlilikle cezalandırıldı. zeynep yurtdışından geldiği için bakire değil izlenimi yaratıldı. eğer zeynep başından beri mahallede yaşasaydı onun durumu da sorgulanırdı. bu da eğitimli kızlara bakış açısını gösterdi. benim için değil yanlış anlamayın dizi kadınların değerini el değmemişliğiyle ölçüyor. simay desen zaten en çok harcanan en çok nesneleştirilen kadını dizinin. hele hele en son bölüm olanlar oldukça iç karartıcı. kızın tek yaptığı mekanda tanıştığı çocukla birlikte olmasıydı. ki tek gecelik bir olay da değildi. evlenmeden önce baya baya sevgiliydiler kuzeyle. işte verilen mesaj evlenmeden seks  yapan kadınların aşağılanmaya, sevilmemeye hatta ve hatta kötü yola düşmeye mahkum olduğudur. bir tutarsızlık ise demet konusunda cereyan ediyor. ali ile birlikteyken çatır çatır seks yapan demet, şeref ile birlikte birden tutulma dönemine girdi. çünkü mutlu olmayı hak etmesi gerekiyordu. bu arada demet az gıy gıy değilmiş yatağının başındaki o kalp ne ya? neyse cemre ve kuzey'in aralarında hiç bir çekim olmadan geçirdiği güne dönersek eğer; cemre'nin kısa süren zenginlik macerasına kendini fazla kaptırdığını düşünüyorum. kuzey'in samsunda yaşadığı ev mükemmel olduğu halde cemre eve nasıl hakaretler nasıl burun kıvırmalar anlatamam. sinaner misafir köşküne alıştığı için haspam, kuzey'in suya kıyısı olan(karadeniz mi emin olamadım), iki katlı, ahşap kısımları olan yeşilliğin içindeki taş evini beğenmiyor. valla kayıkla açıldıklarında ''barış'ın teknesi daha güzel'' diyecek diye ödüm patladı. biz senin yemek yediğin lokantadan peçetelikleri çaldığını unutmadık varoş paçoz gerizekalı.
yine yine yine en güzel sahneler sinanerlerin yaşadıklarıydı. handan hanımın ne mal olduğunu göstererek sinaner köşkünden gitmesi beni hem sevindirdi hem üzdü. çünkü handan hanımı seviyorum ben ve kadınlığının çok ezildiğini düşünüyorum. banu, ebru hanım ve barış bütün asaletleriyle doğru düzgün ayrılmaya çalışırlarken handan hanım ucuzluğunu konuşturdu yine. ebru hanım ise bütün rezilliklerden bütün varoşluklardan kurtulmanın rahatlığını yaşadı. kadın resmen bütün yüklerinden kurtuldu. venüs ile barış'ın sahnesi de oldukça iyiydi. venüs'ü tekrar sevmeye başladım ve barış ile ikisinin çok tatlış olduklarını düşünyorum. barış zaten benim için bir diva. banu'nun kuzey'e olanı biteni anlatmasına da sevindim çünkü mahalledekiler olsun, kuzey-cemre olsun sinanerlerin kendileriyle uğraştıklarını düşünüyorlardı. halbuki onlar hepinizi silkeledi, umurları değilsiniz aptallar topluluğu.
mahallede ise gülten hanım kızının eski nişanlısının kardeşiyle fingirdemeye gitmesini unutarak, yatacaklar mı diye gerim gerim geriliyor. o saatten sonra yatsa ne olur yatmasa ne olur. ya tamam olmayacak bir şey değil sonuçta kimi seveceğimizi kendimiz seçemiyoruz(jamie lannister sana duacıyım. aradığım motto buydu) ama insan nişanlısının, karısının, kocasının kardeşine filan o gözle bakamaz. hadi baktı tamam ki ben cemreyi çok gerçekçi buluyordum eskiden bu yüzden kuzey-cemreyi savunuyordum ancak cemreyi kar beyaz göstermeyin bize lütfen. aynur hanım da daha dün bir bugün iki kuzey ile cemre evlensin başka yere taşınsın diyor, kuzey'i  başından atacak aklı sıra çakal. ama kadın haklı öyle bir adamı kim etrafında ister. zeynep ise ciddi ciddi giderayak sempatimi kazandı. ama kızın damarına basıp duruyorlar yine dellenecek diye korkuyorum. aa bak aklıma ne geldi. cemre gerzeği kuzey'e zeynep ile yattın kalktın diyor bir de. ulan densiz sen gittin başkasıyla evlendin. sabaha kadar bakire ol senin aklın fikrin seks.
handan hanım ile güney'in, kuzey'in simay'a tuttuğu eve yerleşmesi ise çok bayattı. artık senaryomuzu etme bulma dünyası formatından çıkarmamız gerek. ayrıca bu güney'in hiç mi kendi hesabı yoktu? hiç mi küpünü doldurmadı? tek dayanağı kredi kartları mı? simay-güney durumundan ise son ana kadar umutluydum. kesinlikle bu olayın bir ters köşe olarak planlandığını düşünmüyorum. bunlar yataklara düştüler birlikte filan yani hepsi sırf bölümler sonra olacak bir ters köşe için olamaz. üstelik yazın yayınlanan sezonun ana konularından oluşan fragmanların içinde de vardı bu olay. bağlayamadılar resmen. ve simay-güney fragmanını da aynen koymuşlar, yenisini çekmemişler. o alev midir nedir ne karın ağrısıysa yazınki fragmanda olduğu için  ve esas sahneyi çekmeye üşendikleri için simay ile küs olmasına rağmen taaa istanbullardan izmire simayın doğum gününe gelmiş. bak bak bak. üstelik bunlar simay ile striptiz yaptıkları yerde tanıştılar simay orada taş çatlasa bir ay çalışmıştır nerden biliyor doğum gününü? hadi onu da geçtim bunların arası bozuktu o aralarda. sırf yenisini çekmemek için yapılan emeğin haddi hesabı yok. simay'ın saçına ek bile yaptırdılar. büyük ihtimalle o kız bir şekilde simay'ı düşürür dediler, güney ile simay'ı da yaparız dediler ama olmadı tutmadı. o pavyon sahnesi de istanbulda olacaktı. nedense olmadı. yanlız pavyon ve izmir bana zeki demirkubuz'un kader'ini hatırlattı fena halde.
artık kuzey güney için söylenecek tek bir söz var: bitse de gitsek!

16 Nisan 2013 Salı

da vinci seni hiç böyle bilmezdik




spartacus'ün bitişiyle starz, yeni serisi da vinci's demons hemen devreye soktu. yeni bir tarihi kahraman uyarlamasına ihtiyacımız vardı zaten. spartacus'ün hiçbir zeka parıltısı içermeyen kuru yiğitlik hikayesi sıkmıştı. spartacus'ün finalini izlemedim ama gerçeğine sadık kalıp ölmüştür diye umuyorum. da vinci ile karşılaştırırsak, da vinci en azından daha başarılı bir tarihi kişilik.
olaya girersek aslında pek de benim tahmin ettiğim gibi bir da vinci yok ortada. ne biliyim böyle küçükken izlediğimiz herkül ve zeyna gibi bir şey olmuş. da vinci şakalarda neşelerde böyle muhafızlar tarafından haksız yere dövülen adamları filan kurtarıyor, tek başına üç dört kişiyi dövüyor aynı anda. ha ben sevdim tabii ki de. dediğim gibi cumartesi herkül'ü, pazar zeynayı izlediğimiz zamanları hatırlattı. ve eğlenceli de. da vinci'nin bir de buluşlarını böyle görmek zevkli.
düşmanlara gelirsek eğer; her kahraman dizisinde olduğu gibi bir küçük bir de büyük düşmanlar var. küçük düşmanların başı lorenzo medici. da vinci'nin buluşlarına aslında hayranlık duyuyor lorenzo. zaten esas düşmanları aynı ama bunları karşı karşıya getirecek olan lorenzo'nun metresi lucrezia. çünkü lucrezia ve da vinci birbirlerine aşık oldular. ha bu arada lucrezia da aslında papa IV'nın adamlarının ajanı. lorenzo'nun bir de erkek kardeşi var giuliano ki ben çok sevdim, işte bu biraz da vinci'nin başına bela olacak gibi. büyük düşmanlar ise dönemin zorbası kilise. papa IV ve adamları, illuminati, yaprak kitap, hafıza suyu, arşivler filan yine bir sürü alengir anlayacağınız. konu açıldıkça açılacak yani.
da vinci'nin bir de yancıları var. bir tane modeli olan kız, bir tane can dost bir de çırak. klasik eküri.
dönemin en yaygın olaylarından da oğlancılık bol bol var dizide. seks, pre-seks, after-seks sahneleri bol bol. da vinci'nin eşcinsel ilişkileri olduğunu biliyoruz ama bizim da vinci hetero gibi şuan. ama bir iki mesaj verildi eşcinsel yönüne dair. yapımcılarda bunu göstereceklerini söylemişler. hem hero hem gay olayı pek denenmemiş bir şey. bakalım göreceğiz.
bu ara dünyada dizi sektörü eski hikayelerin, eski kahramanların ekseninde dönmeye başladı. da vinci'nin de bu alanda başarılı bir yapım olduğunu düşünüyorum.

14 Nisan 2013 Pazar

game of thrones'un özlenenleri ve yeni yüzleri


game of thrones oldukça iyi bir ikinci bölümle karşımızdaydı. özlediğimiz ama birinci bölümde göremediğimiz karakterleri gördük, yeni yüzlerle tanıştık ve büyük olayların temellerine şahit olduk.

jamie lannister buralar sensiz çöldü



nasıl özlemişim jamie'nin bu iğneleyici hallerini anlatamam. brienne ile ilişkileri çok eğlenceli. game of thrones yapı olarak hangi karakteri hangi karakterle eşleştireceğini iyi biliyor. güzel kombinasyonlar oluyor. brienne'nin girişi biliyorsunuz renly sayesinde oldu. dizinin bir başka olayı da zaten bu dolambaç durumu. ned stark ve kral robert serinin en baş karakterleri gibi gözükseler de asıl olay onların hikayeye kattıkları karakterler sayesinde gelişti. renly de aynı bu şekilde taht için iddialı bir rakip gibi gözükürken hikayeye margaery'i, loras'ı ve brienneyi kattı. brienne'nin renly'e aşık olması tahmin edilemeyecek bir şey değildi. ama jamie'nin yorumları beni uzun süre güldürdü. renly'nin ipekler içerisinde koridorlarda dolaştığı ve loras gibi bukleli sarışın küçük kızlardan hoşlandığı su götürmez bir gerçek. bu güldüren replik jamie'nin onları aşağıladığını düşünmemize sebep olurken birden gönüllerin prensi jamie onları yargılamadığını çünkü kimi seveceğimize kendimizin karar vermediğini söyleyerek gönüllerin kralı oldu. zaten kimi sevme konusunda jamie'nin pek yargılayabileceğini sanmıyorum. tahtın yapılma maddesinin renly'nin zevkine uymadığını da kabul ediyorum.

ergen ve çirkin bran'a merhaba



zaten ben bu çocuğu sevmiyordum şimdi ergen olmuş çirkinleşmiş iyice nefret ettim. ama bu sezon ki hikayeleri sıkıcı değil gibi. rüya sahnesi çok güzeldi. jon snow ve robb ile birinci bölümde olan ok atma sahnesini rüya olarak görmesi beni duygulandırdı. tam olarak aynı değildi gerçi. o sahnede jon snow gülmemişti. yardım etmeye çalışmıştı. theon ve robb gülmüşlerdi. neyse ned stark'ın sesinin ise gökyüzünden gelmiş olması hem anının gerçeğinde ned'in balkonda olması yüzünden olabilir hem öldüğü için olabilir hem de ned stark'ın ejderha olarak döneceğini bildirdiği için olabilir. ağaçlarda baya sallandı sonuçta. onlarda kanatların çıkardığı rüzgarlar olabilir. ned stark'ın ejderha olarak döneceği efsanesi bence biraz daha gerçeklik kazandı bence bu bölüm.
bran'ın hayatının eğlenceli olmasının en büyük sebeplerinden biri şu yeni çocuk jojen reed'in girmesi olaya. çok sempatik bu çocuk baya sevdim. bana fazla fazla american horror story'nin yıldızı evan peters'ı hatırlattı.



lady stark'ın hesaplaşması



westeros'un en nemrut insanı olan lady stark gelinine bile eziyet ediyor. tam küfürleri hazırlamıştım ki acılı bir anıyla karşımıza çıktı. sade ve sadece jon snow için ağladım. bu senin alçak bir kadın olduğunu değiştirmiyor lady stark.

arya olmuş bir dobik



bu game of thrones'un genç kadın oyuncuları şöhret olunca salıyorlar kendilerini ben anladım. aptalların şahı sansa az miktarda da olsa kilo aldı biliyorsunuz ama arya da khaleesi gibi abartmış yedikçe yemiş anlaşılan. o ne bacaklar öyle kızım. kalas gibi olmuşsun. bacakların bacak değil adeta bir kütük.


ne ekersen onu biçersin köşesi bu hafta theon için açıldı



sevmiyorum ben bu adamı ama dizide olmasından hoşnutum nedense. o da ölüp gitse üzülürüm gibi geliyor. pek haksız bulmuyorum galiba öfkesinde. ama icra biçimi, tavrı çok yanlış.

game of thrones, king's landing spin off'u yapsın artık



gerçekten diyorum bu sezondan itibaren king's landing de olanları anlatan bir spin off olsun hiç sıkılmayız. margaery, loras ve hemencecik kanımın ısındığı lady olenna saraya renk getirdiler. margaery joffrey'i avucunun içine aldı alacak belli oldu. işte kraliçe dediğin böyle olur. o eblek sansa ise şimdi de loras'a aşık olmuş belli ki. tamam haklı sebeplerin var sansa ama jamie loras-renly olayının sarayda en başarısız saklanan sır olduğunu söyledi. sen sarayın içinde nasıl fark etmiyorsun? gerçi biraz aptalsın. sorum aptalca oldu sori. bu arada joffrey neden hiç büyümüyor?
lady olenna ise diziye gereken taze kandı. cersei-margaery savaşı lady olenna ile daha da zevkli olacak.
margaery'i canlandıran natalie dormer'ın jenerikteki mükemmel yükselişine de dikkati çekmek isterim.



biraz geç oldu yazım ama gece gelecek bölümden önce küçük bir hatırlatma oldu bence. seviyoruz seni game of thrones.

12 Nisan 2013 Cuma

kuzey'in taş ev macerası




kuzey güney finale doğru doyurucu bir bölümle karşımızdaydı. bir çok alanda önemli toparlanmalar oldu. şimdi ilk olarak bahsetmek istediğim kuzey'in aynı bir önceki hayatındaki kişiliği gibi bir taş ev edinmiş olması. bu sefer adres riva değil samsun olması. kuzey'in samsun'a gidene kadar 90'lardan kalma koltuk döşemeleri olan, wireless ya da televizyonun bile olmadığı ve büyük ihtimalle ayak kokan otobüslerde yolculuk yapması canımı çok sıktı. yolculuk esnasında cemre'nin başını omzunu koyduğunu düşünüp aslında bir adamın başı olması baya komikti. bu sırada kuzey ile hayatları paralel olarak ilerleyen simay da aynı anlarda izmirdeydi. canımıniçi oralarda hayata tutunmaya çalışıyor ama boşa kürek çekiyor. biliyorsunuz simay'ın her sahnesinde drama ve komedi iç içe ilerler. simay'in iş için başvurduğu ajansta istenilen belgeler üzerine 'ben resmi hiç bir belge alamam' demesi beni bir 15 dakika güldürdü. ve tabii ki arkasından bir sürü yalan. neyse kuzey'e dönersek webcam sapıklığından sesli mesaj sapıklığına evrim geçiren cemre'nin taş eve gelmesini iyi değerlendirir diye düşünüyorum. biraz önceki hayatının hakkını versin. değil mi ama?
bu arada kuzey eskişehirdeyken ben de eskişehirdeydim. görsem iki tavsiye verecektim eski karına sahip çık diye ama anlayana..




kuzey güney ilk başladığında güney ile evlenmek isteyen, çok zengin olmak isteyen ve bunlardan umudunu kesince de ünlü olmak için çabalayan ve kuzey'e saran cemreye bakarsak. gerçi dikkatli kuzey güney izleyicileri kuzey ve cemre arasındaki haşin alevleri ilk bölümlerde bile fark edebilirlerdi. şimdi ise o alevlerin yerinde gıy gıy çöp gibi bir aşkımsı var. neyse boş verelim. başta sıraladıklarıma dönersek eğer farkındaysanız cemre bunların hiç birisini yapamadı. üstüne üstelik başına türlü türlü felaketler geldi. ama hala akıllanmadığı için 'hapisten çıktım, anneme kavuştum' demedi de kuzey de kuzey diye tutturdu. çirkinliği basitliği yine ele alacak diye korkuyordum ki son bir iki bölümdür sempatimi kazanmış olan zeynep çok doğru bir hamle yaparak sempatimi hoşlantıya döndürdü. böyle geçişli senaryoları çok severim ben. kuzey güney'in ikinci sezonunda böyle karmaşık yapılı sahneler olmamıştı(özellikle zeynep açısından). zeynep'in sadece ucuz ve aptal bir kötü kadın olması saçmalık ötesiydi çünkü. bizim yerli diziler olarak en büyük problemimiz esas kız ve esas oğlanın aşkına yoğunlaşmak olduğundan dizinin diğer genç karakterleri bu 'büyük' aşkın üçüncü dördüncü kişi bileşenleri haline geliyor. bağımsız bir başka ilişki olsun çok isterdim kuzey güneyde ama olmadı....




sinaner team'in tekrar bir araya geldiği ve aslında pek haz etmememe rağmen sırf  şişirilen kuzey karakterine karşı tuttuğum güney'in çöküşünü içeren sahnelerin zevkini anlatamam. işte bu ya! bütün varoşları hayatlarından temizledikten sonra eski elit günlerine dönecekleri için sinanerler adına çok seviniyorum. burak çatalcalı ile barış'ın venüs'ün yardımıyla(nasıl ikna etti burak çatalcalıyı bilmiyorum ama venüs ilk kez işe yaradı) anlaşmasıyla sevgili asalet büstü barış'ın hapse girme ihtimalide ortadan kalktığı için burak çatalcalı finale doğru, çıktığı ilk bölümlerdeki gibi sevgimi kazandı. umarım burak çatalcalı zenginler dünyasının içilen en önemli antlarından biri olan 'birbirimize kötülükler yapsak da ultra ikiyüzlü olduğumuz için hiç bir şey olmamış gibi davranmalıyız' sözünü unutmaz da finalde barış'ı ele vermez. mutlu bir aile olarak hayatlarına devam etmelerini çok istiyorum çünkü. sevgili blair waldorf'un meşhur bir sözü vardır serenaya söylediği 'arada sırada birbirimizden nefret etmemiz aile olduğumuzu gösterir' diye işte tam o hesap. ve banu seni çok seviyorum. her şekilde mükemmelsin. otele giriş sahnesinin yüksekliğinden giydiğin o topuklu çizmeleri bile affettim bebek. melda yalgın'a o attığın bakışların çok iyiydi. artık can bey ile saadet günlerinizi bekliyorum. ve barış, venüs'e dön ya da dönme beni ilgilendirmez ama yeter ki bir daha klasını bozma. ve ebru hanım başımızın tacısın.
bu arada deniz lütfen gitme seni çok seviyoruz.

şimdi olacaklar ise güney'in simay'ın peşine düşmesi ve olayların gelişmesi. bu ilişkinin kalıcı şeylere sebep olacağını düşünüyorum yoksa son bölümlere kalmazdı. hadi bakalım bekleyip göreceğiz.

4 Nisan 2013 Perşembe

kuzey güneyde mor günler




kuzey güney'in yayınlanan son bölümünde göze çarpan en önemli şey kadın dayanışması oldu. deniz elinden geleni yapıyor, simay cemre'nin kurtulması için suçlu kendi olsa da çabalıyor hatta zeynep bile bir şeyler yapmaya çalışıyor. banu ise uzun süren güzellik uykusundan sonunda uyanıyor. banu ve can bey yavaş yavaş oluşuyor. evet bu hafta umutsuz kuzey güney kadınları aslında o kadar umutsuz olmadıklarını gösteriyorlar bizlere.



simay ve kuzey'in sahnesi yine yine harikaydı. dönüp dolaşıp yollarına birbirine bağlanıyor her seferinde. bence dizinin en sonunda yeniden deneyebilirler. şimdi olaylara dönersek eğer sevgili deniz'e bir şey sormak istiyorum: neden saklıyorsun resimleri herkesten tatlım? bırak kuzey filan öğrensin. gizli gizli iş yapayım derken batırdın her şeyi. dizideki en büyük problemimiz bu zaten. illa birileri birilerini tehdit etsin diye susmak! neyse simaycığım gitmiş ya onun ev sahibinin gözüktüğü sahne çok güzeldi. kadının 'ben eşyalarıyla birlikte kiralıyorum evimi' diye iki dakikada kendinin reklamını yapıverdi ya orada ben büyük kahkaha attım. senaristlerin o kesim kadılara ilişkin gözlemi harika. bölümün sonuna doğru ise barış-simay ilişkisi ortaya çıktı ve artık şeref ile kuzey neredeyse emin oldular gerçek suçlunun simay olduğuna. ee peki bu durumda kuzey neden yine de gidiyor? hemen cevabını vereyim bence kuzey, simay'ı bulmaya gidiyor. biraz ters köşe durumu olacak bu konuda. haaa bir başka önemli gelişme ise kuzey'in 'mahallede dolaşıyonuz' uyarısıyla şeref ve demet'in nişanlanması ve ya sözlenmesi gibi eylemler. ahhh demet ahh ne azgın çıktın. demedin benim kankam hapiste, fırsatını buldun taktın yüzüğü. tıck tıck tıck...bir başka azgın insanımız ise venüs. gerçi son hamlesi beni sevindirdi. kuzey-şeref-burak çatalcalı hırtapozları ile kanka olması venüs'e olan sevgimi saygımı azaltmıştı. barış'a doğru bir hamle yapması değerini yükseltti. barış'ın o flörtöz flörtöz tavırları da çok ciciydi. venüs'ün de kendisine bir kapı bulması gerek hem değil mi? çünkü birileriyle evlenmezse delirecek belli. evlendirin şunu lütfen. bir başka delirecek olan ise deniz ve güney'i konuşurken gören burak çatalcalı. eminim ki yine kendisine bir tuzak kurulduğunu zannetti. burak çatalcalı'nın bir paranoya krizi geçirmesi yakın. kuzey hani sözde izmir, manisa, adana taraflarına gidecekti ya, izmirden adanaya geçerken manisada verdiği molada onu da akıl hastanesine yatırsaydı çok iyi olurdu.
evet hadi bakalım bir tek güney-simay fragmanı kaldı. bölümlerimiz de sayılı. bu son bölümleri eski kuzey güney bölümleri gibi olsun.

2 Nisan 2013 Salı

ve tahtın sahibi sonunda geri döner


uzun uzun uzun bir aradan sonra game of thrones sonunda geri döndü. olaylar olaylar bir bölüm değildi ama olaylar olaylar olacak haberiniz olsun bir bölümdü(ki zaten kitaplarda her şey var). önce ben hepsini nasıl özlemişim belli değil. sezonun açılışında görünen her karakteri o kadar özlemişim ki anlatamam. gözlerim yandaşım jamieyi, koçum aryayı ve hiç sevmememe rağmen bran ile theon'u bile aradı.

yine ebik gubuk insanlar ve zayıflamış khaleesi



valla ikinci sezondaki davul gibiliğinden kurtulmuş khaleesiciğim. hem bu incelme hem de ejderhaların büyümesi olayı sevindirici. ancak khaleesi için çok durgun şeyler oluyor. yine uzak uzak yerlerde, garip garip şeyler başına geliyor. o ortak dili bilmeyen saçma adamla olan sahneleri güzel değildi. lekesizlerin meme ucu kesme sahnesi biraz ellerimi refleksle memelerime götürmeme sebep olsa da hoşuma gitmedi. en sondaki suikast güzeldi bir tek. akrebin çıkış sahnesi baya iyiydi. selmy'e gelince; ben khaleesi'nin yerinde olsam ona güvenmem artık.

tyrion'u harcıyorlar matmazel



canlarım lannisterlarda ise çatlama durumları mevcut. tyrion'u birinci sezonda çok sevmeme rağmen fazla torpilli olduğu için ikinci sezondan beri pek sevmediğimi biliyorsunuz. ancak yine de annesinin ölümü ile suçlanmasına karşıyım. en azından babası tywin tarafından böyle muamele görmesi sinir bozucu. cersei bunu yapabilir ama bence(ona olan aşkımla bir alakası yok bu savunmanın). bir de bu 'baban ben değilim' vurgusunun biraz ortalıklarda dolaşan dedikoduların altını doldurmak için olduğunu düşünüyorum. ancak bu doldurmanın sadece tansiyon çıkarmak için olduğunu sanıyorum. bence tyrion bir targaryen değil. ancak jon snow öyle bence. bir de bence her hanede bir illegal targaryen olmasına gerek yok. zaten bir tane de varys'in mi ne sakladığı targaryen var biliyorsunuz.



stark çocukları müge anlıya başvursun



canlar canı jon snow ise emin adımlarla ilerliyor. game of thrones'un karşı
taraflarda olmamalarına rağmen hayranları tarafından en büyük ikilemlerinden birisi jon snow mu robb stark mı çekişmesi biliyorsunuz. ben tarafım konusunda kararsızdım ancak mevkiye olan hayranlığıma rağmen jon snow diyorum. robb stark biraz gaz insanı bence. bir de game of thrones'un tarzı gereği kişilik olarak tek yönlü ve o yöne göre pürüzsüz insanlar erken ölüyor biliyorsunuz. robb stark'a son kezler bakın kızlar. keşke aynı şeyi lady stark için de söyleyebilseydim.....


jenerikte kış tepesinin yanan çöken halini görmek her ne kadar bir lannister sancağı olsam da içimi burktu. starkların mutlu günlerinin geride kaldığı, stark çocuklarının çok erken büyüdüğü ve bir daha asla bir araya gelemeyecek olmaları can sıkıcı. aptallıktan nasibini oldukça almış olan eski kraliçe namzeti sansa ise yine yeni yeniden bir saçma adım daha atmanın ucunda. baelish'e güvenme ya da güven. seni sevmiyorum zaten sansa. ama aslında çok sevmem gerekirken baelish'i de sevmiyorum. doğası gereği tam benim karakterim ancak biraz ucuz buluyorum onu ve lady stark'a olan aşkı gözlerimi devirmeme neden oluyor. shae shae shae..... sevgili sibel kekilliciğimizi game of thronesta görmek harika. aslında böyle huylarım yoktur ama gururlanıyorum onu orada görünce. hele hele kızcağıza bizim buralarda yapılanlar aklıma gelince. neyse shae bak bakalım tyrion, tywin'in oğlu muymuş sen anlarsın benzerlikler var mı yok mu.

born to be loser



galiba en sevmediğim insan bu stannis hırtı. yanındaki kadına zaten tahammülüm yok ve genel olarak ne yaparlarsa yapsınlar önemli olduklarını düşünmüyorum.



catfight in westeros

en en en zevk aldığım anlar tabii ki de aşkım cersei ile aşkım margaery'nin daha su yüzüne çıkmayan ama soğuk soğuk hissedilen savaşı. joffrey kılkuyruğunu da pes ettirmiş sevgili margaery. loras ile ikisini çok seviyorum ne yalan söyleyeyim. ben severim sinsi gelin ve onun erkek kardeşi ikilisini. hem cersei de ettiğini bulmuş oldu böylece. cersei ve jamie de zamanında bu saraya aynı ikili olarak gelmemişler miydi? cersei hiç bir zaman kinini saklayabilen bir kadın olmadı. ancak margaery tam bir iş bilen. halka inmesine cersei'nin o laf sokmalarına soğuk kanlı soğuk kanlı cevap vermesi harikaydı yemek masası sahnesinde. hatta cersei'nin sinirden o çatal gibi şeyi eline hançer gibi alışı nokta atışı sahneydi. başka bir nokta atışı durum ise lannisterlara yapılan ingiltere kraliyet ailesi göndermesinin yardımsever prenses diana/soğuk kraliçe elizabeth eşittir yardımsever margaery/soğuk kraliçe cersei uyarlamaları ile tavan yapmış olması. ama bu sefer işler hep kraliçenin istediği gibi gitmeyecek. çünkü margaery bir önceki hayatında o ingiltere kraliyet ailesi entrikalarını başlatan kadındı. neyse ben ikisini de tutuyorum. artık margaery ve loras'ın büyükanneleri de çıksın da tam olsun istiyorum bütün saflar.

dizilerin kralı hareketli bölümlere gebe gebe geldi. bu sefer melisandre'nin doğurmaması ümidiyle..

1 Nisan 2013 Pazartesi

merhamet ne renk?




başladığından beri merhamet biraz kafamı kurcalıyordu. çok oturup yazı yazmak istedim onunla ilgili ama biraz oturması gerekiyordu bende. bu yüzden bekledim, bekledim ve işte karşınızda merhamet yazım.
dizi başlamadan önce kahperengi kitabının uyarlaması olduğunu ama adının merhamet olacağını duyunca biraz garipsemiştim. ne bileyim acaba kitabın adı biraz norm dışımı kaçtı diye düşünmüştüm. kitabı okumadım ancak araştırdığım kadarıyla merhamet uyarlama kavramının hakkını veriyormuş. yani uyarlama demek: uyarlandığı eserle birebir olmaması demektir. ve söylemem gerekir ki (merhamet'i sindirdiğim için söylüyorum) gayet başarılı bir dizi. 2012-2013 sezonunda böyle bir şeye ihtiyacımız vardı.

sevgili özgü namal yine nasıl harika bir kadın olduğunu gösterdi canlarım. hayatı zorluklarla geçmiş, kendi kendine bir yerlere gelmiş modern kadının hikayesinin artık bayat olduğunu düşünüyordum ki özgü namal'ın yorumu ve dizinin genel yapısı aynı çerçevede ama sıra dışı bir biçimde sunulmuş. narin'in geçmişi meraklandırıcı bir şekilde yavaş yavaş örüldü. babası ile narin'in bitmemiş hikayelerinden babasının günümüzde de çıkacağı tahmin edilebilirdi. annesi ve erkek kardeşinin ölümü biraz kamyon etkisi yaratmadı değil. esas merak konusu tabii ki de kız kardeşi şadiye'nin durumuydu. beklenildiği gibi altından iyi bir hikaye çıktı. şadiye'nin durumu, nasıl sokaklara düştüğü ilerleyen bölümlerde yani narin-fırat-ırmak üçgeni su üstüne çıkınca bu hikayeyle başa baş bir seviyede olacak. narin'in kankası deniz ise burçin terzioğlu'nun bence ilk iyi işi. bu zamana kadar içindeki performansı saklamış. açıkçası önceden ben burçin terzioğlunu pek beğenmezdim. merhamet ile fikrim değişti. ancak hiç bir işte çalışmadan evde şık şık kıyafetlerle ve topuklu ayakkabıyla dolaşması biraz upper. gerçi hepimiz böyle bir hayat istemiyor muyuz? sevgilisi ressam can'ı sevdim. normalde bu tip farklı lanse edilmeye çalışılan tipleri sevmem ancak dediğim gibi merhamet'in yansıtmasında bir normallik var ve bu yüzden göze batmıyor. kardeşi ırmak için ise yasemin allen kesinlikle çok doğru bir seçim. histerik aşıklık çok yakışmış. ancak bunun altını bir iki bölüme doldurmaları gerekiyor. çünkü ırmak'ın içindeki iyiyi görme bölümlerinin çok uzak olmaması lazım. karakterin esas yönünü anladık zaten. ırmak'ın içindeki zayıf yönleri ise ablası deniz'in erkek arkadaşı can ile ortaya çıkacak bence. kitabı okumadım ama benim hissettiğim ikisinin arasında bir şey olabileceği ve bunun güzel olabileceği. bu arada deniz ile ırmak'ın narin ve fırattan şüphelendikleri sahnelerdeki ortaklıkları çok zevkli. ama deniz ve narin'in arasının kalıcı olarak bozulmaması için ırmak bir yerde ablasına ihanet etmeli. can da bunun için bulunmaz hint kumaşı.
erkeklere gelirsek eğer; ibrahim çelikkol, merhamet ile birlikte iyi oyuncu olduğunu kanıtladı bence. üç dizisinde de farklı rolleri canlandırdı. fırat karakterinde de yine bambaşka bir havaya bürünmüş. ancak ve ancak ben ibrahim çelikkol'un hem çok yakışıklı olup hem de iyi oyuncu olmasnını ondaki bir şeyin eksikliğini saklayamadığını düşünüyorum. yani bilmiyorum o eksik olan 'şey' ne ama adamın önünü tıkayan bir şeyler var. yani merhamet ile özgü namal tartışmasız bir başrol olduğunu bilmem kaçıncı kez kanıtlayacak, burçin terzioğlu ve mustafa üstündağ ise kendilerine karakter oyunculuğu statüsünde çok iyi yerler edinecek ve yasemin allen ise çağımızın en başarılı referansı kötü kadın rolü sayesinde bir sonraki projesinde donanımlı bir esas kız olacak(bknz: serenay sarıkaya sendromu). ama üzülerek söylüyorum ibrahim çelikkol yine ibrahim çelikkol olarak kalacak. mustafa üstündağ'a gelirsek ise sermet rolü ile varlığı bile yetiyor çoğu zaman. fırat ile kardeş olmaları biraz klişe ama ne tarafa gidecek bilinmez. benim beklentim sermet-deniz aşkı. gayet başarılı bir çalışma olur. ahmet rıfat şungar ise atıf rolünde şuan konuk oyuncu gibi gözüküyor ama bence sürekli olmalı çünkü baya iyi durduğunu düşünüyorum. zaten ben ahmet rıfat şungar'ı da eskiden beri severim.
merhamet oldukça durgun geçen içinde bulunduğumuz sezona hareket getirmiştir. kalburüstü insanların hayatı göze batmayan bir şekilde ekrana taşınmış(intikam dizisi ve yapay zenginlerinin tersine) ve narin'in yoksul çocukluğu ise sömürücü değil. her şey dozunda yani. 2012-2013 sezonunun durgun olmasının sebebi ise artık günümüzde yerli dizileri internetten izlemenin çok yaygın olması. bununla beraber eskiden tek tük izlenen yabancı dizilerin, lost ile birlikte ülkemizde yerleşik bir kültür olması(losttan konu açılmışken merhamet'in tek problemi flashback olayını biraz dağınık yapmaları, her zaman diliminden flashback oluyor ve zaman flashbacklerde bir ileri bir geri gidiyor). sonuçta çok iyi işler oluyor dünyada ve bunu gören bizleri yerli diziler pek tatmin etmemeye başladı. bu yabancı dizi kültürü de yerli dizi izleme konusunda da bir seçicilik yarattı ve izleyiciler bu yüzden bir tek diziye kaymıyor. mesela muhteşem yüzyıl sezonlardır en çok izlenen iş. ama aynı gün yayınlanan üç dizi daha var. bundan bir kaç yıl önce ülkenin en çok izlenen dizisinin olduğu gün başka dizi yayınlanmazdı. yayınlananlarda erkenden biterdi. yine çok çok iyi bir dizi olsa herkes kitlenir tabii ki de ama bence şuan ki durum biraz izleyicinin bilinçlenmesi ve bu iyi bir şey.
sonuç olarak merhamet'i ben çok sevdim. kesinlikle senenin en iyi işlerinden birisi. konu fazla ilerlemeden yakalayın derim.