29 Mart 2013 Cuma
kuzey güney, ben kör oldum!
kuzey ve cemre, cemre ve kuzey... kavuşamadılar resmen eski usul senaryo tarzı. sanki bir biri kör oluyor bir öbürü. kuzey hapislere düşen cemreye bir 'seni seviyorum' bile diyemiyor, cemre ise kendi durumuna bakmadan hala kuzeyle ilgili hayaller kuruyor zavallı zavallı. cemre'nin koğuşu ise 'zaten çok çekti bu kız, bari içeride mutlu olsun' der gibiydi. ama her şeye rağmen fal sahnesi çok güzeldi. kadının yalan söylemesi aslında hiç mutlu olamayacaklarının kanıtıydı. finalde iki ölüm bekliyorum, biri yeterli olmayacak biliyorum. kimlerin öleceği ile ilgili tahminimi de finale doğru söylemeyi tercih ediyorum.
gülten hanım ile ilgili sahneler oldukça rahatsız ediciydi. yani böyle ne bileyim zaten durum ağır bir de bu kadar sömürüye gerek var mıydı? evde cemre ile konuşmalar, onun kıyafetlerini giymeler filan. bir de ebru hanım ile gülten hanım'ın sahnesi çok taraflıydı. ebru sinaner aslında haklı olduğu bir konuda acımasız ve kötü gösteriliyor. sonuçta cemre'nin barış'ı öldürmek istediğini sanıyor. kadın ne yapsın yani?
dizinin tartışmasız en iyi karakterlerinden birisi deniz. babası ferhat'ı sevmezdim ama deniz'e bayılıyorum. öyle karizmatik öyle seksi ki.. ayrıca barış'ın burak çatalcalı sabotajının fotoğraflarını çektirmiş olması ve barış'a burak çatalcalıyı çağırarak tuzak kurması tam babasının kızı olduğunun kanıtı. kız gitti tehdit etti barış'ı cemre için; cemre ise hala cahil cahil 'o deniz de etrafta dolanmaya başladı yine' diyor. üff cemre üff o kadar aptalsın ki senin için hiç üzülmüyorum. gittin bir de o cinnet geçirdim ifadesini imzaladın sıçtın da sıvadın yani. simay bile senin için daha çok çaba sarf ediyor. bu arada simay-barış konuşması çok iyiydi. sevgilim simay'ın öldürmeye çalıştığı adama 'kusura bakma istemeden oldu' demesi best of simay moments'a girdi yani. zaten ali ağaoğlu göndermesiyle yine gönüllerde taht kuran can bey ile sinaner holding genel çalışanı(gerektiğinde asistan gerektiğinde fayans tasarımcısı, bazen halka arz toplantılarının aranan yüzü ve yönetim kurulu zirvelerinin vazgeçilmez üç tutam saçı) zeynep'in simay'ı gördüklerinden bahsetmeleri ve bunun kıyamet alameti olduğunu bilmelerinin verdiği tedirginlik çok zevkliydi. bir de simay'ın butikten kovulması var. 67 bölümdür kızcağız her statüden ve her çeşit mekandan sırayla kovuluyor arkadaş. neyse kuzey güney de oluşan en başarılı karakterlerden birisi simaydır, senaristlerin jokeridir ve hazar ergüçlü bunun en büyük sebebidir. neyse deniz'in barış'a tehdidine gelirsek; şimdi güney de fotoğrafları görünce bir şekilde engel olacak cemre'nin çıkmasına büyük ihtimalle. simay, kuzey'e ne anlatır bilemem ama biraz çorba oldu durum.
güney güney güney; aslında güney bayıldığım bir insan değil. ama haksızlığa uğradığını düşündüğüm bir karakter olduğu için onu tutuyorum. gerçi güney'e o sakin sinsi tavırların çok yakıştığını düşünüyorum. ebru sinaner-güney savaşında şuan için skor 1-1. ve biliyorum ki kurtlar dövüşürken yaralanan yine kuzu olacak. yani yine banu'm üzülecek. banu ve barış sahnesi ise gözlerimin dolmasına sebep olmuştur. evet sinanerler evet, böyle kenetlenin birbirinize canlarım. güney'in kötülüğünün fantastik(yani kast ettiğim iyi bir şey değil olası değil manasında) olduğu anlara gelirsek ise barış'ı hastaneye, cemreyi karakola götürdükleri zaman diliminde güney'in önce hastaneye sonra eve gidip, üstüne üstelik olay yeri inceleme ekibinin daha gelmediği ve evde olay yerinde bekleyen polisin nedense sinaner köşkünün kapısına olay yeri inceleme ekibini almaya gittiği anda delilleri yok etmesi saçmalık ötesi bir durumdu. gerek yoktu yani. ayrıca zaten olay yeri inceleme ekibi salonun ortasındaki şarabın markasını görse onu içenlerin hizmetçiler olduğunu düşünecekti. koskoca barış hakmen o şarabı içmez yani. neyseler neysesi 68.bölümle ilgili tahminim yok. kuzey güney için bu kadar yeter.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder