30 Temmuz 2012 Pazartesi

stil yargılaması: veda pierce





aşklarım arasında yerini alan veda hakkında böyle bir yaz yazmasaydım ölürdüm. 1940lı yılların esintisi ile günümüz dizilerinin en şıklarından olan veda pierce ona olan aşkıma rağmen inanın objektif bir gözün altında incelenecek.



desensiz, hafif karpuz kollu pijamasının rengi ile ten rengi arasında neredeyse bir fark yok. ancak sabah mayhoşluğunu anımsatan bu tarzı kötü değil. ben baştan aşağı aynı renk giyinmelere oldukça karşıyımdır. ama veda'm içine giydiği bağlamalı ince büstiyeri ile bu sade duruma bir hareketlilik getirmiş. düğümden sonraki kısmının sarkması ise tarzın tavan yaptığı anlar canlarım.
gözlüğünden bahsetmiyorum bile, o gözlük için ölünür.




annesinin düğününde giydiği bu elbisesi de muhteşemdi. turuncunun kullanılabilir bir tonu ile gözlerimizi büyüleyen aşkım kıyafetini göğüs altındaki koyu bordo motiflerle hareketli hale getirmiş. ancak aynı hizada kürkü olduğu için ben pek tutmadım o motifi. elbise için olmasa da olurmuş. elbisenin kollarındaki ve ucundaki hareket daha başarılı. bu düz elbiseye hafif salaş kollar ve küçük bir dikişten sonra azıcıcık genişleyen etek ucu harikamsı. krem eldivenleri de harika. elbisenin rengi turuncu olduğu için böyle sade ve klasik tonda bir eldiven kullanması gerekiyordu. kürk hakkındaki düşüncelerimi biliyorsunuz. her daim ROCKS. şapkası ise çok iyi bu hanım hanımcık elbiseye rütbe gibi bir şey kazandırmış.




yine iddialı kumaşlarla karşımıza çıkan veda'm, maskülen, pileli sarı pantolonu ve dore bluzu ile ciddi bir imaj çiziyor. bu ciddiliği işlemeli sar kısa kollu ceketi ve dantel havası olan canlı renkteki kemeri biraz yumuşatıyor, ona küçük bir kız imajı veriyor. ancak bluzunun renginin dore olması da vamp karakteri yansıtması adına tarzını tamamlıyor. küçük ayrıntılarla uyumu yakalamanın büyük bir taraftarı olduğum için veda'nın ojeleri ve kemerinin aynı tonlarda olması ona artı puan vermemi sağlıyor.


efsanevi opera kostümüne bakarsak eğer yeşil ve koyu pembenin bilinen uyumunu altın işlemelerle harmanlaması hoşuma gitti. elbisenin ufak tarlatanının yanında üstünün transparan olması ayrı bir hareket katmış. ben aslında tarlatan sevmem ancak elbisenin o transparan ayrıntısını göstermek adına başarılı bir hareket olduğunu düşünüyorum.


ve veda'm ı gördüğümüz son sahne..
aslında bilmeniz gereken önemli bir konu var. riskli renkler canlı ve ya fosforlu renkler değil artık. kahverengi gibi seçeneklerdir. ya çok sıkıcı durur ya çok şık. veda giydiği bu kıyafeti ile şık kategorisine giriyor. düğme ayrıntısı, ince karpuz kolları ve deri portföyü çok uyumlu. burada da uyumu küçük hareketliliklerle birleştirmiş sıkıcı olmamış. düğmeleri ile çantasının dikişlerinin aynı renk oluşu, küçük dokunuşların büyüklüğünü göstermiş. esas bu kıyafeti ile vedayı zirveye taşıyan onun aksesuar bilgisi olmuş. kurdeleden oluşan şapkasının kıyafetinin bir ton koyu renkteki püskülü ona olan aşkımı doruk noktasına çıkarmıştır.

veda pierce karakterindeki muhteşemliği kıyafetlerine de yansıtıyor. bu çizgisinin örnek olması dileği ile..

27 Temmuz 2012 Cuma

KÖTÜ YOLunuz açık olsun!


uzun zamandır bu diziyi bekliyordum. yaz dizileri ile ilgili yazıma konu etmemiştim onu, çünkü hem yayınlanmamıştı hem de ben umutluydum bu diziden.

umudum boşa çıkmadı. kötü yol yaz ekranında başarılı bir roman uyarlaması olarak pilot bölüm sınavını geçti.
ben orhan kemal'in bu eserini okumadım. bu yüzden sadece dizi hakkında yorum yapacağım. uzun zamandan beri gazetelerde şükran ovalı ile ilgili haberleri okumuşsunuzdur. dizinin başarılı olması ve bu yetenekli ama pekte basına malzeme olmayan karakter oyuncusunu başrol yapmaları gerekiyordu. bunun içinde onun tanınması adına haberleri yayınlandı. ben tabii ki de kendisini biliyordum. başarılı buluyordum. nuran rolünü de gayet başarılı oynamış. inandırıcılığını kaybeden bir oyuncu olmadığı için şive nurgül yeşilçay da durduğu gibi olmamış.

beğendiğim bir başka oyuncu ise cansel elçin (kenan) oldu ilk bölümde. sadece klasik jön rolünde başarılı olduğunu düşündüğüm cansel elçin, fahriye evcen ile çektiği yalancı bahar dizisinde farklı bir rolle karşımıza çıkmıştı. ancak dizi yayından kalktığı için rolüne alışamamıştık. ama burada daha ilk bölümden canlandırdığı yönetmen karakterini sevdim. gerçekten güzel oynamış.

ilker aksum (reşat) ve ezgi mola (leman)'dan bahsetmeme bile gerek yok. ikisi de karakter oyunculuğunda o kadar iyi ki. ilker aksum, muhteşem yüzyıldan sonra ilk kez kötü bir rolle karşımıza çıkıyor. canlandırdığı rol karakterden çok TİP özelliği ağır basan bir rol. ezgi mola'nın oynadığı leman da öyle. oda saçından tavırlarına tip özellikleri gösteriyor.


bu arada leman'ın saç rengini de beğenmedim değil. tam benim istediğimden. reşat ile sahneleri muhteşemdi. ayrıca kenan ile de sahneleri baya eğlenceli.

nuran'ın abisi ihsan, annesi, kız kardeşi, bedia, o ağa hepsi birer tip örneği çizmiş. dizideki tek karakter nuran neredeyse. ama tabii bir dizi olduğu düşünülürse diğerleri de tiplikten çıkacaktır eminim.

kötü yol iyiydi. gold film yapım şirketinin klasik öyküsü hanımın çiftliği tarzında. biraz da iffet'i andırıyor. ama umarım iffet'e bağlamaz. o yanlış ve başarısız bir uyarlama. hanımın çiftliği ise güzeldi. bakalım, umarım kötü yol kazasız belasız sezona kalır.


25 Temmuz 2012 Çarşamba

mariana ve bihter'in sızlayan kemikleri


uzun zaman önce duymuştum bunu. etme-bulma dünyası çatışmasından başka bir şey bilmeyen latin amerikalılardan iyi bir şey beklemiyordum ama bu kadar kötüsünü de göreceğimi sanmamıştım.

bu yukarıdakiler, çakma leopar desenli elbiseli demşek güyya bihter yanındaki boyama sakallı kara şeyde behlül. tabii pasion prohibida da ki isimleri mariana ve bruno. adnan bey'i ise keçi sakallı, kel bir tibetli oynuyor. muhteşem firdevs hanım'ı ise sümsük bir aztek büyücüsü, nihal'i ise TURUNCU saçlı bir kızcağız oynuyor.

çocukluğumu latin amerika dizileri uzmanlığı yüksek lisans programında okuyarak geçirdiğim için size hemen açılımları sunacağım.
mariana, esas kız için olası bir isim. latinlerin din sömürüsünü içeriyor. favori esas kız isimleri olan maria diyemezlerdi ama çünkü bihter tam iyi bir karakter değil.
bruno tam bir jön ismi değil. bruno genelde tecavüzcü eski sevgililere veya zengin kötü adamlara verilen bir isim.
bizim adnan beyin ordaki muadili olan juan pablo ise zengin yaşlı adam adı. eğer jose, louis gibi yardımcı isimleri olsaydı genç erkek adı olurdu. juan, jorge tam yaşlı zengin adam ismi. ama pablo biraz la del barrio kalmış. pablo yerine fernando diyebilirlerdi.
firdevs hanımın adı deborah. deborah tam kötü kadın ismi. ama genç kötü kadın ismi. onun yaşı gereği adının valeria, estefania, maximilliana, catalina, anjelica gibi isimlerden birini alması gerekiyordu. deborah biraz daha penelope, soraya, miranda, rosaura kategorisinde. buradaki firdevs hanım, latinlerin major villana hevesinden baya kötü bir karakter olmuş galiba.
nihal'in adını bilmiyorum. bakalım adını ne koyacaklar? ama bence ona oranjie filan çok iyi gider.
beşir galiba o fotoğraflarını çeken teenage. onunda stilini değiştirmişler. bizim yılmaz morgül kılıklı beşir gitmiş yerine eminem kılıklı bir çocuk gelmiş.

neyse ne ben çok üzüldüm. en iyi dizilerimizden biri baya çirkin uyarlanmış. bihter ters döndü aşiyanda yemin ederim.

19 Temmuz 2012 Perşembe

aradığım eksik kanı bulutların ötesi'nde buldum



gözlerim doluyor sayın dizi izleyicileri. 2011-2012 sezonunda aradığım eksik kanı, yazın kahvaltı vakitlerinde tekrarları yayınlanan bulutların ötesi'nde buldum. istediğim ajitasyonu, kötü zenginler-gururlu yoksullar çatışmasını, fakir edebiyatını ece uslu'nun son çırpınışları adlı bu televizyon eseri verdi bana.

zengin ece uslu-karakterinin adını ezberleyecek kadar dikkat etmedim-zengin kocasını kendisini aldattı diye terk ediyor. kocası ve kocasının sevgilisi de hiç iyi yanı olmayan tamamen kötü insanlar. kocası küçük sırlarda ve bilimum dizide yan rollere dadanmış bir oyuncu, onun sevgilisi ise naz elmas'ın ikizli dizisinde esas kızlığa soyunmuş ama en sonunda beterini görmüş ve ece uslu gibi bir star eskisinin yanında kötü kadın olmayı başarmıştır. sonra işte ece uslu bir mahalleye taşınıyor-yeditepe istanbul stayla- oradaki eski GÜREŞçi ile flörte başlıyor. güreşçimiz yavuz bingöl. oda ölen arkadaşının karısını ve çocuklarını evinin alt katında sığındırmış. bak mesela o mahallede kesin bunlar hakkında dedikodu çıkmalıydı. nasıl atladılar bunu?. ya da belki çıkmıştır da ben uyku sersemi anlamamışımdır. neyse bu dul kadında, ece uslu ile yavuz bingöl'ü kısım kısım kıskanıyor. ölmüş kocasının en yakın arkadaşına aşık olmuş herhal.

zengin kız-fakir oğlan çatışmasını da görebiliyoruz bu başyapıtta. hatta zengin kızın annesi sırf oğlanı aşağılamak için yemeğe bile çağırıyor. ama oda ne zengin haa. sanki yoldan çevirmişler de diziye oyuncu yapmışlar. neyse günlük dizilerden olmasa da bu dizideki zenginler çok fazla 'sahte zengin'. pek huyum değildir ama fakirleri tutmamak elde değil.



dizinin tek umut vaat edeni yavuz bingöl'e aşık kıskanç kadının oğlu. öğretmen kemal den tanıdığımız bu çocuk fena rol yapmıyor. fakir çocuk edebiyatını baya iyi yapıyor. üstelik zengin kıza aşık ve aşkını beşir gibi yaşamıyor. beşir aşkından verem oldu biliyorsunuz-bu devirde de veremden bir o salak ölürdü-. neyse bu çocuğu tuttum ben.

şimdi bugün kahvaltı vaktinde yayınlanmadı bu dizi. galiba bölümleri bitti. bu aralarda da yeni sezonu başlayacak. en sonunda zengin eski koca, ece uslu, yavuz bingöl ve bu umut vaat eden fakir çocuğa silah doğrulttu. ateşledi ama kimi vurdu bilmiyoruz.

hayatımda gördüğüm en klasik dizilerden biri olan bulutların ötesi, boş yaz ekranına ilaç gibi gelmişti. hemen bölümlerinin çekilip, tatil bitmeden yeniden gün aşırı yayınlanması taraftarıyım. bulutların ötesi de olmasa sabah sabah ne kahkahalarla gülmeme sebep olacak?

18 Temmuz 2012 Çarşamba

üzgünüm mildred, aşk yeniden!



bitmesin diye beş bölümü yaya yaya izledim seni mildred pierce. nasıl güzelsin sen öyle?  bahsettiğim tabii ki de sen değilsin mildredçığım. senin fedakar anne numaralarını yemem ben. nasıl azgın bir kadın olduğu biliyorum ben senin. başına gelenlerden sonra yine adamsız yapamayıp eski kocana döndün ya. bert, wally, monty oh ne ala.. beni büyüleyen sevgili kızın veda piercetan başkası değil..

GÜZELLİK YENİDEN TANIMLANDI:











galiba aşık olduğum dizi karakterleri listesine veda pierce'ı da ekledim. bihter ziyagil'e olan aşkımı biliyorsunuz zaten. sonra betty draper ve blair waldorf geliyor. ilithyia ile yeşim taşkıran ile aramızda sadece bir çekim var. veda pierceta bütün kriterlerime uyuyor. oda diğer aşık olduğum üç dizi karakteri gibi öncelikle aradığım vasıf olan moda ikonluğu sıfatına sahip. ikinci aradığım özellik ise anne ile üstünden gelinemeyen, derin problemler. bihter'in firdevs hanım ile olan hastalıklı ilişkisinden bir upper east side klanı: melih bey takımı yazımda bahsetmiştim. blair ise annesinin çizgi güçlü kadın portresi altında zaten hep ezilmiş. betty ise annesinin erken ölümüyle onunla halledemediği problemlerini kızına yansıtıyor. aradığım son özellik ise biraz bitch olmak. veda pierce bu son kategorinin hakkını fazlasıyla veriyor.





veda'nın kıyafetleri ile ilgili bir yazı yazacağım ancak biraz göstermek istedim. sıkı bir hayvansever olmama rağmen kürkü, sağlıklı koşullar altında üretildiğinde seviyorum. yani kürk için özel üretilen hayvanlardan bahsediyorum-kimi kandırıyorum kürkü her koşulda seviyorum-neyse saçından, turuncuyu sade, kullanılabilir bir renk olarak gösteren elbisenin tonunda, en sevdiğimden şapkasına kadar veda bir moda ikonudur.




annesi ile olan hastalıklı ilişkisinden bahsetmek için size ikisi arasındaki en güzel sahnelerden birini anlatacağım. mildred yine azgınlığının esiri bir şekilde garsonluk yaptığı restoranda tanıştığı monty beragon'un yazlığına onun yatağına girmeye gitmişken küçük kızı ray hastalanıp hastaneye kaldırılmıştır. bu zamanlar ray yedi, veda onbir yaşlarında. mildred işini bitirip geldiğinde haberi alıyor ve hastaneye gidiyor. ancak küçük ray ölüyor. yıllar sonra ray'in mezarına gittiklerinde veda ile. mildred, ray den bahsediyor. veda ise sadece 'sen o gece evde değildin' diyor. ama mildred unutmuş. kızının neden bahsettiğini bile anlamıyor. işte bence bu sahne çok iyiydi. bu bile veda ya hak vermemin en büyük sebebidir. veda'nın neyi neden yaptığının en büyük sebebidir. ama veda yine de annesi olmadan yapamaz. film uyarlmasından farkı da bir bakıma bu. en sonunda veda tamamen giderken yıllarca küçümsediği ve iğrendiği eve, annesi ve babası tekrar evlendiği için her şeye rağmen girmek ister gibi duruyor ama bu sefer mildred onu kovuyor.




aslında monty, anne-kız arasında çokta önemli olmayan bir ayrıntı bence. ikisinin paylaştığı şeylerin yanında monty sadece veda'nın annesine son öpücüğü. mildred, monty zenginken ona tapardı. sonra ise kendisi zengin, monty fakir olunca adama köpek muamelesi yapmaya başladı. ama mildred'ın zengin olması ile ilgili sevindiğim konularda var. mesela mildred fakirken kahyalık için başvurduğu zengin bir kadın olan mrs.forrester, yıllar sonra mildred'ın ayağına gelip oğlumla kızınız birlikte demesi. oysa ki mildred iş için başvurduğunda çocuklarımızın eve giriş çıkış kapısı farklı olacak, asla görmeyecekler birbirlerini demişti. işte hesap döner, sap döner gün gelir devran döner..
bitchlik konusunda veda daha küçük bir kızken, mildred'ın garson üniformasını, annesini aşağılamak için kendi hizmetçilerine giydirmesi ile ilk sıraya oynamıştır. hamileyim diye mrs.forrester'dan para araklaması, daha bir sürü şey ve en sonunda monty beragon'u annesinin elinden alması. aslında monty hiç annesinin olmadı. monty ile veda, veda çok küçükken bile aynı dili konuşuyorlardı.

efsanevi yakalama sahnesinde ise veda'nın yataktan kalkıp aynaya bakması, o soğukkanlılığı, arka fondaki müzik.. resmen en iyi gerilim filmlerinden bile daha çok gerdi beni. mildred pierce kesinlikle izlenmesi gereken çok iyi bir minidizidir. aşkım veda ile tanışmanız için şiddetle tavsiye ederim.

17 Temmuz 2012 Salı

kuzey güney'de düğün ve cenaze



nam-ı değer kör dövüşe, kuzey'in katıldığı dün geceki 11.bölümün tekrarında, hem mutluluk hem hüzün bir aradaydı. mutluluğun sebebi simay ile kuzey'in evliliği değil, ebru sinaner'in diziye dahil olmasıdır. hüznün sebebi ise atilla sinaner'in ölümü değil, zeynep faso fisosunun diziye dahil olmasıdır.


önce mutlu edip sonra moral bozmayı sevdiğim için ilk olarak ebru sinaner'in resmini koydum. yüzünden kötülük akan ebru sinaner takıntım peşimi bırakmıyor. ama bu ilk bölümlerinde karakterine bir ağırlık vermek için ona cafcaflı cümleler söyletecekler. sonradan kanım ısınacak ona. VİSKİ telaffuzundan sonra ise bizim saplantılı olayımız başlayacak.



ece yörenç-melek gençoğlu ikilisinin yarattığı en çirkin karakter olarak zeynep var sırada. dün gece o piyasaya çıkınca gözlerime kuzey'in kör dövüşte gözlerine bağladığı şeritlerden ve ya firdevs hanımın uyku bantlarından aradım. dünyanın en ucuz turuncumsu kızılı olan saçları ve küçük sırlardan kalma mimikleri ile nasılda çötönt diye girdi diziye. neyse asabım bozuldu.






şimdi size kuzey güney ile ilgili naçizane bir araştırmamı sunacağım. kuzey güney'de ki gençlerimizin yaş karmaşasını açıklayacağım size:

kuzey ve güney arasında iki yaş var,
cemre ile güney lisede aynı sınıftaydı,
banu ile güney üniversitede aynı sınıfta,
güney ilk senesinde kazandı,
banu da ilk senesinde kazanmış olmalı ( o kadar zengin olup ilk senede kazanamayınca özel okula gitmemek bir tek nihal ziyagil dubasının aklına gelmez çünkü),
cemre kazanamadı,
bu durumda güney, cemre ve banu aynı yaşta,
kuzey ise onlardan iki yaş küçük.
simay üniversite okuyormuş bırakmış,
bu durumda ya güney ile yaşıt, ya kuzey ile yaşıt, ya aralarında, ya da kuzeyden küçük,
çünkü kuzey hapse girmese üniversite 1. ya da 2. sınıfta olması gerek.
zeynep master yapıp geldi, 
bu durumda o bayaa büyük,
güneyden bile büyük, 
belki barıştan bile büyük.
ali, kuzey ile aynı sınıftaymış,
tarihçi ile matematikçiye birbirinin ağzından aşk mektubu yazmış,
ortada bir tarih hocası varsa bu lisedir, 
ama ben buna pek inanmadım, 
bence o ilkokul birden terk,
yine de kuzey ile ali aynı yaşta aynı sınıfta olduklarına göre.

yani genel olarak kuzey'in hayatındaki kadınlar kendinden büyük, buna bir lafım yok gayet doğal bir şey bu. ancak zeynep konusunda biraz çamur olacağım galiba. KÜÇÜCÜK ÇOCUĞU KANDIRMIŞ diyorum başka bir şey demiyorum. iyi günlerr..

15 Temmuz 2012 Pazar

bir upper east side klanı: melih bey takımı




tekrarları yayınlanmaya başladığından beri aşk-ı memnu ile ilgili bir yazı yazmayı düşünüyordum. olayları anlatsam ya kalp çarpıntısı olacağım ya da sinirim bozulacak. bende en iyisi size tüm zamanların en harika ekibi mehil bey takımından bahsedeyim.

aslında romanda melih bey, firdevs hanımın babasının adı. onları küçümsemek için bu lakap kullanılıyor. dizide ise firdevs hanımın ölen kocasının adı. buradaki küçümseme maksadı ise melih yöreoğlu'nun batmış olması ve bütün cemiyetin firedevs hanımın onu aldattığını bilmesi.

bu arada 'yöreoğlu' soyadının sırrı, televizyon duayeni olan bir arkadaşımın müthiş keşfi ile ortaya çıkmıştır. senaristlerimiz ece yörenç ve melek gençoğlu'nun soyadlarının birleşiminden oluşuyor-nasıl ben bulamadım bilmiyorum-. senaristlerimizin melih bey takımını ne kadar sevdiklerini buradan anlayabiliyoruz.

şimdi birbirinden özel 5 üyesi ile melih bey takımını incelemeye başlayalım:


TEK AŞKIM BİHTER

moda ikonu, güzellik timsali, tutkunun diğer adı, melih bey takımının protagonisti resmini koymak için çok karıştırdım etrafı. en son o efsanevi gece giydiği beyaz elbiseli halini koymaya karar verdim. gerçi o hep güzel.
bihter aslında ilk başta iyi olmaya adnan'ı sevmeye çok çalıştı. ama genleri buna engel oldu hep. sonuçta o firdevs hanımın kızıydı. babasının ölümünden annesini sorumlu tuttuğu için, annesinden nefret ediyordu. ondan intikam almak için firdevs hanımın evlenmeyi umduğu adnan ile evlendi. ama araları en kötü olduğunda bile her olayda annesi ile göz göze gelmeyi de bildi. aşırı dozda elektra kompleksi olan bihter, tam da freud'un tanımladığı gibi kız çocuğun ihtiyaçlarını annesinin karşıladığını anladığı an onu sevmeye başlaması gibi son 10 bölümde firdevs hanım, nihal ile behlül'ü ayırmaya çalışınca annesi ile doğru düzgün iyi geçinmeye başlamıştır. adnan ile ilişkisi de yine baba kaybından kaynaklanan bir sığınma. ona yazdığı mektupta da adnan'ı ne kadar sevdiğini söylemişti zaten. ama bir şey itiraf edeyim ben bihter'in adnan'ı öptüğü sahnelere bakamıyorum. midem kaldırmıyor. oysa behlül ile öylemi onu vantuz gibi öpüyor. behlül ile ilişkilerinin başında sergilediği o hız tutkunu, playstation oynayan kadın imajından git gide sıyrılıp tam bir firdevs yöreoğlu oluyor bihterim. behlül'ü korkutup kaçıran da bu oluyor zaten. ama bunu tetikleyen de behlül'ün ta kendisi. gerek matmazel'i sürekli alttan alttan aşağılaması ve onunla dalga geçmesi ile, hizmetçilere karşı tutumu ile bihter tam bir nevrotik aslında. açık konuşacağım ben o aşağıdaki dedikoduculara karşı bihter'in bütün yaptıklarını destekliyorum. desteklemenin dışında o sahnelerde garip bir haz bile alıyorum denilebilir.
zavallı bihter'in o evdeki yalnızlığını behlül ile doldurmasaydı da ne yapsaydı? üstelik kadıncağız iki sene boyunca günün saatlerinden yararlanamadı bile. bir dizi filan izleyecek olsa diziler 9 da başlayıp 11 de bitiyor. o tecavüzcü, sübyancı adnan yüzünden her akşam 9:30-10 arasında yatmak zorunda kaldı. e tabii kafasını dolduracak bir şeyi yok aşkımın. holdinglerin birinde de genel müdürlük vermedi ki cimri kocası.
romandaki bihter gururundan intihar etmişti, ay yapım versiyonundaki bihter ise aşkından, kıskançlığından intihar etti. aman gurur ali rıza tekin'e bile yaramadı bihterime mi yarayacak?
baba pijamalı adnan ve üstsüz behlül arasında deliren bihter yöreoğlu, literatürde olan bir karakter tipinin çok iyi  bir temsilcisi. ölümünün ikinci yılı doldu ama biz onu hala ilk gün gibi aşırı özlüyoruz.




TEK İDOLÜM FİRDEVS HANIM

bir insan bu kadar mı zeki olur arkadaşlar? melih bey takımının mihenk taşı firdevs yöreoğlu, sizin çoğu zaman kızdığınız bir karakter olabilir ama ondaki bu muhteşemliği bir tek ben görmüyorum emin olun. kadın harika. belki de dizi tarihimizdeki en mükemmel lokomotif karakter olabilir. lokomotif karakter, olayları ilerleten karakter demek. aslında firdevs hanım olaylar direk başından geçmediği için tam olarak bu karaktere uymuyor. diğer insanların hayatları ile oynadığı için tanrısal karakter kategorisine de giriyor. matmazel ile karşıt karakterlik doğasından gelen çatışmaları, nihal gibi kolay sürüklenebilen karakterleri istediği yöne çekmesi, moda konusunda kendine has tarzı ile firdevs hanım tam bir idol. aslında adnan bey ilk başta uçkurunun derdine bihter'in başına üşüşmeyip firdevs hanımı alsaydı, firdevs hanım onu el üstünde tutardı. böylece bihterime de sebep olmazdı azgın teke.
romandaki firdevs hanım ile ay yapım versiyonundaki firdevs hanımın bazı farklılıkları var. bu farklılıklar aslında çok önemli. bunlardan ilki romandaki firdevs hanımda aynı dizideki gibi başından beri bihter ile behlül arasındaki ilişkiyi fark ediyor ve kızı adnan'ı elinden aldığı için ondan intikam almak için behlül ile nihal'in arasını yapıyor, kızının evliliğini kurtarmak için değil. ikinci fark ise meşhur 'anne ben ölüyorum' sahnesinden sonra, romandaki firdevs hanım kızına asla yardım etmiyor. ay yapım versiyonunda ise nihal ile behlül'ü ayırmak için kızına yardım ediyor. işte bu aslında firdevs hanımın kızını ne kadar sevdiğinin en büyük kanıtı.
firdevs hanım ile ilgili söylenecek çok söz var ama onu benim anlatmam ile tanıyamazsınız. mimiklerini, komikliklerini, entrikalarını kendinizin görüp anlamanız lazım. bu yüzden internetten mi izlersiniz yoksa şuan yaz ekranındaki tekrarlarını mı izlersiniz bilmiyorum ama her alanda işinize yarayacak bilgilerle donatılmış bu cevheri sakın kaçırmayın.












ZAYIF HALKA PEYKER-NİHAT PITIRCIKLARI

bu ikili hiçte melih bey takımına uymuyor aslında. ikiside yöreoğlu ve önal ailelerinin eziklerine çekmişler. peyker aynı köpek gözlü babası melih beye, nihat ise asalet maskesi altında işini doğru düzgün yapamayan, sadece adam yaralama ile sınırlı kalan, katil ruhlu annesi aynur hanıma çekmiş. bu ikisi firdevs hanım ve bihter'in hakkını ödeyemezler. hem onlar sayesinde yıllarca geçindiler hem de en sonunda onlara ihanet ettiler. hadi nihat el oğlu, evlilik yolu ile melih bey takımına girdi ama peyker, safkan bir melih bey takımı üyesi olarak sen nasıl annenle bihter'e 'sizin çamurunuzda debelenmek istemiyorum' lafını nasıl söyledin? saygısız.
neyse.. romanda ise peyker ve nihat, ay yapım versiyonundakinden daha ağır parazitler. peyker orada bihter'i hep kıskanıyor, yakın bir ilişkileri yok. nihat ise vasıfsız ve kötü niyetli biraz da cahil. dizideki gibi hırslı ve çalışkan değil.
bu ikisi melih bey takımının yüz karalarıdır. ikisi de melih bey takımının diğer üyelerinin aksine moda konusunda beceriksizdirler. peyker bir güzel giyiniyorsa yüz çirkin giyiniyor, nihat ise o üçüncü bölümdeki çigene pembesi gömleği ile yetmiş dokuz bölüm boyunca rüküşlük ödülünü almıştır. zaten ikiside melih bey takımına ihanet etmiştir. bu yüzden çok iticiler. üstüne olaylar dışında aşırı mutlu bir ilişkileri olması da cabası. ikisi de öbür tarafta bihter'e nasıl hesap verecek bilemiyoruz..








HER EVE LAZIM: KATJA


melih bey takımına çok emek veren katja'yı unutmak olmazdı tabii ki. oda bu grubun önemli bir üyesi. üstelik şıklık konusunda öbür hizmetçilerden daha iyi giyinerek melih bey takımının moda duyarlılığını aşağıdakilerin yanında da göstermiştir. hizmetçi üniforması deyip geçmeyin, katja orada melih bey takımının ziyagil yalısı sakinlerinden farkını temsil ediyor. bütün Beyaz Türklüklerine rağmen ziyagiller hizmetçilerine üniforma giydirmeyerek ve onlarla bir aile gibi yaşayarak, geleneksel değerlerimizi temsil ettiklerini düşünüyorlar. oysa melih bey takımı öyle mi? kapitalist kimliklerini hiç bir alanda saklama gereği duymadan personeline üniforma giydiriyorlar.
katja'nın melih bey takımının çözülüşünde yaptığı ihanet affedilemez. ama orada biraz bihter'in, behlül'ün ona bik bik yapmadığı dönemine geldiği için aşırı enerji patlamasına kurban gitti katja.
katja yüzünden yeni bir en büyük hayalim var. eğer ileride hizmetçim olacak kadar param olursa, o hizmeçinin adı ne olursa olsun cemile, şayeste, abdürrezzak hiç fark etmez ona katja diye sesleneceğim. kafama koydum!


melih bey takımı kim ne derse desin gönüllerde taht kurmuştur. peyker-nihat çifti ve katja'nın kopuşlarından sonra sadece bihter ve firdevs hanım kaldılar. bu yüzden onların en özel iki sahnesini sizinle paylaşarak yazımı bitiriyorum.


'BEN BU KADINI TANIYORUM. AYNI HIRS, AYNI ÖFKE, AYNI İHTİRAS.. SEN HER NE KADAR BABAMIN KIZIYIM DESENDE SEN BENİM KIZIMSIN BİHTER. SENİNLE GURUR DUYUYORUM'



'ANNE BEN ÖLÜYORUM'

13 Temmuz 2012 Cuma

kuzey tekinoğlu bir lannister mı yoksa targaryen mi?



kuzey güney'in yaz ekranında yayınlanan tekrarlarını izlerken daha da fark ettiğim şeyler oldu. hazır zeynep faciası diziye dahil olmadan bu farklılıkları sizinle paylaşayım istedim.

bunlardan birincisi, ilk bölümlerde kuzey ve güney arasındaki ilişkinin daha soft olduğunu gördüm. güney, kuzey için cemreden bile vazgeçti yani. rekabeti alevlendirmek için kardeşlerin arasını hızla bozdular. üstelik sezon finalinde ikisi ile ilgili dokunaklı bir sahne bile olmadı.

ikinci olarak cemre'nin de kuzey-güney ilişkisinin tersine, gittikçe daha da softlaştırıldığını düşünüyorum. cemreciğim ilk bölümlerde çok daha sert bir karakter. hırslı, iki kardeşi birbiri ile kıskandırmayı seviyor. herhalde bu kadar baskın bir kadın karakteri izleyiciler sevmediği için değiştirdiler. üstelik cemre ne olursa olsun ilk bölümlerde güney'e karşı gerçek şeyler hissediyordu. 'karşılıksız aşkın mağduru kadının ratingi' nden yararlanmak için onu bir anda deli divane, kuzey'e aşık yaptılar. tamam hep kuzey'i seviyordu ama geçiş birden oldu.

simay konusuna gelirsek eğer; simay da en başından kuzey'e karşı ciddi duygular besliyor ve pek gözü yükseklerde değil. onun geçişi de aniden oldu.

dizinin tutmayan karakteri ise atilla sinaner. kıyamam o pek olmadı. erkenden yolladılar zaten dizi karakterleri öbür tarafına. orada ali rıza bey, inci ziyagil, feriha, tek aşkım bihter ziyagil ve daha niceleri ile birlikte şimdi.

banu sinaner baştan beri ezik bir kötü ve zengin, barış hakmen ise hep cool ve gülten hanım ilk bölümden rocks. bu arada zeynep faso fisosunun gelmesine bir kala güzel bir ayrıntı hoşuma gitti. şermin koflu'nun gizli tutulduğu çocuk yuvasından ferhat 10.bölümde çıkarken görüntüleniyor. böyle planlı şeyleri ayakta alkışlarım. ama bu da benim ferhat ile ilgili ayrıntıların sonradan düşünüldüğü tezimi biraz çürütüyor. ama eminim ki kuzey'in onun erkekliğini bitirme olayı sonradan düşünüldü. çünkü ferhat'ın kuzey'e olan nefreti biraz eğreti duruyordu. sonradan düşünülen bir başka şey ise venüs'ün babasının banu'nun doktoru olması. bir kere adamı bambaşka biri oynuyor nişan bölümünde. sonradan venüs karakterine konu bulmak için yaptılar. 

lannisterlar ve targaryenler dışındaki en popüler sarışınımız kuzey tekinoğlu ise en başından beri hep çok iyi. maşallah nazar değmesin. ama o ne bir lannister kadar entrikacı, ne de bir targaryen kadar karizmatik. bence o khal drogo'nun soyundan. saç ve ten rengi uymasa da tripler hep aynı. üstelik saç konusunda ikisininde bir sorunu var.
YORUM SİZİN..



12 Temmuz 2012 Perşembe

kara haber tez duyulurmuş ilithyia'm



zamanında bir sürü işim vardı spartacus: vengeance'ı yarım bırakmıştım. başka diziler, okul mokul, gezme tozma derken fırsat bulamamıştım. dün bitirdim hemde tamamen. çok kolay bırakmam aslında dizilerimi ama beni yaralayan şeyler oldu. the tudors'u da aşkım anne boleyn öldükten sonra izlememiştim, final bölümü dışında ( çünkü anne boleyn aşkım finalde vardı ). spartacus serisi de benim için ilithyia'dan sonra bitmiştir.

spartacus: vengeance sezonu ile ilgili bazı laflarım var. açıkçası ben gannicus'un durgun geçen ilk 5 bölüm sonrası ratinginden yararlanılmak için çağrıldığını düşünüyorum. üstelik onun ratingi o kadar hoşlarına gitti ki sezon finalinde ölmedi bile. gannicus'un esas seri ile bir alakası yok bunu duyururum.

bir başka saçmalıklar silsilesi ise bütün kötülerin ölmesi. iki esas sezon bir mini sezondur alıştığımız kötüler gitti. tamam gaius'un ölmesini bekliyordum, ashur ölürken zevk iniltileri çıkarmadım değil ( eski naeviayı da sevmezdim ama bu yenisi çok bet, resmen tek işe yarar eylemi ashur'u öldürmek oldu ). lucretia da ölebilirdi benim için miladını çoktan doldurdu ve sezon boyunca doğru dürüst bir şey yapmadı. ama ilithyia'm ölmemeliydi. ayrıca köle tayfasından sadece oenomaus ve mira paçozunun ölmesi bana yetmedi. madem gannicus'u regular yaptınız crixus ölseydi bari.

ilk sezonun ve ara sezonun yanında çokta iyi bir sezon finali değildi. tek hoş olan spartacus evreni için resmen ikinci bir hikaye yaratan lucretia-ilithyia ilişkisinin bütün sezon finalinde ana hikaye ile boy ölçüşecek kadar heyecanlı olup finalde de ikisinin sahnelerinin mükemmelliğini göstermeleriydi.

ilk başta ilithyiam ölmedi zannettim. gerçi yüzünü yakın planda çektikleri anda arka fondaki bebek gülüşleri ve deli müziğini andıran sesler öldüğünü düşündürtmüştü bana. bir umut ölmez diye düşündüm. sonra yapımcının röportajını okudum gecenin bir körü, ilithyiam öbür dünyaya çoktan göçmüş. yine de bunun bir yapımcı yalanı olduğunu düşünmek istiyorum.

spartacus: vengeance kan olayını çok beğenildi diye biraz abartmış ve artık ölüm şekilleri fazla etkilemeyen bir sezon olmuş. kötüler tarafının bütün lokomotiflerinin ölmesi de ( lucretia-ilithyia-ashur ) yeni kötülere nasıl alışacağımızı düşündürmekte. ama tabii ki de sonunu bildiğimiz bu hikayeyi bu kadar heyecanlı izlememiz dizi adına büyük başarı. sonunda gaius'un ölürken söylediği gibi spartacus'un kellesi gidecek. köle tayfasının tek sevdiğim insanı olan spartacus'un ölümü beni de üzecek biliyorum ama ilithyiam kadar değil.

neyse ki artık izlemeyeceğims.

10 Temmuz 2012 Salı

fatmagülün suçu ne'nin ardından sizin için seçtiklerimiz


fatmagülün suçu ne kimine göre iyi kimine göre vasat bir finalle ekranlara veda etmişken dizimin benim için önemli olan 3 karakterine bu yazımda yer vereceğim.




mukaddes ketenci efsanesi


çoğunuz ona çok kızdınız biliyorum ama bu ne kadar başarılı olduğunu göstermez mi? dizinin lokomotiflerinden olan mukom 80 bölüm boyunca beni hayranlıklardan hayranlıklara sürükledi. taa en başında reşat yaşaran'a yüzüğü götürmesinden en son mektup saklama olayına kadar mükemmeldi. neden mektup saklama olayı diyorum çünkü o mukom için bir karakter kırılmasıydı. mukaddes asla bu mektup olayını yapmazdı. tamam fatmagül mıymıyı ile kerim bıkbıkını rahatsız etmek için her şeyi yapardı evet ama sırf mukomu iyi karakterlerimizden uzak tutmak için mektup olayından başlayarak son bölüme kadar senaristlerin ona yaptırdıkları, tamamen konu bulamadıkları için olan vasat olaylardı. gerçek hayatta biz hep muko gibilerle yaşamıyor muyuz? mukaddes ketenci olaylara yön veren, kader yazan karakterlerden olması dışında bu karakterin ece yörenç-melek gençoğlu elinden çıkanlarının sahip olduğu bir özellik olan komedi ögelerini de barındıran bir karakter. ona yapılan haksızlığa rağmen mukom, dizi bittikten sonra kerim'in aşkından daha çok akılda kalacak eminim.









erdoğan yaşaran reyiz

kimse şimdi bu adamın sempatik olduğunu reddedemez. ben galiba fatmagülün suçu ne de en çok erdoğan ve selim'in sahnelerinde eğlendim. ama tabii ki de selim'in görmezden gelinemeyen salaklığının yanında kurnazlığı ile erdoğancığım öne çıkıyordu. çok rahatsız edici bir karakterdi. bu yüzden seviyordum ya zaten onu. diğer tecavüzcülerden farklı bir derinliği vardı onun. biz nasıl onu izlerken eğleniyorsak senaristlerde yazarken eğleniyordu eminim. erdoğan'ın yaşaranlardan bir farkı olduğunu hep biliyordum. buda finalde itiraf namesini mahkemeye verdiğini öğrenmemizle ortaya çıktı zaten. bir pislik olsa da onu özleyeceğim. plastik ahtapotumun ismini bile erdoğan yaşaran koydum düşünün artık. ayrıca adam çok iyi giyiniyordu.







hacer ovacık fenomeni

dizinin bütün düğümlerinde kilit noktası olan hacer ovacık bence mükemmel bir karakter. resmen sanki dönen dolapları öğrenmek için dizide vardı. dark side sınırlarından çıkıp fatmagüle yardım etmesi hepimizi sevindirdi. ayrıca anlamadığı bir şekilde bu kimseye yakışmayan saç modeli nasıl oluyordu bu kadında bu kadar harika duruyor bilmiyorum. fenomenlik muhabbetine gelirsek eğer hacer'in bu kadar olay olmasının en büyük sebebi senaristlerin facebook'u anımsatan oyunu. hani facebookta aslında birisiyle arkadaş değilsinizdir ama sürekli tanıyor olabileceğiniz kişilerde çıkar ya, ya da arkadaşlarınızın listesinde görürsünüz bu yüzden o tanımadığınız kişiyi ad-soyad ezberlersiniz, fatmagülün suçu ne de de sanki birbirlerinin facebooklarında görmüş gibi bu kızcağıza sürekli hacer ovacık diyip durmaktadırlar iki dakikada bir. şimdi aynı oyunu kuzey güney de burak çatalcalı için yapıyorlar. haa işe yarıyor mu yarıyor bizim aklımıza bu karakterlerin önemi kazınıyor.

fatmagülün suçu ne bu 3 karakteri için bile benim için önemlidir. dizi ile duygusal bağ kurmama neden olmuşlardır. onları seviyor ve özlüyorum..

8 Temmuz 2012 Pazar

yaz ekranı, boz ekranı





her sene olduğu gibi bu sezonda yaz ekranı geçtiğimiz 2011-2012 ana sezonunun esintilerini taşımakta. biten sezonun ardından yaz ekranından medet umup önümüzdeki eylülde, yeni sezonda dizilerinin tutmasını isteyen yapımcılar, bu sezonun sosyal medyada en çok konuşulan yapımlarından olan leyla ve mecnun'un taklidi dizilerle güneşten nasibini almaya başlamıştır. ancak hepimiz biliyoruz ki bu ulvi sonuca tarihte çok az dizi ulaşmıştır.
bu sözde absürt komedi dizilerimize bakarsak eğer;
annem uyurken ve ibret-i ailem birbirine çok benzer iki dizi. ikisi de aile içinde geçiyor, ikisinde de fırlama erkek çocuk karakteri ve biraz kötü imajı veren kız çocuk profili var. ancak annem uyurkendeki kız biraz daha eğlenceli, ibret-i ailemdeki perması bozulmuş bonus kızın çok yapay olduğunu düşünüyorum. ibret-i ailem genel olarak yapay kaldı. annem uyurken de çok iyi değil ama daha sıcak buldum. annem uyurkeni ne kadar daha iyi bulsam da onuda izleyemiyorum. çok güzel hareketler bunlardaki kız oynadığı için. adını bile bilmem hatta burada konusu geçtiği halde araştırmadın bile ama vodafone reklamı bile çıktığında kanalı değiştiriyorum, bir dakika bile olsa tahammül edemiyorum.
işler güçler adlı program-dizi karşımı bir şey var. oda bu absürt komedi olayından ve son zamanlarda popüler olan televizyon tiyatrolarından doğan bir şey. ikisini bir araya getirmeye çalışmışlar bence.
düşman kardeşler ise kuzey güney ve leyla ile mecnun karması saçma sapan hiçte komik olmayan yaz boz bir dizi.




eskiden çok yeni bir fikir olan doğal insanların hikayesi ve şive artık o kadar yapmacık ki. iyi oyuncu kadrosuna rağmen nurgül yeşilçay'a rağmen sultan biraz sıradan kalıyor günümüzde. yani bildiğimiz hikaye, sultan'ın şuan için kimsenin sevmediği, kötü gösterilen babasının dizinin en iyi karakteri olduğu o kadar belli ki. sultan'ın kankası modern, şehirli kadın ise gayet sıradan ve basit bir gerilim/çatışma ürünü. artık böyle senaryo oyunları izleyiciyi tatmin etmiyor haberiniz olsun.


bir de aylardır sezon ortasından beri fragmanları dönen ustura kemal var. oda herhalde temmuz sonunda başlayacakmış. bilmiyorum ama ben artık ustura kemal'in kadrosunun inandırıcılığını kaybeden oyunculardan oluştuğunu düşünüyorum. yine de görmeden fazla bir şey demek olmaz. sonra behzat ç.'nin ekmeğini yemek üzere yola çıkan çıplak gerçek var. açıkçası sadece tür olarak ekmeğini yemek sayılır bu. polisiye meraklısı izleyici için behzat ç. den çok daha iyi bir dizi. çıplak gerçek başarılı bir format ancak dizideki polislerin amerikan polislerine benzeyen muhabbetlerinden tut, konunun karmaşıklığına kadar biraz uzak bir dizi. hoşuma gittiği halde bilemedim.




birde haluk bilginer'in, mrs. doubtfire filminden uyarlanan hayatımın rolü dizisi var. yaz için belki ama oda kışa kalmaz gider. e sonuçta winter is coming!(bir de sanki bu film daha önce uyarlandı bizde?). son olarak yeni gençlik dizimiz sudan bıkmış balıklar var. ben bu dizinin tutacağını düşünüyorum nedense. 2012-2013 sezonuna o kalabilir.

geçen sene yaz ekranı entrika dozajı yüksek yapımlarla doluydu. bu senede geçtiğimiz sezonun modası absürt komedi ve polisiye, halk kahramanı ve eski moda doğal insanların hikayelerinin olduğu diziler var(iyi ki osmanlılı dizi çekmediler yaz yaz). bana kalırsa sudan bıkmış balıklar dışında hiç biri 2012-2013 sezonunda yer alamayacak. bizde en iyisi yazında klasiklerden vazgeçmeyip aşk-ı memnu ve doktorlar izleyelim. hava kararınca da sezonun en iyi yapımlarından olan suskunlar'ın ve kuzey güney'in tekrarlarını izleyelim.

5 Temmuz 2012 Perşembe

Türk dizi tarihi part 3: millennium



2011-2012 sezonu bittiğine göre bu postu yazabilirim artık. 2000 li yıllarda dizi tarihimiz, kendi dizi sektörümüzün şekillenmesinde büyük payı olan yapımlarla dolup taşmıştır. bu yapımları belirli başlıklar altında bazende dönem dönem inceleyeceğim şimdi.


Dönüm Noktası:



mercek altına aldığımız 2000 li yıllarda-nam ı değer millennium da- tabii ki de ortalığı tozu dumana katan dizi Asmalı Konak dönüm noktası olmuştur.
Asmalı Konak'tan sonra her şey değişmiştir. komediyle kapatan 90lardan sonra 2000ler Asmalı Konağın etkisiyle yerini çekişmeli aşk ilişkilerine ve aile durumlarına bırakmıştır. Asmalı Konak karakterleri açısından gel-gitli kişiler barındırdığı için ilk gerçekçi aşk hikayesini de bize sunmuştur. seymen ağa yeri geldiğinde dizinin en acımasızı olurken yeri geldiğinde de en romantik aşığı olabiliyordu. bahar zaten alışılmış esas kız kalıplarından uzakta hem iyi tarafta hem de kötü tarafta olmayı başarmıştır. ayrıca 'aşağıdakiler' olayını bize katarak mutfak muhabbeti ve hizmetçiler dünyasına peşinden gelen yapımları sürüklemiştir. Asmalı Konak, 90lardan gelen 'saf kötüler' kalıbını bozmuş dicle ve sümbül hanım ile bize insani özellikleri ağır basan kötüleri tanıtmıştır. Asmalı Konak benim için ikinci sezonun son bölümü bitmiştir. Asmalı Konak- Hayat filmi başka bir şeydi. dizi olarak unutulmaz hava alanı sahnesi ile biterek hepimizi vurmuştur.

TelevizyonMasumiyetCinleri:


TMC'nin televizyona taşıdığı saf aşk öyküleri dönemine geldiğimizde burada ilk olarak seymen ağa patentinin başarısız bir sürümü olan şahin ağaZerdayı görüyoruz. sonra iki kardeşin arasındaki tezattan ve zengin aile-fakir hizmetçi aile tezatından yararlanan bunu da esas kızımızın çirkinlikten güzelliği geçişi ile fakirlikten zenginliğe geçişini simgeleyerek anlatan Bir İstanbul Masalı,TMC'nin diğer dizilerinden farklı olarak-ama yine de saf bir aşkın etrafında-daha gerçekçi bir şekilde yansıtılan başarılı bir yapım Aliye, büyük sansasyonlara neden olan ve bir masal uyarlaması BinBir Gece izlemekte. sonradan TMC'nin dizileri iki kola ayrılıyor. farklı şeyler denedikleri yapımları ve önceki yapımlarından izler taşıyan çöküş dönemi yapımları. farklı temalar işledikleri yapımları: Bıçak Sırtı-aslında güzel konuydu, oyuncularda iyiydi ama beklenildiği sesi getirmemesinin sebebi biraz yapay ve uzak kalması idi-, Hırsız Polis-çok hayranı vardı ama ben pek bilmiyorum bu diziyi-, Canım Ailem-başarılı bir dram/komedi harmanıydı-. çöküş dönemi yapımları: Beyaz Gelincik-olmadı olamadı- ve Yağmur Zamanı- azra akın'ın ne kadar çirkin olduğunu gördük-. TMC yapımları iyi başlayıp, sönük biten bir dönemdi 2000li yıllar için. 

CSY: Türkiye:


polisiyenin vazgeçilmez olduğu yıllardayız. Arka Sokaklar tabii ki de bu örneğin en iyisi. karakterlerin birbiri ardına senaryo ellerindeymiş gibi hızla repliklerini okuduğu, bir olay olduğunda bütün komiserlerin aynı yere gittiği ve baş komiser rıza babanın karısının öğretmenlik yaptığı okula her sezon bir kez bomba, bir kez de silahlı saldırı yapıldığı müthiş yapım. bunun dışında polat alemdar'ın gerçek zamanlı biyografik hayat hikayesi Kurtlar Vadisi birinci, ikinci, üçüncü....... serileri, kısa bir hazine öyküsü Sağır Oda, bayat komedi ve polisye Adanalı, belgesel tadında cinayet: Kanıt ve en büyük düşmanım Behzat Ç., fazla büyütülen gaza gelmeye hazır bireylerimizi etkileyen sözde kaliteli yapım. bence Behzat Ç. den etkilenenler ile Kurtlar Vadisinden etkilenenler tamamen aynı.

Dönem Dizileri:



önemli bir pazarda bu tür dizilerle 2000li yıllarda kendini göstermektedir. son bölümünü ağlayacağım diye izlemediğim Hatırla Sevgili, onun kısa süren aynı evrende geçen kardeş dizisi Bu Kalp Seni Unutur Mu?, günümüzü ve geçmişi harmanlayan Çemberimde Gül Oya, savaş dönemi dizisi Kırık Kanatlar, bir mini dizi olan Hürrem Sultan: Gülben Ergen versiyonu ve senaryo tekniği kuvvetli, aynı dönemi anlatan Muhteşem Yüzyıl: Meryem Uzerli ve memeleri versiyonu, şiddeti ve bir ailenin başına gelenleri dönem olayları ile anlatan farklı yapıdaki, dizi tarihimiz için ilk sezonu yeni bir akım oluşturan ancak ikinci sezonunda öyküsü klasikleşen yapım Öyle Bir Geçer Zaman Ki dönem dizilerinin başarılı örnekleridir.

Türk Ergeni in the High School Musical:


kim ne derse desin efe'nin tekrar ölüşü bir fiyasko olsa da Kavak Yelleri başarılı bir diziydi. her sonbahar ve yaz hiç ara vermeden devam etti neredeyse. sona doğru biraz boklaşmıştı ama Dawson's Creek 'in başarılı bir uyarlamasıydı. ülkemizde bu gençlik dizileri akımı Koçum Benim ile başlamıştır. sonra absürt komedi ve doğu-batı sentezini kadın-erkek farklılığından yola çıkarak anlatan Yedi Numara, sosyal mesajın bir virüs gibi bulaştığı gençlik dizisi Hayat Bilgisi, amerikan kolejlerinin 'yeni çocuk', 'yeni kız', 'kötü çocuk', 'kötü kız ve çantacıları', 'burslu kız', 'altın çocuk', 'iyi-popüler kız' kavramlarını bize kazandıran Lise Defteri, eğlenceli ve bazı tabuları yıkan Kampüsistan, biraz  the O.C. biraz töre oradan buradan Es-Es, okul öncesi izleyici kitlesi için Hepsi 1, farklı başlayıp klişelerle biten Melekler Korusun, absürt gençlik dramı Arka Sıradakiler ve Gossip Girl uyarlaması, bence çokta kötü olmayan ( göndermelerini seviyordum ben bu dizinin ) Küçük Sırlar.

Harry Potter'ın Etkileri:


Harry Potter ile aynı yazı tipini kullanan Sihirli Annem komedi-sihir türünün ilk örneği. dönem1(orjinal Sihirli Annem), dönem2( edasız ikinci kez başladığı dönem) ve dönem3(her gün yayınlanmaya başladığı 2012 dönemi) olmak üzere Sihirli Annem 3 dönemden oluşmaktadır. sonra Elm Sokağı Kabusundan beter Selena, korkulan oyuncaklar konusunda Chucky'i geçen Bez Bebek ve Sabrina uyarlaması Acemi Cadı bu kategoride yer almaktadır. bu furya ise Kayıp Prenses ile bitmiştir.

Diğer Konsept Dizileri:


ülkemizde konsept dizisi deyince Grey's Anatomy'nin uyarlaması Doktorlar akla geliyor tabii ki de. açıkçası ben bu diziyi severek izledim. ancak dizinin yazın aldığı yüksek reytinglerden dolayı başlayan ikinci dönemi başarısızdı. erlerin komutan kızları ile çıktığı, askeri birlikte kadınların dolup taştığı Emret Komutanım, alman Hinter Gittern'den uyarlanan gayet başarılı Parmaklıklar Ardında, sözde taksicilerin hikayesi ama bence bir akıl hastanesinden kaçanların başından geçenleri anlatan Akasya Durağı, Gırgıriye'nin dizi versiyonu Cennet Mahallesi, samimi bir hikayesi olan Yabancı Damat, Sex and the City uyarlamaları aşırı batılı Metropalas ve daha yumuşatılmışı Omuz Omuza 2000ler de ki diğer konsept dizilerimize örnektir.

Elitist Diziler:


Yeditepe İstanbul ile başlayan ve 'ben bir tek elitist, aşırı kültürlü tiyatrocuların oynadığı diziyi izliyorumcuları' doğuran furyadır bu. 90ların kaliteli dizileri ile 2000lerin soft entrika/dram özelliklerini içinde barındırır. diğer örnekleri: en samimisi Hayat Bağları, karadeniz dokulu Gülbeyaz, eğlenceli Sultan Makamı, fazla kasıntı Seher Vakti ve bu kategoriye girmeye çalışsa da fazla popüler kalan Aşk Yakar. ben bu tür dizileri izlemedim mi izledim, benim karşı olduğum sadece bu tür dizileri izleyerek sözde kendini halktan kopartan ve kültürlü zanneden, azınlığın aksine gittikçe çoğalan özenti grup.

Pembe Diziler:


2000lerde yavaş yavaş Asmalı Konağın etkisinden çıkan dizilerimiz saf aşkları ekrana taşımaya devam ettiler. bunun en büyük temsilcilerinden olan Gümüş, Güzel ve Çirkin masalının cinsiyetleri tam tersi versiyonu sayılabilir. ama tabii ne olduysa songül öden şuan gayet güzel ve beğendiğim bir oyuncu oldu. neyse devam edersek ağa dizilerinin sonuncularından Sıla, bir başka ağa-töre hikayesi Gurbet Kadını, pembe dizi Esmeralda'nın birebir kopyası bayık Büyük Yalan, klasik zengin iki kardeş, yükselmek isteyen fakir hırslı kız ve intikam almak isteyen fakir/sonradan zengin jönlü, ikinci sezonu cozutan Ihlamurlar Altında, sosyal temalı Kınalı Kar, komik kötü adama sahip Aşk Bir Hayal, beren saat'i bize kazandırmaktan başka bence bir getirisi olmayan Aşka Sürgün, latin amerika'nın kötü kaynanalarına saygı duruşu Haziran Gecesi, 2000lerin en büyük pazarı olan 'roman uyarlamaları' ndan olan ve Marimar'a dönen Hanımın Çiftliği, 2000lerin bir başka modası iki kız kardeşim aynı adama aşkı olayını en pembe biçimde anlatan Candan Öte, girdiği kategorinin en başarılılarından Asi, kısa süren ama benim çok sevdiğim bir başka Zengin ve Yoksul uyarlaması Düşler ve Gerçekler, son ağa bükücü/dizisi Yer Gök Aşk ve onunla aynı evrende geçen kardeş dizisi, serenay sarıkaya çıktıktan sonra hiç önemi kalmayan Lale Devri, iyi bir dizi olabilecekken vasat kalan Şöhret, yanlış yapılan bir uyarlama İffet, diğer örneklerinden daha gerçekçi olan Bir Bulut Olsam, absürt dram Küçük Kadınlar, absürt dramın kralı Adını Feriha Koydum, başarılı uyarlama Umutsuz Ev Kadınları, aile sırlarını anlatan Yanık Koza, ece uslu'nun çöküş belgeseli Elveda Derken ve yine iki kardeş tek adam olayı olan ama belki de televizyon tarihimizdeki en kötü dizi olan Unutulmaz bu kategoriye girer. bu kategorinin bir de daha hardcore olan örnekleri var. bunlar: 90ların kültü Kara Melek uzantısı Zehirli Çiçek, yer değiştirmeli ve absürt dizi kategorisine giren, yüksek tempolu Melekler Adası, polisiye ve entrika Savcının Karısı ve pembe dizilerin bu hardcore alt türünün en başarılı örneklerinden Aşk ve Gurur.

2000lerde Güldürü:

1) Ataerkil Komedi:


Çocuklar Duymasın iki dönem halinde dizi tarihimizde yer almıştır. başarılı bir yapımdır. gerçekten komik olan yerleri yok değildir. ancak ben bu komedi biçimine pek sıcak bakmamaktayım. bazı şeylerin gerçekten öyle düşünülmediği halde kullanıldığını ve tek tip bir aile yapısı aşılanmaya çalışıldığını düşünmekteyim. ayrıca sosyal mesaj hiç bana göre bir şey değil. bu dizi ile ilgili söylemek istediğim bir başka şey ise haluktansa meltemin daha karikatürize olduğu. ataerkil komedinin diğer örnekleri ise sevimsiz En Son Babalar Duyar, sosyal mesaj gütmediği için biraz olsa da daha sevimli olan Geniş Aile ve en kötüleri, en dayanılmazı Ekmek Teknesi.

2) Sit-Com:


2000li yıllarda sit-comlar oldukça yer kapladı piyasada. bunun en büyük sebebi The Nanny'den uyarlanan Dadı'nın büyük başarısı. gerçekten de karnımıza ağrılar girerek izliyorduk. sonra bir başka uyarlama Tatlı Hayat, çok güldüğüm Aslı ile Kerem, pek başarılı bir uyarlama olmayan Evli ve Çocuklu ve daha bir çokları. bu dönemde son çırpınışlarını Belalı Baldız ile yapmıştır.

3) Yeni Komedi Dönemi:


benim çok sevdiğim bu dönem batılılaşmayı temsil alan eğlenceli yapımları kapsar. bu türün öncüsü bir ara gaffur gibi bir saçmalığı bünyesinde barındırsa da fenomen dizi Avrupa Yakasıdır. varsayım üzerine kurulu Avrupa Avrupa, komedi-dönem dizisi Seksenler ve elitist kitleli Leyla ile Mecnun benim bu türün sevmediğim örnekleri. Yalan Dünya sektör için başarılı ve teknik olarak doyurucu başka bir örnek. Yahşi Cazibe de güzel bir örnek.  başarısız bir örnek ise utanç kaynağı BenDeniz Aysel.



AY yapım SAVAŞÇILARI:




aynı ünlü çizgi film Ay Savaççısı'nın çizgi film dünyasını değiştirmesi gibi Ay Yapımda tıkanan 2000li yıllara ilaç gibi gelmiş, amerikan senaryo şablonu ile bizi tanıştırmıştır. ilk girişi kılık değiştirmeli komedi Kadın İsterse ile sessiz olmuştur ancak esas patlamayı dizi tarihimizde bir mihenk taşı olan, her şeyi değiştiren, önemli bir roman olan Reşat Nuri Güntekin'in Yaprak Dökümü'nün büyük uyarlaması Yaprak Dökümü Ay Yapım versiyonu ile yapmıştır. Yaprak Dökümü benim en sevdiğimdir. artık dizi sektöründe yok olmaya başlayan kötü kadını daha gerçekçi bir biçimde tekrar önemli hale getirmiştir. tabii ki ferhundeden bahsediyorum. bunun dışında mükemmel gerilim leyla-necla kardeşler, yumuşatılmış kötü adam oğuz, sözde mükemmel fikret, aciz şevket, karikatürize hayriye hanım ve idealist baba ali rıza bey. dizi tarihimizde 5 yıl boyunca zirvede tekin ailesinin maceraları yer almıştır.


vee fenomen dizi Aşk-ı Memnu. milyonları gerim gerim geren, izleyicilerinin birbirlerinin kalp atışlarını duydukları  büyük aşk hikayesi. edebiyattaki ilk gelgitli karakter Madam Bovary'nin başarılı bir temsilcisi olan Halit Ziya Uşaklıgil'in bihter'ini, beren saat'ten 2000li yıllarda Ay Yapımın revizyonunda hepimiz hayranlıkla izledik. lokomotif karakter firdevs hanım, tüm anti-kahramanlığına rağmen jön behlül, hiçbirimizin sevmediği takoz nihal, elitist kız kurusu matmazel ve kahr-ı bela adnan ile Aşk-ı Memnu dizi tarihimize adını altın harflerle yazmıştır.

başka bir roman uyarlaması olan ve biraz daha başarısız ama yine de dizilerimizin doğal yaşam süresini (2 sezon) bitiren Dudaktan Kalbe, başarısız bir roman uyarlaması-belki de Ay Yapımın en başarısız dizisi- Samanyolu, hızlı başlayan ama temposu sonradan duraksayan Menekşe ile Halil, istediği başarıyı elde edemeyen, çok karakteri olan Al Yazmalım, teknik olarak başarılı olan ama yansıtılırken tutukluk yaratan Ezel, sosyal sorumluluk içermesine rağmen senaryo şablonunu sevdiğim için başarılı bulduğum Fatmagül'ün Suçu Ne?, farklı bir şey denedikleri ama daha izleyici kitlesinin ülkemizde oluşmadığı için yapım olarak tatmin alınamayan Son ve başarılı bir Zengin ve Yoksul esinlenmesi Kuzey Güney.. Ay Yapım dizi sektöründe çok şeyi değiştirmiş tıkanan durumu düzeltmiş, ilham kaynağı olmuştur.

2000ler dizi tarihimizde sektörün iniş çıkışları olduğu ancak kültürümüzün batı ile ve yeni oluşan toplum değerleri ile yüzleştiği dizilerle dizi yapımcılığını yükselten yıllardır. daha bitmeyen 2000li yıllarda çok daha iyi yapımların olacağını biliyorum. çoğu insanın küçüksediği dizi sektörü unutulmamalıdır ki bir çok insana ekmek kapısı olmuştur. dizi izlemenin boş vakit geçirmek olduğunu kesinlikle düşünmemekle birlikte sadece bu ekmek kapısı olma özelliği yüzünden bile saygı duyulması gerektiğini düşünüyorum. eskisi gibi palas pandıras diziler çekilmiyor artık bu iş ciddiye alınmaya başladı. yurt dışına format bile satmaya başladık Aşk-ı Memnu ile. bu yüzden hiç dizilerimizi küçüksemeyin. neyse çok yoruldum iyi akşamlar bb.