1 Temmuz 2013 Pazartesi

kuzey güney: kasların dönüşü



 haftalardır daha önemli konular olduğu için buraları boş bırakıyordum. hayatın hızla, birliktelikle, coşkuyla devam ettiğini şu son bir ayda iyice öğrendik. yine de kendi adıma bilgisayar karşısında oturup dizi yorumu yapmak bana saçma gelmişti. neredeyse her bölümünü burada yorumladığım kuzey güney'i final yazısından da mahrum bırakmak istemedim ama.
ilk olarak en başa dönülen sahnelere bakarsak eğer;
ali'nin finalde olması güzeldi. ben seviyorum böyle şeyleri. cemre'nin saçlarını, kahkülü kadınlara hiç yakıştırmamama rağmen sevdim. belki de o eski özlediğim kuzey'i güney ile kıskandırmaya çalışan umut verici kızı gördüğüm içindir. güney'in halini de sevdim. o eski yumuşak güney'i zamanında sevmesem de şimdiki brezilya dizisi kötüsü güney'e tercih ettiğimden özlemişim. ali de aynen olduğu gibi birinci sezonda ölmesi gereken bir karakterdi çünkü hikayesi ilerlemezdi. ancak dizinin tipleme eksikliği ikinci sezonda giderilmediği için finalde geri gelince bir boşluk doldu sanki. ama bence flashback sahnesinde kalmalıydı. kuzey'e gelirsek ise tam bir ergen demekten başka seçeneğim yok galiba. bu arada kuzey'in hapisten çıkınca yaptırdığı dövmelerinin hapse girmeden de olduğunu gördüğümüzde, hapse girmeden önce dövmelerini sildirdiğini çıkınca ise aynılarını tekrar yaptırdığını görürüz. belki de prison break şüphesi uyandırmak istememiştir hapishanede.


kuzey'i ben dizinin başından ikinci sezonun ortasına kadar çok seviyordum biliyorsunuz. sonra bir şeyler bir adam kayırmacalar durumu oldu pek haz etmedim kendisinden. o gazla güneyci falan oldum ama güney de taraf olmak için yeterli bir karakter değildi. fazla kötüytü. pek güneyci olma fırsatı verilmedi bizlere. sonra sonra son bölümlere doğru ben kuzey'in davasını merak etmekten uzaklaştım. bananeydi artık. ancak yine de kuzey'in körü körüne güney'e inanması sinir bozucuydu. kardeş olduklarını asla unutmamaları gerekirdi ama kuzey de böyle iyice acınılsın diye safoşa dönüşmemeliydi. neyse finale gelirsek kuzey'in pek bir olayı yoktu finalde. kıvanç tatlıtuğ'da oyunculuk olarak çok bir şey yapmadı. yine iyi oynadı ancak biz bihter yüzünden finallerde başrol oyuncusunun coşmasını arar olduk. kuzey'in sonu ise makara filan fena değildi. valla iyi ki güney gibi bir abisi var da şu makara işine girdi onun sayesinde. yoksa kuzey şuan gezideki çeviklerden biri olurdu.



güney'in çekilebilir bir karakter olmasının tek sebebi buğra gülsoy. bunu daha önce de söylemiştim. oyunculuk olarak da finalde çok iyi iş çıkardı adam. her ne kadar dizinin gidişatı için güney'in burnunun sürtülmesinin yerinde olduğunu düşünsem de karakter açısından bakılınca güney büyük bir haksızlığa uğramıştır. bu haksızlığı finalde hem kuzey ve cemre'nin arasından çekilmek hem de onlara bir vicdan azabı bırakmak için kendini öldürerek ya da kuzey için bir şekilde kendini feda ederek telafi edeceklerini düşünmüştüm. ancak güney'in, kuzey'in önüne geçmemesi için yine haksızlığa uğradığını gördük. tamam kuzey kahramanımız ama finalde bir kişinin bile bir tık yükselmesiyle önüne geçebileceği bir kahraman. bunun sebebi de kuzey karakterinin kısırlaştırılması. kuzeydeki malzeme kullanılamamıştır. bunun bedelini ise güney, hiç içinde olmayan şeyleri yaparak ödemiştir. her devrin adamı kapitalist güney tüm sömürüleri ile birlikte son bir ayda yavaş yavaş düşmüştür. hapishanede ise vücut çalışarak kuzey güney: yüzüklerin efendisi yazılarımın sonuncusuna isim veren kasları döndürmüştür. doğrusu kuzey, cemre ve gülten'in tatilinde sahilde kısa kollu atlet giyen kuzey, onu üstsüz bekleyenlerin toplandığı sahildeki forumun dağılmasına sebep olmuştur.


cemre cemre cemre... senin de finalde pek olayın yoktu. sadece şu evden kuzeysiz yalnız çıkışında fonda senin umutsuz aşık olduğun zamanlarda çalan müziğin olduğu sahne biraz duygusaldı. orada işte nasıl yitirilmiş bir hayat olduğunu fark ettim. kadınlığının getirdiği bütün hırslarını bıraktın. kuzey'in işi sayesinde orta doğu senin avrupa benim gezmeye başladın. galiba sen sessiz sedasız amacına ulaştın ha? ama sana benden tavsiye sakın paris'e gitme. nasıl olsa oraya ilk evliliğinde gittin. hayallerindeki o ''üç'' çocuğu da yaparsın artık. dönüştüğün kadın ile kuzey birbirine çok yakışıyor emin ol. ama sizin mutlu veya mutsuz olmanız uzun zamandır beni ilgilendirmediği için bu satırları bile zorla yazıyorum. yine de şükür ki kuzey ve cemre'nin halvet sahnesini görmedik. bu kadar büyütülen bekaretin finalde yok sayılması biraz içimin yağlarını eritti. kuzey'in cemreyi o sahnelerde ağlayarak alnından öptüğünü görmeye tahammül edemezdim. ama iki ay sonra cemre biraz buruktu. galiba zeynep kuzey'in yatak performansıyla ilgili yalan söylemiş cemreye. kızcağızın beklediğine değmediği yüzünden belliydi.


bir kadın neden feminist olmaz? bütün hayatına baktığımızda banu neden finalde ölür? bu son biraz muhafazakar değil midir? banu'nun sonu pek ''kadın'' adına pek umut verici değildi. iç karartıcıydı. senaristleri kadın olmasına rağmen güçlü kadınlar konusunda hep aynı bakış açısına sahipler. toplumun genel düzenini yansıtıyorlar belki ama iş gerçekçilikse eğer orada çok büyük ihtimal dışı olaylar var zaten kuzey güneyde. bir şeylerin değişmesi adına küçük bir adım bile atmıyorlar. diziler bizim için farkında olmasak da çok önemli. gerçekten insanlar etkileniyor ve eskisi gibi yerli dizilerin büyük başarılara ulaşamamasının sebebi hala eski usul diziler yazılıyor olması. yeni nesil izleyici kitlesine samimi gelmiyor bu etme bulma dünyaları. o kültürden çıktık artık. mesela diziyi izleyen genç kitlenin banu'nun intihar sahnesinden sonra bir donup kaldığına ama anlamsız bulduğuna eminim(bende böyle oldu da). artık bir çıkışın hep olduğunu biliyoruz çünkü. banu akli dengesi bir bölüm öncesine kadar yerinde olan, güçlü bir kadındı. finalde kuzey veya cemreden birini öldürmeye cesaret edemedikleri, güney'i yükselmesin diye öldüremedikleri için ''hadi banuyu öldürelim hem de hırslı kadının sonunu gösterelim'' demişler gibi olmuş. sadece böyle değil teknik olarak da haksızlık vardı bu sahnelerde. bir kere çok çabuk oldu her şey. itiraf edeyim silahı görünce banu güney'i öldürecek sandım. o kadar temelsizdi ki intihar sahnesi bade süalp'in başarıyla altından kalkması olması hissedilmeyecekti neredeyse. ya yere düşmüş ölmüş banuyu bile gösteremediler. algı direk acaba ölmedi mi oluyor o zaman. resmen üşenmişler. sahnenin tek gideri oyuncularıydı. bade süalp'in verdiği gerçeklik, buğra gülsoy'un o şaşkın tavırları ve hale soygazi'nin kızının ölümüne karşı yansıttığı bedensel acı çok doğruydu. ama genel olarak banu'nun ölümü umut kırıcı ve bu kadar soft bir sona fazla ağırdı. banu'nun sonu ülkemizin beyaz insanına karşı yanlış bir gözlemdir.


zeynep ise beni üç sebepten hayal kırıklığına uğratmıştır. bunun birinci sebebi cemre'nin gelinliğine yaptığı sabotajdır. tamam laf sokmalarını filan seviyordum ama bu basitliğini saçma buldum. en son ortaokulda izlediğim peru pembe dizisinde yapılmıştı bu. ikincisi ise kuzey ve cemreye finalde destek vermesidir. aptalım benim onlar senin desteğine ihtiyaç duymuyor ki. illa taraf olunacak ya. ayrıca zeynep'in nikaha gelmesi de ali'nin videosunu göstermesi de önemsizleştirilmiş biraz. bunun ilk sebebi zeynep'in nikaha gelme sahnesinin flashbackte gösterilmesi ikincisi ise ali'nin zaten daha eskiye ait bir flashbackte gözükmesi. nikahtaki video pek görevini yerine getiremedi bu yüzden. zeynep'e kızmamın üçüncü sebebi ise nikaha geldiği tuvalet. üzgünüm ama zeynep ben senin insanlara italya'da moda okuyorum deyip başka işler çevirdiğini düşünüyorum. bunun sebebi tuvaletinin güzel veya çirkin olması değil bir nikah için fazla olması. zevki geçtim daha nerede ne giyileceğini bilmiyorsun. bence sen FAYANS işine geri dön. başkentte alt geçitlerde fayanslar zarar görmüş hem. italyana geri dönemedin oraya taşın bari.


en güzel son aşkım simay'ındı. uzaklaşıp yeniden hayata başlamasına çok sevindim. direnmeye yurt dışında devam edecek artık. simay'ın sonu umut verici bir durumdu. yalnız orada da bir tuhaflık sezdim. ben birisinin üniversite okumaya isviçreye gittiğini ilk defa duyuyorum. isviçreye yatılı okula gidilir. üniversiteye ingiltereye ya da amerikaya gidilir. burak çatalcalı ise ne yaptı ne etti kendine yine gizemli bir olay buldu. tam olarak anlamadım simay'ı nasıl kullandı ne elde etti ama yine böyle sır içinde sır dolandırdı yani. simay'ın da dizide bulaşmadığı adam kalmadı. kuzey-ali-ferhat-sami-güney-şeref-barış-burak-can(striptiz barı unutmayın) hepsiyle şu veya bu şekilde bir ilişkisi oldu. dizinin en kilit karakteriydi ve bunu da sonuna kadar hak etti. şimdi isviçre kanallarından öğrendiği ülkemizle ilgili haberleri bize ulaştırır artık. malum bizde medya pek konuşmuyor. dizide de her şeyi ilk önce simay öğrenirdi zaten. bebiş barış'a gelirsek eğer; barışburak'ın öldürdüğünü düşünmüyorum. burak çatalcalı katil olacak biri değil. barış kaçtı gitti işte. onun sonu da güzeldi mesela. her günahın bedelinin ödendiği bir dünya yok. barış'ın kaçak kalması da bu yansıtıldığı için hoştu. ancak sonra düşündüm ki barış son bir aydır yok. sonu böyle düşünülseydi en sonunda bir yakalanma sahnesi bile olmasa simay'ın barış'ın kendisini kaçırdığı flashback'in de barış gözükmeliydi. çağdaş onur öztürk diziden ayrıldı desem ona ilişkin bir şeyde duyulmadı. sonra araştırdım filan galiba çağdaş onur öztürk direniyormuş. kanal d gezi yayını yapmadığı için kanala boykot yapmış. ne diyelim helal olsun. korkak oyuncularımızın gözünü açar belki.
ha bir de simay-burak çatalcalı iş birliğini finalde flashbackle gösterince ters köşe olmuyor. öyle olması için düşünülse bile biraz sonradan uydurulmuş gibi duruyor.

fabulous can bey ise izdivaç programında talip olduğu kadının stüdyo teyzesi tarafından ortaya çıkarılan kirli sırrı yüzünden aldığı elektriği kesti. beyaz insanlarımızın üremesine izin vermiyorlar. can bey ve banuyu bir araya getirmediler. bu olayın en büyük şahidi de üç senedir izdivaç programında koca bekleyen venüs oldu. can bey de burak da çok yakışıklı ve zengin olmalarına rağmen dizideki kadınların hırt tekinoğlu erkeklerini sevmesinden dolayı yalnız kaldılar. bu yüzden burak çatalcalı ile can bey ebru sinaner'i sinaner köşkünden beraber uğurladıktan sonra önce içeri geçecekler, teselliyi birbirlerinde bulacaklar sonra da onur yürüyüşüne katılacaklar zannettim ama olmadı.  


denizciğimi finalde görmek güzeldi. onsuz olmazdı tabii ki de. şeref konusunda ise bazı şüphelerim var. madem güney'in silahında gerçek mermi yoktu neden bu kadar gerildik. finale göre biraz düşük bir kurtarıştı.





ebeveynlere gelirsek eğer; gülten hanım gibi bir karakteri asla unutmayacağız. ama onun iki bölümde bir serpiştirilen kişisel gelişim temalı hayata karşı mücadelesini anlattığı monologları biraz sıkmıştı. bu arada o karavanlı adamın bir akrabasının ölmüş olacağını size söylemiştim. buralara ara verdiğim için zaferimi yazamadım. karavanlı adam ile ilgili bir başka durum ise senaristlerin yine çok çok sevdiği başka bir durumu sundu bize. ölen kocanın-annenin ailesiyle iyi ilişkilerin sürmesi vakası. aynısı aynurda da vardı, fatmagül'ün buldumcuk ebe ninesinin avukat kocasında da vardı. aynur demişken ne kadar basit olduğunu geçen bölüm güney'e yaranmaya çalışmasıyla kanıtlamıştır. finalde de cemre evden çıkarken yalandan ağlayarak riyakarlığını gözler önüne sermiştir. sami zaten aynı odun. iki çemçom otursunlar birlikte. handan hanım gönüllerin sahibi. öyle böyle değil çok başarılı bir karakter handan. senaristlerin bazı şeylerini beğenmiyorum ama gözlem yetenekleri konusunda çok başarılı olduklarını reddedemem. handan hanımın bir kaç bölüm önce cemrelerden çıkarken hırkasını çantasına ''katlayıp koyduğunu'' belirtmesi efsaneydi efsane. aynur sami'nin kıllı dobik elini tutadursun handan hanımcığım biz senin yanındayız. ve belirtmem gerekir ki çok sevdiğim bir hayvana benziyorsun. handan hanım bizim penguenimiz. veee üzüntülü anlar başlasın. insanların içlerinde tepedeki insanlara karşı refleks gibi gelişen nefretler vardır. ebru sinaner her annenin yapacağı gibi sadece çocuklarının arkasında durdu. yaptıklarının bedeli ne servetini kaybetmek ne de evlat acısıydı. kuzey güney'in izleyici kitlesinin çoğunluğunun bu sonla içi soğudu. sinanerler her şeyden önce çok kadın bir aileydi. banu, barış, ebru sinaner ataerkillikten uzaktılar. kötü bir son onlar için kaçınılmazdı. melih bey takımını hatırlayın. aynı son aynı sahnelerle onlarında annesinin başına geldi. firdevs hanım da bir arabaya binip gitmişti. nereye gidiyor bu sosyetik kızı ölen kadınlar arabalara binip binip? firdevs hanım her yere gitmiş olabilir ama bence ebru sinaner saç rengini göz önünde bulundurursak kesin çağdaş yaşamı destekleme derneğine gitmiştir. sinanerleri seviyoruz. unutursam papyonum bozulsun.
neyse durum bu işte. iki sene boyunca izledik. çok isyan ettim kuzey güney hakkında çünkü iyi başlayan bir işti, ikinci sezonu hayal kırıklığıydı ama seviyorduk onu.
yani:

kuzey güney seni özleyeceğiz tatlım.