13 Mayıs 2012 Pazar

fatmagül'ün klişeden ölmesine az kaldı


kerim ve fatmagül'ün mutlu olmaları kadar itici başka bir şey düşünemiyorum (haa belki kuzey güney'in zeynep'i olabilir). ben sade ve sadece fatmagül'ün mutlu olmasını istiyorum. bu geri zekalı aşırı mimik tiki olan kerim ile bihter'imin hatrına sevdiğim saydığım fatmagül'ün ne işi olabilir ki? bir de saçma bir mahalle düğünü yaptılar, saçma saçma tanıdık eş dost filan. yok çocuklar kaynanamdalar evet KAYNANAM dedi adam(güya içtenlik samimiyet taslayacak, seni terbiyesiz seni), yok sabahtan beri buradayızlar, halaylar malaylar... üstelik hani bunlar ne ara bu kadar çevre yaptılar? gördükleri insanlar üç otuzunda azgın ebe nine ile onun yamuk ağızlı kocası. etraflarındaki tek doğru düzgün insan mukom valla. neyse mide bulandırıcı anlarla dolu düğüne dönersek en kötüsü kerim ve babasının karşılıklı harmandalı oynadığı sahneydi. orada klişelerin birincisini yaptılar. kerim'in babası deyince aklıma dizinin en nefret ettiğim insanı olan kerim'in kart yüzlü kardeşi deniz geldi. hiç bir şeyine DA-YA-NA-MI-YOR-UM. sesine, tavrına... çok çirkin çooook! bu gereksiz insanı bir kenara atarsak fatmagül'ün psikoloğu nezihe hanımın düğüne gelmesinin etik olmadığını, bu duyulsa soruşturulabileceğini hatta ve hatta kerim'e terapi yapmasının bile yasak olduğunu buradan duyurmalıyım, bir ay sonra psikoloji mezunu olacağım ve ben bile biliyorum yanlış olduğunu(en azından farklı ekoller dışında böyle genel geçer bir olaymış gibi hiç bir fikri olmayan insanlara böyle göstermemeliler, sonuçta fatmagül ve kerim evlilik terapisi almadılar). klişelere devam edersek ikinci büyük klişemiz senarist ablaların telif hakkına sahip oldukları bir klişe: FELÇ. şimdi reşat yaşaran'ın beynine oksijen gitmemiş ya kesin felç olur. perihan bakar ona. zaten boşandıkları halde aynı evde kalarak onlara olan hayranlığımı kat kat arttırdılar. neyse yaşaranların cephesinde hoşuma giden bir diğer olay da meltem alagöz'ün hastaneye gelmesiydi. böyle sahneler beni hep derinden yaralar orada senarist ablaları takdir ettim.


diğer klişeler ise zaten başlı başına zoraki olarak büyütüldüğünü düşündüğüm mustafa olayı ile ilgili. kerim ile fatmagül halvet olacak diye intihar etti zavallım. ayyy tesadüfe bak ki aynı gün de bir oğlu oldu kadere bak tüh! bu kadar da olmaz klişelerin klişesi. ama genede sıkıcı düğün sahnelerine göre mustafa ve yaşaranların sahneleri daha iyiydi. zaten hacer ovacık ve sami aşkı rocks, onlardan bahsetmeme gerek yok.


vee mide bulantılarıma sebep olan sahneler. açıkçası tecavüze uğramış bir kadının cinselliğe geri dönüşünün bu kadar uzatılması ve reyting uğruna kullanılması beni çok rahatsız etti. daha soft geçebilirlerdi. üstelik kerim gerdek gecesinde ağladı. bence söyleyecek başka bir şey yok, fatmagül'ün cinsel bahtsızlığı burada da yüzünü gösterdi. dizinin en güzel sahnesine gelirsek ertesi sabah ikisininde konuşmayıp sadece kahvaltı masasına getirdiklerinin tıkırtılarının çıkması güzeldi. esas orada çok duygu vardı. ama bence birlikte oldular çünkü fatmagül'ün fönlü saçları bozulmuş, bir duş almış havası vardı. senarist ablalar karakterlerine sex yaptırdıktan sonra güsul abdesti de aldırıyorlar (bihter-bir çok kez-, ferhunde, leyla, necla...). haa son lafımda  sosyal medyada halvet gecesi ile ilgili flashback dedikodularına, olmasın lütfen yoksa SON VERİCEM...
finale doğru giderken kötü bir bölüm yapmadılar, oldukça gelişme vardı ama kerim ve fatmagül'ü yan yana gördüğüm her sahne iğreniyorum.
P.S. : sevgili erdoğan yaşarancığımı bloomberg HT de yerli dizi programında konuk olarak gördüm, gerçek hayatta da sevdim.

1 yorum: