1 Nisan 2013 Pazartesi

merhamet ne renk?




başladığından beri merhamet biraz kafamı kurcalıyordu. çok oturup yazı yazmak istedim onunla ilgili ama biraz oturması gerekiyordu bende. bu yüzden bekledim, bekledim ve işte karşınızda merhamet yazım.
dizi başlamadan önce kahperengi kitabının uyarlaması olduğunu ama adının merhamet olacağını duyunca biraz garipsemiştim. ne bileyim acaba kitabın adı biraz norm dışımı kaçtı diye düşünmüştüm. kitabı okumadım ancak araştırdığım kadarıyla merhamet uyarlama kavramının hakkını veriyormuş. yani uyarlama demek: uyarlandığı eserle birebir olmaması demektir. ve söylemem gerekir ki (merhamet'i sindirdiğim için söylüyorum) gayet başarılı bir dizi. 2012-2013 sezonunda böyle bir şeye ihtiyacımız vardı.

sevgili özgü namal yine nasıl harika bir kadın olduğunu gösterdi canlarım. hayatı zorluklarla geçmiş, kendi kendine bir yerlere gelmiş modern kadının hikayesinin artık bayat olduğunu düşünüyordum ki özgü namal'ın yorumu ve dizinin genel yapısı aynı çerçevede ama sıra dışı bir biçimde sunulmuş. narin'in geçmişi meraklandırıcı bir şekilde yavaş yavaş örüldü. babası ile narin'in bitmemiş hikayelerinden babasının günümüzde de çıkacağı tahmin edilebilirdi. annesi ve erkek kardeşinin ölümü biraz kamyon etkisi yaratmadı değil. esas merak konusu tabii ki de kız kardeşi şadiye'nin durumuydu. beklenildiği gibi altından iyi bir hikaye çıktı. şadiye'nin durumu, nasıl sokaklara düştüğü ilerleyen bölümlerde yani narin-fırat-ırmak üçgeni su üstüne çıkınca bu hikayeyle başa baş bir seviyede olacak. narin'in kankası deniz ise burçin terzioğlu'nun bence ilk iyi işi. bu zamana kadar içindeki performansı saklamış. açıkçası önceden ben burçin terzioğlunu pek beğenmezdim. merhamet ile fikrim değişti. ancak hiç bir işte çalışmadan evde şık şık kıyafetlerle ve topuklu ayakkabıyla dolaşması biraz upper. gerçi hepimiz böyle bir hayat istemiyor muyuz? sevgilisi ressam can'ı sevdim. normalde bu tip farklı lanse edilmeye çalışılan tipleri sevmem ancak dediğim gibi merhamet'in yansıtmasında bir normallik var ve bu yüzden göze batmıyor. kardeşi ırmak için ise yasemin allen kesinlikle çok doğru bir seçim. histerik aşıklık çok yakışmış. ancak bunun altını bir iki bölüme doldurmaları gerekiyor. çünkü ırmak'ın içindeki iyiyi görme bölümlerinin çok uzak olmaması lazım. karakterin esas yönünü anladık zaten. ırmak'ın içindeki zayıf yönleri ise ablası deniz'in erkek arkadaşı can ile ortaya çıkacak bence. kitabı okumadım ama benim hissettiğim ikisinin arasında bir şey olabileceği ve bunun güzel olabileceği. bu arada deniz ile ırmak'ın narin ve fırattan şüphelendikleri sahnelerdeki ortaklıkları çok zevkli. ama deniz ve narin'in arasının kalıcı olarak bozulmaması için ırmak bir yerde ablasına ihanet etmeli. can da bunun için bulunmaz hint kumaşı.
erkeklere gelirsek eğer; ibrahim çelikkol, merhamet ile birlikte iyi oyuncu olduğunu kanıtladı bence. üç dizisinde de farklı rolleri canlandırdı. fırat karakterinde de yine bambaşka bir havaya bürünmüş. ancak ve ancak ben ibrahim çelikkol'un hem çok yakışıklı olup hem de iyi oyuncu olmasnını ondaki bir şeyin eksikliğini saklayamadığını düşünüyorum. yani bilmiyorum o eksik olan 'şey' ne ama adamın önünü tıkayan bir şeyler var. yani merhamet ile özgü namal tartışmasız bir başrol olduğunu bilmem kaçıncı kez kanıtlayacak, burçin terzioğlu ve mustafa üstündağ ise kendilerine karakter oyunculuğu statüsünde çok iyi yerler edinecek ve yasemin allen ise çağımızın en başarılı referansı kötü kadın rolü sayesinde bir sonraki projesinde donanımlı bir esas kız olacak(bknz: serenay sarıkaya sendromu). ama üzülerek söylüyorum ibrahim çelikkol yine ibrahim çelikkol olarak kalacak. mustafa üstündağ'a gelirsek ise sermet rolü ile varlığı bile yetiyor çoğu zaman. fırat ile kardeş olmaları biraz klişe ama ne tarafa gidecek bilinmez. benim beklentim sermet-deniz aşkı. gayet başarılı bir çalışma olur. ahmet rıfat şungar ise atıf rolünde şuan konuk oyuncu gibi gözüküyor ama bence sürekli olmalı çünkü baya iyi durduğunu düşünüyorum. zaten ben ahmet rıfat şungar'ı da eskiden beri severim.
merhamet oldukça durgun geçen içinde bulunduğumuz sezona hareket getirmiştir. kalburüstü insanların hayatı göze batmayan bir şekilde ekrana taşınmış(intikam dizisi ve yapay zenginlerinin tersine) ve narin'in yoksul çocukluğu ise sömürücü değil. her şey dozunda yani. 2012-2013 sezonunun durgun olmasının sebebi ise artık günümüzde yerli dizileri internetten izlemenin çok yaygın olması. bununla beraber eskiden tek tük izlenen yabancı dizilerin, lost ile birlikte ülkemizde yerleşik bir kültür olması(losttan konu açılmışken merhamet'in tek problemi flashback olayını biraz dağınık yapmaları, her zaman diliminden flashback oluyor ve zaman flashbacklerde bir ileri bir geri gidiyor). sonuçta çok iyi işler oluyor dünyada ve bunu gören bizleri yerli diziler pek tatmin etmemeye başladı. bu yabancı dizi kültürü de yerli dizi izleme konusunda da bir seçicilik yarattı ve izleyiciler bu yüzden bir tek diziye kaymıyor. mesela muhteşem yüzyıl sezonlardır en çok izlenen iş. ama aynı gün yayınlanan üç dizi daha var. bundan bir kaç yıl önce ülkenin en çok izlenen dizisinin olduğu gün başka dizi yayınlanmazdı. yayınlananlarda erkenden biterdi. yine çok çok iyi bir dizi olsa herkes kitlenir tabii ki de ama bence şuan ki durum biraz izleyicinin bilinçlenmesi ve bu iyi bir şey.
sonuç olarak merhamet'i ben çok sevdim. kesinlikle senenin en iyi işlerinden birisi. konu fazla ilerlemeden yakalayın derim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder